Uzunca bir süre…

Hem radyo konuşmalarına hem de gazete yazılarına ara.

Aranın açılması, dostlarda yara.

Yediğin içtiğin senin olsun…’ baskının maddi tarafı.

İstenen yazıydı, onlara göre alt tarafı.

Gezdiğim yerlere yorum katmak,

gördüklerimi Zonguldak’a anlatmak.

Bitirmenin yarısı, başlamak?

Ama

Nasıl ve nerede?

-----------------             -----------------              ---------------

Yemek.

Değil mi, kültür ve yaşamın olmazsa olmazı?

Neden olmasın, bir parça yazı!

Düşünmedim değil.

Ama, bir gurme gibi,

gördüğüm şehir,

gezdiğim bölgelere has yemekleri,

anlatmak benim işim mi?

Ağzının tadını bilen,

yemek programlarında vakit geçiren biri olsam da,

o işi uzmanlarına bırakmak gerek.

Yeri geldiğinde, Rize - Güneysu’da alabalık, Çayeli’nde kuru fasulye, Trabzon Çaykara - Uzungöl’de kuymak, Maçka - Hamsiköy’de sütlaç, Yozgat’ta testi kebap, Amasya’da çatal çorba, Tokat’ta patlıcan kebap, Batum’da Haçapuli, Van’ın kuzu kaburgasından bahsedeceğiz inşallah. Bu arada İstanbul’da bol meyveli waffle, Ankara Hergele Meydanında kokoreç, vazgeçilmezlerim olmuştur hep.

Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon yol güzergâhında…

Bir deniz kenarında, bir bulutlar arasında.

Okumak büyük keyif…

Nihat Çetinkaya’nın “Kızılbaş Türkler”i

Reha Bilge’nin 1514 Yavuz Selim - Şah İsmail’i,

Adeta bilgi seli.

Her il’de büyük mutluluk…

Tespitleri iletmek twetter - Face’le.

Gezerken Van, Samsun, Trabzon, Rize;

Zevk, 629 adımlık şehir’le mukayese…

Aklımdan neler geçti, neler?

Ne gazeller okudum…

Ölülerine, dirilerine,

Adı lazım değil, birilerine.

Kimler gelmiş!

Yalanları vaat edip!

Bizi toz- toprak içinde bırakıp;

İki nutukla parsayı toplayıp, devlet kesesinden yiyip içmiş.

Demir, kömür, dememiş.

Yediği ekmeğin aşkına.

Teşekkür bile etmemiş(?)

Yine seçim arifesindeyiz ya?

Yine aynı tiplemeler!

Ders alınmadığı aşikâr.

Unutulmuş, yenen kazıklar.

Kimi, saygısızlığın bilançosu olan göbeğinden utanmadan.

Kimi, serinleme çadırı gibi şapkasına aldırmadan.

Muhalefet’in kapısını aşındıran mı ararsınız?

Attığı imza ile ıslah ve imar değil, zarar verdiği şehrine,

İktidar kanadından belediye başkan adayı olmak için, plânlar kuran mı?

Partisine ihanet edenlerin revaçta olduğu,

Satın alınacak adamlar ile şehri yönetmenin bile mubah sayıldığı bir yer burası.

629 adımlık şehir…

Çarşı Karakolu ile Demokrat Gişe arası.

Adım boyuna göre, değişse de mesafe.

Bir caddeye sıkışıp kalmaya inat.

Değişmez bu tiplerin darası…

Spordan, siyasete, din’den ticarete.

Sığ düşünen, ‘hep bana, rab bana’ diyenlerin yeri.

Uzlaşmadan çok çelme, fitne.

Üçü geçmez, siyasette hizmet kölesi.

Hangi parti gelse fark etmez,

Onun gibi kokar deresi.

O kokuya müptelâ olanlar için,

Dere manzaralıdır makam penceresi.

Böyle gelmiş, böyle gitsin mi?

İki koyunu güdemeyecek olanların keyfi için,

Bu tarihi şehir bitsin mi?

Kaderi mi, katma değer için garibanın ter dökmesi?

Kaderimi, güçlünün emekçi sırtında pazar keyfi sürmesi?

Ha ekmeğini yemişim, ha uğruna kurşun’ diyen yurt sevdalısına inat;

Maharet yatmak değil, sünepece

Cesaret susmak değil, kahpece.

Devleti, insanı sevmenin bedeli olmalı.

Paydası sevilmek kalmalı…

Yaşananı yazmalı, yazılan yaşanmalı.

Şairin dediği gibi…

Mum kibarlığı, lüks lambası parlaklığı, elektrik ustalığı olmasın varsın…’

Bilgiyi hapis etmeme adına…

-----------------------------         --------------------           ------------------

Oku!.. Emrinin umumi, yaz emrinin hususi olduğunu bilip.

Arayı fazla açmamak için.

Halkın Sesi’ne karıştım.

Gönül koyan dostlara teşekkürler.

Konu: Zonguldak ve Türkiye olunca, gerisi teferruat.

 

------------------ -----------

(*) 10 Ekim 2013 tarihli yazı, şekil ve muhteva açısından yenilenmiştir.