2 Hafta önce Gümeli’nin Porsuk Ağacı ile dünyaca tanınması gereken kentimizin güzide tabiat harikası alanlarından birine kurulmuş Gümeli Beldesine ilk gidişimdi.
 
     Alışık olduğumuz Zonguldak dokusunu kırsal yerleşim alanlarında da görüyoruz. Dereler yerleşim alanlarının içinden akıp geçerken özensizlik apaçık. Ama şimdilik bu kirlilik meselesine vurgu yapmak gelmiyor içimden. Yıllar yılı durum ortada. Zonguldak Üzülmez Deresinden biliyoruz. Konu sadece belediyenin çalışması/çalışmaması değil. İnsan yaşadığı yerin her haline alışıyor. Sakilliği görmemeyi beceriyor. Belli ki uzun yıllar insanımız için amaç sadece ‘olmak’ olmuş. Yaşadığımız coğrafyanın güzelliği apaçık! Asıl ona ‘olanlar olmuş’ demeli İlhan İrem’in klasikleşmiş parçasına atıf yapıp.
 
    Alaplı’dan sonra iyice yeşil okyanusuna geçerken insan doğanın gücüne 2 anlamda şaşırıyor:
1.      Dağı, tepeyi kaplayan yeşil güzelliğin sıklığına, coşkusuna…
2.      Doğanın bizim gidişimizden bir kaç gün önce oluşturduğu selle gelen yıkıma; gücünün amansızlığına…
 
    ***
 
   Gümeli beldesinden - biz arabamızla ters yoldan gittiğimiz için- yaklaşık 45 dakika sonra 4115 yaşında olduğu tespit edilmiş Gümeli Porsuk Ağacının olduğu yeri buluyoruz.
 
    Genç bir bekçi karşılıyor bizi. Ormanın içinde 800 metre kadar tırmanıyoruz. Zonguldak merdivenleri inanın daha zorlu.
 
    Sonrası her doğaseverin yaptığı gibi o güzellikle kucaklaşma. Sarılma. Göğsüne yaslanıp binyılların soluğunu dinleme. Uzun süredir böyle mutlu olmamıştım.
 
***
 
    Bir karikatürist olarak doğaya karşı insanın acımasızlığını her fırsatta dile getirmenin gerekliliğini biliyorum. Bu korunması elzem güzelliklerin görsel dili olmalıyız.
 
    Gelecek kuşaklar da bu güzellikleri yaşamalı.
 
    Ne ki hep içimiz de bir tereddüt. Gümeli Yaylasına indiğimiz de piknik yapanların yeteri kadar titiz olmadıklarını görerek bu bayrak yarışının bir kültürel eğitim işi olduğunda karar kılıyoruz.
 
    Sonra karşımıza her yüz metrede bir dağlardan coşarak gelen suların aktığı doğal güzergâhta yapılan büyük bir baraj çıkıyor. Bir dağ üzerindeki varlıklar ile birlikte indirilmiş besbelli. Doğaya insan müdahalesinin bir örneği… 
 
     Bir taraftan insan için gerekli enerjinin önemini düşünmek, diğer taraftan bu girişimin doğaya mümkün olduğunca az zarar vermesini dilemek… Şahsen gezimiz hiç baraj inşaatı ile karşılaşmadan bitsin isterdim. Sadece beldelere indikçe derelere atılmış lastikleri, petleri, artık işe yaramaz hale gelmiş her türlü atığı görmekle yetinelim isterdim. Etraftaki köy evlerinin yaşadıkları zenginliği, doğadan dönüştürdükleri meyve ve sebze bahçelerinin coşkusu ile sevinmek finalimiz olarak kalsın isterdim. Yol boyunca gördüğümüz büyükbaşların, keçi ve koyun sürülerinin mutluluğu ile mutlu kalmak iyiydi.
 
***
 
     Bu da esprisini yapmadan geçemediğimiz son anekdotum: Gümeli’ye özgü ‘porsuk’u görmedik; çok dere, dağlardan akan su gördük ama bizim seyahat ettiğimiz saatlere denk gelmedi. Porsuk hayvanı saklanmış olmalı bizim Alman aracını görünce! Haklı, doğal ortamına biz yabanız asıl. Oraların asıl sahibi Latince adıyla ‘Meles meles’* yani porsuk hayvanı.
 
*Zonguldak İli Biyoçeşitliliği-2008 Prof. Dr. Metin Sarıbaş, Prof. Dr. Mustafa Sözen, Prof. Dr. Oktay Özkazanç, Doç. Dr. Güray Uyar, Yrd. Doç. Dr. Ayşe Kaplan
 
 
   NOT: Gümeli’de ki Tabiat Anıtı içerisinde bulunan ve bronz çağından günümüze kadar asırlara meydan okuyarak hayatta kalmayı başaran “DÜNYANIN EN YAŞLI PORSUK AĞACI” unvanına sahip 4115 yaşındaki ‘Gümeli Porsuğu’ (isim ‘yerelleştirme-sahip çıkma- olarak güzel de isim tamlayıcısı olarak yani ‘ağacı’ ifadesi eksik değil mi?) bugün 4115 yaşına ulaştı. Porsuk ağacının bir örneği mozaik ile yapıldı ve Zonguldak Valilik binasına monte edildi. Kentimizin değerli bir sembolü daha olması sevindirici… Diğer nitel değerlerimiz ile birlikte.