Doğrusu ya tarih Tayyip Erdoğan kadar hırslı kaç tane politikacı görmüştür bu dünya, bilmiyorum. Onun dinmek nedir bilmeyen ihtirası, her dem gökyüzünde dolaşan egosu ve herkesi aşağılayan, ötekileştiren dili nedeniyle bambaşka bir siyasi atmosferi yaşıyor Türkiye. Tepeden tırnağa kibirden ibaret kişiliği yüzünden, ülkede bu zamana değin hiç alışık olunmayan bir seçim dönemi yaşanıyor. Meclis kürsüsünden sözüm ona tarafsızlık yemini ettiği halde elinde Kuran’la meydan medyan dolaşıp iktidar partisine oy istiyor. Kimi zaman iki koldan meydanlara çıkan AKP elebaşları yüzünden, seçim yarışına girmiş pek çok parti miting yapacak yer bulamıyor.

 

Bir de devlet olanaklarının akıl almaz bir şekilde seferber edilmesi var ki ortaya çıkan adaletsizlik vicdanları sızlatacak boyuta erişti artık. Olanakları zaten son derece kısıtlı olan ve birçoğu bir kuruş bile devlet yardımı alamayan partiler, bu eşitsiz yarışta tümden geriye düşüyor. Öte yandan yüzde 10 gibi aşılması gerçekten çok zor bir barajın da olması küçük partilere neredeyse hiç yaşam şansı tanımıyor. Hiç tartışma yok ki, AKP ülkeyi, İslam sosuna bulanmış neoliberal vahşetin pençesine atabilmek için dikensiz gül bahçesi yaratmak istiyor. Parlamenter sistemi ilga edip başkanlığa geçme talebi de, 400 milletvekili isteği de, anayasayı baştan sona değiştirme arzusu da buradan geliyor. AKP elebaşlarının tek hedefi, vahşi kapitalizmin fütursuzca egemenlik sürdüğü bir ülke yaratmak…

 

AYDININ REHBERİ EVRENSEL DEĞERLERDİR

AKP adaletsizliğinin mağduru yalnızca partiler mi? Hayır! Toplumun her kesimi gibi tüm baskılara karşın haksızlıklara hâlâ karşı çıkma cesareti gösteren aydınlara yönelik saldırılar da sürüyor. Fikrini söyleyen, eleştiren insanlara cibiliyetsizden başlayıp teröriste kadar uzanan suçlamalara her geçen yenisi ekleniyor. İşin kötüsü toplumun büyük çoğunluğu da aydınların ortalama insan gibi davranıp, onun kavramlar dünyasıyla hareket etmesini istiyor. Aydın dünyaya bambaşka pencereden bakıp, din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin herkese eşit mesafede durmayı becerebilen insandır oysa. Rehberi yalnızca evrensel akıl ve değerlerdir… Tam da bu nedenle “milli” diye sunulan değerlerle ters düşebilir pekâlâ… Bu durum toplumun büyük çoğunluğunca hiç dikkate alınmadığı için kendi gibi düşünenlerden başka herkesin itibarsılaştırıldığı bir karanlık yaşanıyor…

 

Aydın sorumluluğu taşıyan ve aralarında Prof. Ahmet İnsel, Prof. Ali Nesin, Prof. Baskın Oran, Prof. Raşit Tükel, Prof. Seyfettin Gürsel, Prof. Yücel Sayman, Prof. Şebnem Korur Fincancı, Prof. Tahsin Yeşildere, Prof. Gencay Gürsoy, Prof. İbrahim Kaboğlu, Prof. Jale Parla, Doç. Koray Çalışkan, Doç. Nuray Mert gibi bilim insanları, Vedat Türkali, Zülfü Livaneli, Aydın Engin, Cezmi Ersöz, Eşber Yağmurdereli, gibi yazarlarla Orhan Alkaya Kadir İnanır gibi sanatçıların da olduğu 200 aydın bir bildiri yayımlayarak her şeyin başının adaletsizliğine karşı bir kez daha seslerini yükseltti. “Acil Çağrı” başlığıyla yayımlanan bu bildiri bence son derece önemliydi. Altına imzamı atıyor,  herkesin dikkatine sunuyorum:

 

CUMHURBAŞKANI'NIN MÜDAHALELERİNE TESLİM OLMAYACAĞIZ

“Ülkemiz bir süreden beri temel hukuk sınırlarını çiğneyen olağandışı bir rejimle idare edilmektedir. Hukuk sistemine 'paralel yapı' ile mücadele gerekçesiyle yapılan müdahalelerle yargı bağımsızlığı ortadan kaldırılmış, iktidarın denetlenmesi imkânsızlaştırılmış, hukuk kurallarını hiçe sayan Saray'ın yönlendirdiği yeni bir vesayet rejimi oluşturulmuştur. Yüzde 10 barajı ve diğer antidemokratik mevzuatla adil ve özgür bir seçimin engellenmiş olması yetmezmiş gibi, Cumhurbaşkanı'nın anayasaya rağmen inatla seçim faaliyeti yürütmesi, durumu daha da sorunlu hale getirmektedir. Ne yapıp edip seçimden başkanlık sistemi çıkartma kararlılığı ile insanların kutsalları siyasete malzeme yapılmakta, toplumu zıtlaştırıcı dil yaygınlaştırılmaktadır.

 

Irak ve Suriye'deki mezhep savaşlarında yüz binlerce insanın katledildiği, inançsal düşmanlık ve katliamların yaygınlaştığı bir coğrafyada siyasetçilerin, Cumhurbaşkanı tarafından 'Zerdüştlük', 'Alevilik', “Yezidilik' imalarıyla ötekileştirilmesi ve hedef gösterilmesi, durumu daha da vahim hale getirmektedir. Bu ortamda HDP'nin barajı geçmemesi için yürütülen kampanya ile eşzamanlı olarak peş peşe fiziki saldırılara uğraması ve son olarak öldürme amacıyla yollanan bombalar endişelerimizi daha da artırmaktadır. Ortadoğu'nun kan gölüne döndüğü, Türkiye'nin adil bir seçime her zamankinden daha çok muhtaç olduğu bugün, hükümeti, Cumhurbaşkanı'nın toplumsal barışı ve hukuku hiçe sayan müdahalelerine teslim olmayarak, acilen huzurlu ve güvenli bir seçim ortamı sağlamaya çağırıyoruz."