Kentimiz son 30 yıl içindeki devinimlerinin değerlendirmesi yapıldığında açık ve de net söylemek gerekirse sanat mekânı yoksunu kalmıştır. Bu süreçte yapılan en doğru birkaç iş diğer fonksiyon özelliklerini yitirdiği için boşa çıkan birkaç binanın uyanıklar için sallama rant alanı değil de en azından kültür ve sanat ile uğraşanların ya da uğraşmak isteyenlerin mekanı haline dönüştürülmesidir.
 
Bu girişi Zonguldak ile kıyaslanamayacak İstanbul bienal gezisinin ardından taze taze yapıyorum. Ayrıca bir şekilde sanat ile ilgili biri olduğum için yapıyorum. Çünkü gözleriniz ne ararsa hayatınız biraz odur. Zonguldak uzun süreli maruz bırakıldığında sosyal ve etkin insanı yenileyici mekânlarının azlığı nedeniyle varsıl bir kent sayılmaz. İster güneş en güzel batsın, isterse yeşil doğası her bahar bir başka güzel olsun insan kültürel bir varlık olduğu sürece örneğin liman arkasındaki köfteci de soluklanmadan bunları fark edemez. Mekân önemlidir. Mekânları var eden değerler önemlidir. Mekân zengini olmak doğa zenginliği ile örtüştüğünde kenti kent yapar. Herkes köfteden hoşlanacak diye bir şey olmadığı gibi insanlar bazen de sağlam bir kültür sanat mekânı ile soluk alırlar. Hele kış döneminin gri atmosferinde yüzü kuzeye dönük bu şehir sakinlerinin ilacıdır bu mekânlar.
 
Bu işlevselliğe yakın düşünülmüş amaca uyarlanmış Zonguldak Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezi (BKM) binası ve Emral Çarşısının yanındaki Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nden başka aklıma gelen başka olumlu örnek de yok. Her iki mekân da kapasitelerini zorladıkları için demek ki Zonguldak’ın yeni işlevsel, sosyal ve etkin insanı yenileyici mekânlara ihtiyacı var. Kentlik olgusunu hissettirecek yaşadığın şehrin büyük bir köy olduğu esprisinden ve karamsarlığından kurtaracak yapılar kesinlikle gerekli. Günümüz dünyasında cep telefonlarından yayılan enerjiye hapis olmuş, dirsek temasından ve sanal olmayan 3 boyutlu dünyada öğrenmekten koparılmış kitleler için gerekliliğin adıdır kültür sanat merkezleri.
 
Olumsuz ya da bana göre Zonguldak’ın özelliklerini örneğin kentsel doku ile kent içi uyumluluk anlamında toparlamayan örnekler ise bakınız ne çok. Ya da zamanında kente kazandırılmadığı için anılarda kalan örnekler nostaljisi kalabalığı inanılmaz. Artık “o yok, bu gitti” ayaküstü konuşmalarının bile olmazsa olmazı.
 
TSO binasının oradaki eski yan yana küçük evlerle dolu mahalle (yanlış anlaşılır bir isimlendirme ile ‘teneke mahallesi’ demedim ama bilseniz bu isimlendirme ne çok hoşuma gidiyordu) korunması gerekirdi. Burası kentimiz için olumlu bir kararla arasta çarşısı olabilirdi.
 
Yıkılan eski Ulaştırma Müdürlüğü binası da öyle, kent müzesi ya da işletmenin tarih müzesi olarak yakışırdı.Sakıncası mı vardı?
 
Şimdi artık Westalife olan Merkez Atölyeleri bence en başından yapının özellikleri korunarak üniversitenin bir parçası haline getirilebilirdi. Örneğin güzel sanatlar, konservatuar burada toplansaydı, özellikle sürekli hareket halindeki BEÜ GSF çok daha randımanlı olur, kent ile irtibatı yükselirdi. Westalife yine de yapılırdı bir yere. Bu tür yapılar zamanımızda mimarların elinde tamamen tasarım oyunu ama eski olan bir daha geri gelmeyecek olandır.
 
Akıbeti halen kentin kaderi gibi sürüncemede kalmış lavuar alanı ise bence çok iyi planlamayla kent meydanı olarak hizmet etmeli. Meydansız ve açıklık alan yoksunluğunun soluklandırıldığı bir projelendirme yakışırdı buraya. Şu haliyle ise içler acısı.
 
Karabük silosu denen büyük alan kente kazandırılsa aslında buraya yapılacak düzenleme buradan gelen kirlilik ve kokuyu ortadan kaldırırdı. Belki kentin çarşısının bir kısmı burada toplanabilse Zonguldak kent içi trafiği rahatlatılabilir, kentimizin dışardan gelene küçük ve sıkışmış görünen köy hali giderilebilirdi.
 
Aslında İstanbul ve Beyoğlu hakkında yazacaktım. Dolapdere Arter’den başlayıp Taksim’e artık olmayan AKM’nin önüne uzanan günü birlik sanat dolu sergi izlenimleri ile Zonguldak’ımızı arzu edilir ölçekte karşılaştıracaktım. Belki biraz da son gidişimin üzerinden geçen zamanda oluşan dikkat çekici birkaç noktaya değinecektim.
 
Uzun lafın kısası belki Arter gibi büyük ve işlevsel modern bir sanat merkezinin inşası Zonguldak için imkânsıza yakın bir hayal görünüyor ama İstanbul’un göz bebekleri gibi duran Pera Apartmanı gibi, Mısır Apartmanı gibi örneğin yıkılan Zonguldak’ın kâgir yapılarından Aksaray İşhanı kentsel dokuya kazanılamaz mıydı? Kentsel dönüşüm kadar kentsel doku da önemlidir zira.