İBRAHİM TIĞ, GİZLİ KALMIŞ BİR TÜRKÜYÜ DERLEYİP GÜNIŞIĞINA ÇIKARDI

 

 

Gazeteci, şair ve yazar İbrahim Tığ güzel bir araştırma yaparak gizli kalmış bir yöresel türküyü gün ışığına çıkarmış. Devrek yöresinin bu unutulmaz olayını ve türküsünü derleyen Tığ’a teşekkür ederek gönderdiği yazısını aynen yayınlıyoruz:

ACI VE HÜZÜN DOLU BİR HAYAT: HIŞIR KIZI

Devrekli gazeteci-yazar İbrahim Tığ, Devrek yöresinde 73 yıl öncesinde yaşanan bir olay sonrasında yakılan “Hışır Kızı” isimli türküyü derledi.

Devrek’in Hışıroğlu Köyü’nde 1940 yılında yaşanan bir olayda yakılan “Hışır Kızı” isimli türküyü bir aylık bir çalışma sonucunda ortaya çıkardı.

Türkünün ortaya çıkması için Hışıroğlu Köyü’nde uzun araştırma ve çalışmalar yapan İbrahim Tığ, köydeki yaşlı insanlarıyla görüşerek olayı ve türkünün yakılmasını ortaya çıkardı.

Hışır Kızı türküsünü İbrahim Tığ derlerken, Kaynak Kişi ise Fatime Kocabıyık ve notaya alan da Devrekli sanatçı Ayhan Alaz oldu.

İbrahim Tığ, türküye konu olan ve 1949 yılında yaşamını yitiren Behiye Uzunay (Hışır Kızı)’ın da fotoğrafına da ulaştı.

İbrahim Tığ, söz konusu türküyü nasıl ortaya çıkardığını şöyle anlattı:

HIŞIR KIZI BİR TÖRENİN KURBANI

İki yıl kadar önceydi. Hoşgör Restaurant’ta Burhan Kadir Kurmalı öğretmenimle otururken, “İbrahim, bizim çocukluğumuzda Hışıroğlu Köyü’nde ‘Hışır Kızı’ diye bir türkü söylenirdi.”dedi.

Sonra da, “Benim babam o köyde uzun yıllar öğretmenlik yaptı. Bizim çocukluğumuz da orada geçti, ilkokulu orada okuduk yürüyerek de Devrek’e ortaokul ve liseye gelirdik” diye ekledi.

“Hocam”, dedim. “Madem siz o köyü çok yakından tanıyorsunuz, bağlama da çalıyorsunuz siz derleyin.” Olmadı. Topu benim üstüme attı ve uzun sürede ses çıkmadı Burhan öğretmenimden.

Konunun sevgili dostum M. Naci Kocabıyık da tanığıydı. Bir süre sonra da Naci abi, bana annesi Fatime Kocabıyık’ın da Hışıroğlu Köyü’nden olduğunu, söylediğinde, dünyalar benim olmuştu. Çünkü 74 yaşındaki bu güzel insanın gençliği o köyde geçmiş. Uzun uzun sohbetlerimiz oldu kendisiyle. Hışır Kızı Türküsünü biliyordu, annesinden dinlermiş hatta köydeki kına gecelerinde de söylenirmiş bu türkü. Sağolsun bize de defalarca okudu bu türküyü.

Daha sonra da bu çalışmalarımızdan Devrek’in iki kültür insanı Kaymakam Cem Afşin Akbay ile Belediye Başkanı Mustafa Semerci’ye söz ettim. Sağolsunlar, çok büyük bir duyarlılık gösterip her türlü sosyal, kültürel ve sanatsal çalışmalarımda yanımda olduklarını, belirtti her ikisi de.

Bu türkü ile Devrek kültürüne bir katkı daha koyduğumuzu düşünüyorum.

Bu çalışmamızda bizlerden (İbrahim Tığ,Fatime Kocabıyık, Ayhan Alaz, M. Naci Kocabıyık ve gazetemiz çalışanları) her türlü yardımlarını esirgemeyen; Devrek Kaymakamı Cem Afşin Akbay’a, Belediye Başkanı Mustafa Semerci’ye, Mithat Yaban’a, Hamit Kalyoncu’ya, Emin Tatbul’a, Feridun Kırımlı’ya, Mustafa Uzundal’a, Hatice-Murat Çakar’a, Nafiz Uzunay, Şakir Çantı’ya, Celal Şakir Telci’ye, Hüsnü Y. Öztürk’e, ve Durmuş Akpınar’a sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.

