Pandami sebebiyle evde 42. günümüz. Bu sene 1 Mayıs kutlamaları haliyle sönük geçti. Ancak senelerdir aklımda hep " işçinin bayramı olur mu?" sorusu var. Gönül ister ki işçinin bayramı en görkemli şekilde kutlansın, emekçinin o gün alınacak güzel kararlar ile yüzleri gülsün ama öyle olmuyor.
Bu yazıyı okuyanların %99 ' undan daha fazlası mavi&beyaz yakalı kişiler. Biz sosyal medyada bir sürü paylaşımlara imza atıp 1 Mayıs ı dillendiren kısım, bir şekilde bunu yaparak rahatlıyoruz ancak emeğin başkentinde doğmuş biri olarak bu bayramı kendi adıma hak etmediğimi düşünürüm hep.
1992 yılında 263 madencinin hayatını kaybettiği Kozlu faciasını dün gibi hatırlıyorum. Büyük madenci yürüyüşüne yaşım küçük olsa da şahitlik etmiş biri olarak bugün bu bayramın gerçek sahiplerin yine bayramdan uzak, sessiz sakin bir yerlerde görevlerini, alın terlerini akıtarak yaptıklarını da biliyorum.
Elbette sadece madenciler değil! Ancak bu bayramı birileri gerçekten hak ediyorsa madenciler, sanayi çalışanları, kelle koltuk altında taşıyanların da bayramı olduğunu unutmamak gerek.
Bugünü çeşitli grupların farklı amaçları ile kullanmaya çalıştığını görüyoruz, işi de sulandırıyorlar. Buna izin vermemek için evet bu yıl olmadı ancak seneye belkide hep birlikte bugün sesi çıkmayan gerçek emekçilerin sesi olmalıyız.
Olur da yolunuz Zonguldak' a düşerse; hep duyduğunuz ama göremediğiniz maden ocaklarını ( eski eğitim ocağı) ve maden müzesini ücretsiz gezip, ne demek istediğimi birebir tecrübe ederek yaşayabilirsiniz.
Yaşasın 1 Mayıs.