Peşin peşin söyleyeyim…

Kimse bana  olan biteni “insani görev” olarak izah edemez…

Hükümetin mültecilerle ilgili bir kriteri olmadığı gibi maalesef bir göçmen politikası da yok…

İş öyle bir hal aldı ki, mübalağasız söylüyorum ipini koparan geliyor…

Daha Türkçesi, ipin ucu kaçtı da millet sesini çıkarmaya korkuyor…

Vicdanı olan, göğüs kafesinde “kalp” taşıyan hangi insan evladı,  iç savaştan kaçan, etnik ya da dinsel kimliği yüzünden namlunun ucunda yaşayan, vatanlarını terk etmek zorunda kalan mültecilere kucak açılmasına karşı gelir…

Ama vaziyet hiç de öyle görüldüğü gibi değil…

Zonguldak olarak metropollere nazaran daha şanslıyız…

Büyükşehirlerde yaşanan göçmen sorunu öyle bir hale geldi ki, insanlar neredeyse kendi vatanında yabancı durumuna düştü…

AFAD’ın resmi kayıtlarına göre Zonguldak’ta yaklaşık 2 bin göçmen var… Sosyal yaşamın içine aşama aşama dahil olan göçmenler, ağırlıklı olarak yardımcı işlerde, inşaatlarda, maden ocaklarında, geri hizmetlere çalışıyor…

Ucuz iş gücü nedeniyle kentte zaten var olan işsizliği tetikleyen göçmenler, maliyetleri düşürmek isteyen işverenlerin de gözdesi…

Belki bugün olan bitenin farkında değiliz ama, yazdıklarıma şiddetle karşı çıkacak okurlarımız çok değil 2-3 ay içerisinde ne demek istediği daha iyi anlayacak…

Neden mi?

Birlikte küçük bir hesap yapalım… Halen şehrimizde 2 bin mülteci olduğunu düşünecek olursak, Birleşmiş Milletler tarafından gönderilen 3 bin Afgan göçmenle birlikte bu sayı 5 bini zorlayacak… Hadi BM tarafından Zonguldak’a gönderilmelerine rağmen bir kısmı İstanbul ve Ankara’da kaçak yaşadı diyelim…

Bu da demek oluyor ki, en iyi ihtimalle mülteci sorunu şehrimiz açısından en iyi ihtimalle 2 katına çıkacak…

Bu insanlar ne yiyecek, ne içecek, nerede yaşayacak, nerede çalışacak?

Geçtiğimiz hafta oğlumun üniversite işlemleri için Ankara’daydım…  Emlakçıyla görüşürken içeriye muhtemelen Suriyeli bir göçmen girdi… Bozuk Türkçesiyle ev aradığını söylemeye çalışırken, emlakçının sert bir üslupla “Ev yok” demesiyle mültecinin dışarı çıkması bir oldu…

Merak ettim sordum: “Neden tersledin?” dedim… Günde onlarca mültecinin ev kiralamak için geldiğini söyleyen emlakçı, ev sahiplerinin özellikle göçmenlere ev vermek istemediğini, çoğunun ekonomik sorunlar yaşadığını, kiralarını bile ödeyemediğini ifade etti…

Türkiye’de göçmen sorununu sadece insani ya da ekonomik açıdan çözmek de yetmeyecek… Olayın sosyolojik sonuçlarının çok daha ağır olması kaçınılmaz tarihsel bir gerçek… Devleti yönetenler göçmen politikasını, 15-20 yıl sonrasını düşünerek planlamadığı sürece, bu ülkenin genetiğiyle oynamakla da kalmazlar, sosyal barışı da dinamitlemiş olurlar! Daha şimdiden bazı insanların mültecilere karşı olan tavrı böyleyse, yarın yaşanabilecek iç çatışmaları düşünemiyorum…

Dünyanın en merhametli insanlarının yaşadığı bu topraklarda tuhaf şeyler oluyor…

Şükürler olsun ki, savaş mağdurlarına soframızı açacak kadar gönlümüz zengin...

Ama, “Evde yokken, camiye haram”  atasözünün hiç mi gerçeklik payı yok?

Dün Göç İdaresi önünde bekleyen Afgan mültecilerle ayaküstü sohbet ettim… Çoğu Özbek Türkü olduğu için uzun uzadıya konuştuk... Hepsini genellemek haksızlık olur belki ama…

Ben de bıraktıkları intiba; daha iyi ekonomik bir yaşam için Türkiye’ye gelenlerin oranı neredeyse yüzde 80…

Peki bu insanların iş bulup karnını doyuramadıkları gün gelip çattığında olabilecekleri düşünebiliyor musunuz?

Ben düşünmek bile istemiyorum!