HIŞIR KIZI TÜRKÜSÜNÜN ÖYKÜSÜ

Devrek’in Hışıroğlu Köyü’nde yaşayan Behiye (1891 d.), namı diğer “Hışır Kızı”nın eşiİsmail (1890 d.) Milli Mücadele’nin başlamasıyla askere alınır, bu sırada kızı Zahide (1916 d.) 4 yaşındadır.

Ancak İsmail, bir çok Anadolu evladı gibi askerden geri dönemez. Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu “Milli Mücadelede Zonguldak Sancağı”(Zonguldak Valiliği Yay.

. Baskı,Ekim 2009) kitabında “Devrek’ten İstiklal Madalyası alanların listesi içinde 461.sırada İsmail’i (1-58. Alay 1.Tabur 1.Bölük şehit, 9.10.1338-Afyonkarahisar Harbinde) kaydı ile şehitler arasında göstermektedir.

Bunun üzerine Behiye, töre gereği kocası İsmail’in en küçük kardeşi ve kendisinden de 16 yaş küçük olan İbrahim (1907 d.)’le evlendirilir. Behiye’nin bu evliliğinden Mehmet ve Sezayi isminde iki çocuğu dünyaya gelir. Sezayi 5 aylıkken yaşama veda eder.

Kocası İbrahim kendisini bakıp büyüten yengesi, sonradan da eşi olan Behiye arasında bir süre sonra şiddetli geçimsizlik başlar. Aralarında kavga niza olur.

Daha sonra da İbrahim, yine aynı köyün Yanazlar Mahallesi’nden Zekiye adlı bir kızıBehiye’nin üzerine kuma olarak getirir. Kuma, evin reisi İbrahim tarafından el üstünde tutulurken Hışır Kızı Behiye ise ötelenir. Sonuçta da, evdeki anlaşmazlık ve geçimsizlik daha da büyür.

Yaşlı ve güçsüz olan Behiye’ye köylüler sahip çıkar. Nikahsız yaşadıkları ve bu nedenle zina yaptıkları gerekçesiyle köylüler İbrahim ile Zekiye’yi şikayet ederler. Bunun üzerine jandarmalar hemİbrahim’i hem de Zekiye’yi gözaltına alırlar. Zekiye, gözaltında bulunduğu bir aylık süre içinde büyük oğlu Fuat’ı da hapishanede doğurur. İbrahim-Zekiye’nin daha sonraki süreçte Şahiye ve Talat adlı iki çocukları daha olur. Ancak Talat 1 yaşına basmadan ölür.

Behiye bu olaylar üzerine 5-6 yaşlarındaki oğlu Mehmet’i, evini, köyünü bırakarak, Devrek’e gelir ve Hacela (Hacı Ali Ağa)’nın konağında hizmetli olarak yerleşir. Hacela ile dertleşirken; “Devreğe varalı Hecela, göynüceğim kıruk / Ardımda bıraktığım Hacela, küçük bir çocuk.”diyerek köy yerinde bıraktığı küçük oğlu Mehmet’i hatırlar hep.

Konakta uzun yılar kalır, en sonunda da yine Devrek’te evli olan kızı Zahide’nin yanına yerleşir ve Devrek Nüfus Müdürlüğü’nden aldığımız kayıtlara göre de 02.03.1949 tarihinde ölür.

Hışıroğlu Köyü’nde yaptığımız araştırmalarda, olayın yakın tanığı olan kişilerden edindiğimiz bilgilere göre Behiye köyde yaşadığı eziyeti, kumasıyla yaşadıkları zorlukları, geride bıraktığı çocuğuna ve konak ağası Hacela’ya adına “Hışır Kızı Türküsü” denilen diğer adı da “Hacela” olan türküyü yakar.

