Bilimselliği…

Çok sesli demokrasiyi…

Düşünce özgürlüğünü…

İfadede özgürlüğünü…

Din ve vicdan özgürlüğünü savunması gereken kurumların başında üniversiteler gelir…

Ama nedendir bilinmez…

Bizim ülkemizde, tartışan, sorgulayan muhalif öğrencilere hemen “terörist” yaftası yapıştırılır…

Çünkü, devlet üniversitelerinde tek tip insan modeli yaratılmak istenir…

Halbuki, en büyük icatları, en güzel sanat eserlerini, yaşamı sorgulayan, kurallara ve kuramlara karşı çıkan “aykırı” insanlar üretmiştir…

Peki, mesele “türban” olunca…

“Üniversiteler bizimle özgürleşti” diye övünenler…

Neden aykırı bir sese tahammül bile edemez?

En doğal hakları olan protesto haklarını kullanan gençler, dün bir kez daha güvenlikçi terörüyle karşı karşıya kaldı…

Dün Öğrenci Kolektifleri’ne üye bir grup üniversiteli, kampus içerisinde 1 Mayıs İşçi Bayramı’yla ilgili afiş asmak isterken güvenlikçilerin gazabına uğruyor.

BEÜ’de yaşanan bu şiddet ne ilk ne de son…

Marjinal guruplara karşı son derece hoşgörüsüz olan Bülent Ecevit Üniversitesi yönetimi, her seferinde şiddet görüntüleriyle gazetelere haber oluyor.

Bu konuda sessizliğini koruyan Rektör Mahmut Özer’in katı tutumu, güvenlik görevlilerinin tutumlarına da hatta bakışlarına yansımış görünüyor…

Halbuki, bizim Rektörümüzden beklentimiz,  “Anne-babanız sizi okuyasınız diye mi üniversiteye gönderdi, terörist olasınız diye mi?” diye bağıran çok bilmiş teyzelerden daha hoşgörülü…

Daha demokrat…

Daha babacan bir tavır…

Hükümete ve onu o koltuğa oturtan YÖK’e olan bağlılığını üniversitedeki muhalif gençleri susturarak,  şiddet uygulayarak kanıtlamak isteyen bir Rektör, acaba bu çocukları kaç kez karşısına alıp dinledi…

Üniversitenin pahalı kuşe kağıda basılı dergilerinde yemyeşil çimenler üzerine oturmuş öğrencilerle fotoğraf çektirip yayınlamaksa mesele sen çok yaşa Rektör Hoca…

Yok eğer çocuklarını emanet eden anne-babalara karşı biraz sorumluluk duyuyorsa, lütfen bu şiddete bir son verilsin…

Dün üniversite kampusundaki bir meşe ağacına 1 Mayıs’a çağrı afişi astıkları için itilip kakılan, darp edilen, kamerayla fişlenen öğrencilerin afişi yırttırmamak için ağacın etrafında nöbet tuttuğunu görünce hem üzüldüm hem sevindim…

Üzülüyorum…

Çünkü, yaşadığım kentin üniversitesi altı üstü 35’e 50 santim bir afişten korkuyor…

Sevindim…

Çünkü hala bu kentte hayata karşı bir duruşu, söyleyecek sözü, söylemeye yüzü olan çocuklar var!