Biliyorsunuz yazılarım pazartesi günü yayımlanıyor. Pazarları yazı günüm bu yüzden. Sabahleyin erkenden kalkar, ev ahalisi uyanıp kahvaltı hazırlanıncaya kadar, yazımı halletmiş olurum epeyce. Sallandığım da olur bazen. Bu pazar yedi buçuk gibi benim için oldukça geç sayılacak bir saatte kalktım. 10’a kadar duşum ve kahvaltımla birlikte yazımı da hallederek mitinge yollandım. Öğleden sonra görevim nedeniyle Çaycuma’ya gidecek, yolda giderken son okumasını yapacağım yazıyı, inince gazeteye yollayacaktım. Doğal olarak bir, 1 Mayıs yazısıydı kaleme aldığım. Emekli bir işçi, iflah olmaz bir solcu olarak 1 Mayıs’ın içimde çoğalttığı duyguyu anlatmaya çalışmıştım. Alana geldim, arkadaşlarımın yürüttüğü hazırlık çalışmalarına yardımcı oldum.

Toplanma yeri ile miting meydanı arasında birkaç kez gidip gelerek nabız tutmaya çalıştım. Dostlarımla bayramlaşıp, şakalaştım epeyce. GMİS’in Çanakkale inadına ve terörize edilmiş ortama karşın, 2 binden fazla katılım olmasından mutluydum. Pek çok arkadaşımla bunu paylaştım hatta. Görüşlerimiz ortaktı. Ancak gerek toplanma yeri, gerekse yürüyüş sırasında yaşadıklarım çok derinden etkiledi beni. Tanığı olduğum şuursuzluk, içimdeki soruları bir kat daha artırdı. Kafamda işçi sınıfı dahil pek çok kavramı sorguladım yeniden. AKP’nin toplumla oluşturduğu organik bağın nasıl tehlikeli sonuçlar doğurduğuna tanık olurken, insan malzememizin bu derece aşağılara düşmesi hüzünlendirdi epeyce. Pazar sabahı yazdığım yazıyı çöpe attım ve bunu kaleme aldım… Yazım da salıya sarktı. 

SARHOŞ BİR KİŞİ ALANA NASIL GİRDİ

Bir arkadaşım dikkat çekti önce, bir grup Zonguldakspor taraftarı formalarıyla birlikte mitinge katılıyordu. HDP zannettikleri Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’ni basmak, Emniyet Müdürlüğü önünde gözaltındaki arkadaşlarını bekleyenlere saldırmak gibi pek çok vukuatı olan grubun provokasyon çıkarma ihtimali oldukça yüksekti... Bunu tertip komitesinden arkadaşlara bildirdim. Birlikte mitingin güvenliğinden sorumlu emniyet müdür yardımcısına giderek, onlara da bilgi verdik. Grubun kontrol altında tutulacağı garantisini alarak yanlarından ayrıldık. Biz de kortejdeki gençleri onlara yaklaştırmayarak olası gerginlikleri önleyecektik. 

Biz sözümüzü tuttuk ama Emniyet tutmadı. Kontrol altında tutmaya söz verdikleri grubun içinden biri platforma kadar çıkarak, kürsüyü tekmeledi. Başkaca bir şey yapmasına fırsat kalmadan, şahıs, oradan uzaklaştırıldı. Arkadaşlarımız şahsın fitil gibi sarhoş olduğunu söylüyordu. İddialarına göre grubun içinde başka sarhoşlar da vardı. Bugüne değin sorduğum hiçbir soruya yanıt alamadım. Kuvvetle muhtemel buna da bir yanıt gelmeyecek. Ama ben tarihe kayıt düşmek için sorularımı yönelteceğim yine de. Sayın Osman Ak, tertip komitesi üyelerinin bile birkaç kez aranarak girdiği alana, sarhoş bir şahıs nasıl girdi? Kim, hangi gerekçelerle buna göz yumdu? Daha önce de vukuatları olduğu polis kayıtlarında mevcut bu şahıslar için, yetkililer, bizzat uyarıldıkları halde bu güvenlik zafiyeti nasıl oluştu? Olaylar büyümüş olsaydı, bunun hesabını kim verecekti? 

GMİS ÖNLÜKLÜ PROVOKATÖRLER

Can sıkan bir diğer şey de GMİS üyesi bir grup lümpenin provokasyonuydu. Malum, GMİS, Türk-İş’in çağrısına uyarak Çanakkale’ye gitti. Demokrasi Platformu’nun tertip komitesine girmeleri için ısrarla yaptığı çağrıları reddeden GMİS’in katılımı olmadan uzun yıllar sonra ilk kez oluşan tertip komitesi, sanki onlar varmış gibi düzenleme yaptı ve ilk sırayı madenciler verdi. Başka türlüsünü de düşünmek zaten mümkün değildi. En önde her zamanki gibi tertip komitesiyle birlikte sendika başkanları, siyasi partilerin il-ilçe başkanları, belediye başkanları ile eski yeni milletvekillerinden oluşan protokol üyeleri olacak, ardından GMİS ve diğer işçi sendikaları, memur sendikaları, TMMOB ve siyasi partiler yürüyecekti. Yürüyüş bu düzene göre başlatılınca kızılca kıyamet koptu. 

Diğer siyasi partilerden katılım olmadığı için il, ilçe başkanları, eski-yeni milletvekilleri, kadın kolları genel başkanı ile alana gelen CHP, protokolde epey bir kalabalık oluşturuyordu. Başında kimin olduğu belli olmayan GMİS önlüklü bir grup onların arkasından yürümek istemiyordu. Tertip komitesinin ikna çalışmaları para etmeyince tam bir kaos ortamı oluştu. Allah’tan protokol sağduyulu davrandı da, geri çekilerek mitingin başlamasını sağladı. İşin en tuhaf yanı da orada bulunan GMİS eski Genel Başkanı Eyüp Alabaş, eski Genel Sekreterler Mustafa Dağlıoğlu ve Behzat Cinkılıç’ın “Tüm 1 Mayıslarda adet böyledir, gereksiz mavra yapıyorsunuz” dememesiydi. Provokatör grup, alana girdikten birkaç dakika sonra, diğer kortejlerin gelmesini bile beklemeden alandan ayrıldı. Kendilerine verilen görev bitmişti demek ki… Kışkırtanlar arasında AKP yöneticisi birkaç kişinin olduğu söyleniyordu. Gerçekten öyle miydi, bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var. Bu provokasyonu tüm yönleriyle aydınlatıp, kamuoyunun önüne sermek boynumun borcu bundan sonra…