Türkünün sözleri şöyledir:

HIŞIR KIZI TÜRKÜSÜNÜN SÖZLERİ

Derleyen: İbrahim TIĞ

Kaynak Kişi: Fatime KOCABIYIK

Notaya Alan : Ayhan ALAZ

Yöre: Devrek-Hışıroğlu Köyü

Bir evler yaptırdım Hışır Kızı bin bir direkli

Ah içinde yatmadım Hecela canı yürekli

Merdimandan indim Hışır Kızı başım selamet

Tekir dağına vardım Hışır Kızı koptu kıyamet

Ah benim eller gibi Hışır Kızı, bir sevdiğim var

Gürcü de güzellerini Hecela, gördüğün mü var

Devreğe varalı Hecela, göynüceğim kıruk

Ardımda bıraktığım Hacela, küçük bir çocuk

Ah benim eller gibi Hışır Kızı, bir sevdiğim var

Gürcü de güzellerini Hecela, gördüğüm mü var

Merdimandan indim Hışır Kızı, başım selamet

Tekir dağına vardım Hışır Kızı koptu kıyamet

Benim de küçük Mehmedim Hecela, Allah amanet

Ah benim eller gibi Hışır Kızı, bir sevdiğim var

Gürcü de güzellerini Hecela, gördüğüm mü var

Tarih: 05 Mayıs 2013

Hışıroğlu Köyü İbrahimbeyler ve Yanazlar Mahalleleri.

Kaynak kişi: Fatime Kocabıyık (74)

Anlatımları:

-Ben Hışıroğlu Yanazlar Mahallesi’ndenim. Çocukluğum burada geçti. Annem, bu türküyü söylerdi. Olayı da ondan dinledim. Behiye ablayı ben de tanırım. Çok çileler çekmiş. Kocası İsmail savaşta kalınca kızı Zahide ile birlikte bakıp büyüttüğü ve kendisinden yaşça çok küçük olan kaynı İbrahim’le evlendirilmiş. İbrahim’den de Mehmet ve Sezayi isminde çocukları olmuş. Sonra da İbrahim Behiye ablayıyaşlı diye istememeye başlamış ve onun üzerine Zekiye diye bir kuma getirmiş.Köylüler de İbrahim ile Zekiye’yi zina yapıyorlar, bunlar nikahsız yaşıyorlar diyeşikayet etmişler. Bunun üzerine hapse atılmış karı koca. Hatta annem Zekiye’nin ilk oğlu Fuat’ı da hapishanede doğurduğunu söylerdi. Zekiye’de benim amcamın kızı olur. Sonradan da Şahiye ve Talat isminde 2 çocuğu daha olmuş. Talat pek fazla yaşamamış.

İbrahim zamanla Behiye ablamı istememiş ve ona karşı şiddet uygulamaya başlamış. Annem, onların 12 yıl birlikte yaşadıklarını söylerdi. En sonunda Behiye ablam Devrek’teki kızı Zahide’nin yanına yerleşmiş. Köyde çektiği çileleri ise ağıt olarak yakmış. Gürcü kızı ise köye dışarıdan gelmiş. Çobanın karısı imiş.

Tanık kişi: Nafiz Uzunay (89)

Anlatımları:

-Ben Behiye ablayı iyi tanırım. İyi bir kadındı. Kocası savaştan dönmeyince kendinden küçük kaynı İbramla evlendirmişler. Sonra İbram ona şiddet uygulamaya başladı. Hatta ben tarlada, ev bahçesinde kadını dövdüğünü de hatırlarım. Çilesi çoktu. Sonra bu İbram onun üzerine Yanazların Zekiye’yi kuma olarak aldı. Ben Hacela filan bilmem. O da nerden çıktı? İbramı kendi çocuğu gibi büyütmüştü Behiye kadın. Sonra kadın küçük oğlu Mehmet’i köyde bırakarak Devrek’teki kızının yanına yerleşti ve de orda öldü.

Tanık kişi: Şakir Çantı (84)

Anlatımları:

-Hışır kızıBehiye, İbrahim’i kucağında büyüttü. Kocası savaşta kalınca da onla evlendirildi. Zamanla İbrahim onu beğenmemeye ve istememeye başlamış. Kuma getirdi üstüne. Sonra kadın da Devrek’e kızı Zahide’nin yanına yerleşti.

Gürcü Güzeli diye de köyün çobanının karısına denirdi.

Tanık kişi: Emin Tatbul (Behiye’nin torunu-66)

Anlatımları:

-Bir kereşunu söyleyim bu olayın Yaşar Karaman’ın ailesiyle hiç bir ilgisi yok. Behiye benim anneannemdir. Dedem İsmail Uzunoğlu savaşta kalınca, anneanem dedemin kardeşi İbrahim’le evlendirilmiş. Sonra anlaşamamışlar ve annemin yanına yerleşmiş. Ben anneanemin öldüğünde 2 yaşındaymışım. Anneanem başından geçen bu olaylara ağıt yakmış ve bu ağıt dilden dile söylenerek günümüze kadar gelmiş.