ADD KONGRESİ ve ‘ULAN’LAR
Atatürkçü Düşünce Derneği Zonguldak Şubesi’nin olağanüstü kongresini izlemek için Sendika (GMİS)salonuna gittiğimde, katılımcıların azlığı nedeniyle şaşırmıştım. Kongre esnasında katılımcıların hararetli değil, hakaretli sözleri duyunca şoke oldum.
Kuruluş amacı: ‘Atatürk’ün devrim ve inkılâplarını yaşatmak; tüm özgürlüklerin ve insan haklarının, sosyal hukuk devletinin ve çoğulcu demokrasi’nin yolunu açmak’ olan bir tarihi kuruluşun toplantısında, bu görüntüler ‘abesle iştigal’den başka bir şey değildi.
Normal kongre yapılalı daha on ay olmamış. Başkan’ın açıklamasına göre ‘yönetim içindeki görüş ayrılıkları’ neticesi ‘olağanüstü’ye gidilmiş.
Görüş ayrılıklarının nedeni ise, ‘Orta doğu sorunu, güneydoğu sorunu ve siyasi gelişmeler(seçim sonuçları)’olarak aktarıldı salonda bulunan hazır on’a.
Salon demişken… Sendika binası içindeki küçük salon… Bitişikteki büyük salonda ise müzikli çocuk oyunu sergileniyordu. Konuşmanın ‘hararetli an’ı, Tarkan’ın ‘oynama şıkıdım şıkıdım’ şarkısı bastırıyor. Atatürkçülerin yüzü gülüyor ve ayaklarıyla tempo tutuyorlar müziğe… Bir delege kalkıp çıkıyor müdahale için… Havalı bir şekilde dönüyor salona… ‘tamam hallettim’ der gibi… Aradan beş Dakka geçmiyor, aynı şarkı yine tempolu vaziyette sürüyor ‘yakalarsam muck muck…’ Konuşmacının morali bozuluyor. Divan Başkanı havayı yumuşatmak istiyor ‘kardeşim, bana da kırık sandalyeyi vermişler, lütfen sandalyeyi değiştirelim…’ Önden kalın bir ses ikaz ediyor “başkan’a bir koltuk getirin
Bu arada, müzik sesi kesiliyor, her nasılsa!..
Bu kez elinde bir sandalye ile bir kişi giriyor ve Divan’a yöneliyor. Divan başkanı çok centilmen ‘lütfen, rica ederim, siz oturun’ diyor. Konuşmacı yine kontrpiye’de…
Toplantı sürüyor. Söz alan konuşmacılar kâh oturdukları yerden, kâh divan masası yanında ayakta ‘gündem’i sorguluyor. En çok merak edilen de, olağanüstü kongre kararı alma nedenleri ve sebep olanlar… ADD kurucularından Hamit Kalyoncu söz alıyor ve ‘Dernek çatısı altında, elbette memleket sorunları tartışılacak. Dernek ve Ülke bütünlüğüne zarar vermeden yapılacak’ deyip toparlıyor konuşmaları. Bu arada, ADD başkanı Kemal Yurtbay, sürekli Divan Başkanı Sabri Yavuzyılmaz’ı ikaz ediyor ‘bana sataşma var, neden söz vermiyorsunuz’ diye…
Netice de Kemal Yurtbay, eleştirilere cevap altında söz alıyor. Salon içinde bazı yönetici ve üyelere gönderme yapınca, ortam geriliyor.
Suçlanan bir üye, ‘Face book’dan benim birliği bozucu yayın yaptığım yalan. Söz istiyorum’ dese de söz verilmiyor.
Salondan Yurtbay taraftarlarından sert eleştiri alıyor. Münakaşa uzuyor.
Salondakiler, ‘suçlanan üye’nin konuşturulmasını istiyor. Ancak, söz verilmiyor.
Konuşturulmayan üye’ye ‘çık ulan dışarı’ deniyor. Ve salon birbirine giriyor. ‘Çık ulan dışarı görüşelim.’ Ve ‘beni suçlayıp ispat etmeyen ş…’ sözleri arasında itişip kakışma, güçlükle yatıştırılıyor. Tartışmayı yatıştırmak için yoğun gayret sarf edenlerin biride Çaycuma Belediyesi eski Başkanı dostum Osman Yurtbay’dı.
Gürültü patırtı kesilince, bitişik salondaki müzik sesi ortalığı çınlatıyor.  Yöre türküsü ‘dıv dıv da dıv dıv…’ eşliğinde seçimlere geçiliyor…
Netice de, seçimlere geçiliyor ve Kemal Yurtbay yeniden başkan seçiliyor.
Onlar erdi muradına, biz çıkalım kerevetine
Söz alan konuşmacılar, ateşli nutuklarla, daha çok mevcut hükümeti eleştirdiler. Kamu yararına dernek olmanın bir şansı mı, adından kaynaklanan bir özellik mi bilemedim.
Bana göre ADD, tüm partilere (bölücü olmayan)eşit mesafede olmalı ve gücünü Türk Halkından almalı. Tüm partililere açık, ‘Devlet’in Bağımsızlığı’nı savunan, değişik siyasi görüşlere mensup insanların, hür iradelerine göre üye olabilecekleri bir dernek olmalı.
Zaten: Sivil Toplum Kuruluşu olmanın vecibelerinden biri ve en önemlisi bu değil mi?
ADD bir partinin yan kuruluşu gibi davranırsa, ikna ediciliği kalır mı?
Atatürk’ü tekeline almak, sahiplenmek; yani kimselere bırakmamak, diğerlerini ötekileştirmek olmaz mı?
ADD’nin savunduğu fikirler, CHP’nin ilkeleriyle örtüşebilir. Diğer partilerin fikirleriyle de… Bundan doğal ve güzel bir şey olamaz… Ancak, bunlardan biriyle ‘ortak hareket’ etmek, doğru mu?
Meselâ: Tüm Ulusca kutlanan 10 Kasım törenlerine katılmayıp, CHP ile birlikte ‘Alternatif 10 Kasım Programı’ hazırlamak…
Böyle mi açılacak “çoğulcu demokrasi’nin yolu?
Bu sorunun cevabını, kongre salonunda söz alan bir konuşmacının feryatlarında bulmak mümkün…
-‘İşçi Anıtın da eylem yapıyoruz, kimse iştirak etmiyor.
İşte; sözün bittiği yer
SONUÇ:
1993 yılında kurulup, Kamu Yararına Dernekler statüsüne alınmış bir dernek ADD
Sıradan bir dernekten öte …
Partiler ve dernekler üstü olması gereken bir yer…
Heyhat…1994 yılında (21 yıl önce) Zonguldak’ta 17 kişi ile kurulmuş ADD.
Kırık ‘Divan Başkanı sandalyesi’, ‘Ulan’ların havada uçuştuğu, bitişik salondan gelen ‘gitar’ seslerine ayak temposu tutulan yer…
2015 Kasımında, Zonguldak’ta olağanüstü kongresini, 80 katılımcı ile mi yapması gerekirdi?
İlginç değil mi? AKP kurulduğunda doğan çocuklar, önümüzdeki seçim oy kullanmaya hazırlanıp, 2023’e uzanırken, ADD’liler, birbirine ‘ULAN’ çekiyor.
Bir başka flu görüntü… ADD çatısı altında, % 49.5 ve % 52 oy alan (halk’ta karşılığı olan)politikacılara saldırmak niye? Hedef: Cumhuriyet ve Bağımsız Türkiye savunucularını ‘asgari Müşterek’te birleştirmek mi, mevcut çoğunluğu eleştiri altında ötekileştirmek mi?
Bir soru da Mustafa Kemal’i ‘altı ok’la yaşatmaya çalışanlara… Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı ve İstiklal Marşı ile yaşatılamaz mı?
Unutulmasın… Mustafa Kemal, her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırmak için ‘Türkiye Türklerindir’ manasında ‘Ne mutlu Türk olana’ değil, ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ dedi.
Zira, ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ kapsayıcı, ‘Ne Mutlu Türk Olana’ dışlayıcıdır.
Bu: Devlet-i Ebed Müddet ve Misak-ı Milli sınırları içindeki herkesi ‘yurtaşlık’ bağıyla devlete bağlayan anlayıştır. İşte; ‘Atatürk Milliyetçiliği’nin özeti…
Velhasıl-ı Kelam; ADD Zonguldak Şube kongresine, keyifli gittim, umduğum gibi olmadı.
Katılanların, darmadağınık bir halet-i ruhiye ile terk ettiği bir kongre…