Doğrusu ya, kimlikli bir kentin belediye başkanı olmak gibi önemli bir payeyi taşıyor olsa da, Zonguldak Belediye Başkanı Bay Muharrem Akdemir’in yerinde olmayı istemezdim kesinlikle… Bunun pek çok nedeni var. Birincisi Zonguldak sözcüğün tam anlamıyla bir sorunlar yumağı. Kimileri kangrene dönüştüğü için çözümü kesinlikle mümkün olmayan bin türlü meselenin içinden çıkmak için, çelik gibi bir irade ve işini iyi bilen bir ekibe sahip olmak gerekiyor. Akdemir’de, ne yazık ki, bu ikisi de yok… Çağdaş kentçiliğin gerekleri doğrultusunda tavrını net bir şekilde koymazken, belediyecilikten daha çok ranta odaklanan çevrelerin dümen suyunda hareket ediyor. En kötüsü de şu ki, herkese gülücükler dağıtıp, şişi de, kebabı da yakmayan orta yolculukla günü kurtarmayı başarı zannediyor. Bu tavrıyla sorun yumağına her gün daha büyük bir düğüm eklerken kentin yarınlarını da ipotek altına alıyor.

 

İkincisi Akdemir belediyeciliği bilmiyor. Bilse de hiçbir gereğini yerine getirmiyor. Kritik noktalardaki kararları kentsel ihtiyaçlardan daha çok güç odaklarının, rant çevrelerinin, etrafında kümelenen taifenin beklentilerine göre veriyor. Hayata geçirilen yanlışın da yanlışı imar kararları ile yaşam alanlarında yeşil alan namına bir karış yer kalmazken, kent her geçen gün daha da betonlaştırılıyor. Yaşam kalitesi hepten dibe vuran Zonguldak’ta belediyenin çok sıradan hizmetleri bile lüks gibi duruyor. Uzunca bir süredir kaderine hükmettiği kentte doğru düzgün kaldırımı olan, aydınlatması düzgün çalışan, atıkları adam gibi toplanan, altyapısı tamamlanmış, yol kaplaması standartlara uygun yapılmış, otopark sorunu çözülmüş numunelik bir sokak bile bulunmuyor.

 

VAATLER UNUTULDU MU SANIYOR

Üçüncüsü Bay Akdemir’in vizyonu yok. Görevde bulunduğu süre içinde “Ne güzel doldu” dedirten bir tane proje geçiremedi örneğin hayata… Olağanüstü doğal güzelliklerin sunduğu olanakları değerlendirmeyi beceremediği gibi, çok küçük dokunuşlarla çözülebilecek sorunların üzerinden atlayarak kansere dönüşmesine neden oldu. Hiç kimse sormayacak mı zannediyor: Seçim bildirgesinde yer alan ve bana sorarsanız hiçbir ön hazırlığı yapılmadığı için yalnızca bilgisayar simülasyonundan ibaret olan proje müsveddelerini hayata geçirmek için ne yaptı örneğin bugüne kadar? Mahalle mahalle dolaşıp, namus şeref sözü vererek anlattığı bu vaatleri de mi unuttu yoksa? “Yazdım, çizdim, yanıt gelmedi” bahanesinin arkasına gizlenerek, halkı, daha ne kadar aldatacağını sanıyor?

 

Dördüncü Bay Akdemir sözcüğün tam anlamıyla eyyamcı… Kentsel meselelere yalnızca gözü, kulağı değil gönlüyle de kör bakıyor… Tüm sorumluluğunu taşıdığı kentteki hiçbir kötü görüntü, hiçbir çirkin davranış, hukuka açıkça aykırı durum rahatsız etmiyor kendini… Görevini düzgün yapmadığı için heyelanlar oluyor, yollar göçüyor, maddi-manevi zarar uğrayan insanlar bir de toz toprak içinde yaşamak zorunda kalıyor, en küçük bir rahatsızlık duymuyor bundan… İnşaat ruhsatını kapan, yalnızca proje sahasının değil, çevredeki arazinin, yolun, kaldırımın mutlak hakimi gibi davranıyor, umurunda bile olmuyor… Kaldırımlar işgal ediliyor Bay Akdemir seyrediyor, aklına esen dilediği yere büfe konduruyor hazret bakıyor. Kaçak yapılar, katlar pıtrak gibi çoğalıyor, zat-ı muhterem kafasını başka yöne çeviriyor…

 

BİLİM İNSANLARINDAN DAHA ÇOK, ÇIKAR ÇEVRELERİNİN SÖZÜ GEÇİYOR

Beşincisi cesur değil kesinlikle… Siyasi kaygıları hep ağır bastığı için geleceğe dönük adımları kararlılıkla atamıyor. Kenti çepere doğru yayıp, yapıların üst üste yığıldığı alanlardaki nüfus yoğunluğunu düşürmek gibi bir çabası da bulunmuyor… Hukuka saygısı yok… Güç odaklarından çekindiği için mahkemece alınmış yıkım kararlarını da uygulayamıyor… Kenti yasalar, imar mevzuatı değil de hırsından gözü dönmüşler şekillendiriyor… Sözde sosyal demokrat belediye ama bilim insanlarından daha çok, çıkar çevrelerinin sözü geçiyor. Milyonlarca lira harcanarak onlarca bilim insanına hazırlatılan zemin raporu ortadayken, İncivez’de, yapı yoğunluğunu artıracak akıl dışı kararlara imza atılıyor örneğin… Kentsel dönüşüm adı altında bir yağma sürüp gidiyor. Mevcut nüfusun gereksinimlerini karşılamaktan uzak altyapıya sahip pek çok bölgede, az katlı eski yapılar yıkılıp, aynı çirkinlikte çok katlı yapılara izin verilerek, kent daha da yaşanmaz hale getiriliyor…

 

Altıncısı estetik bir duygu ile bütünlüklü bir kent yaratma fikri sıfırın da altında Bay Akdemir’in… Kırık dökük kaldırımların her biri bir başka malzeme ile kaplı, hiçbiri de standartlara uygun değil ayrıca… Sanki hiç yaşlı ve engelli yaşamıyor bu kentte, her kaldırım taşı otuz santimetreden yükseğe konuyor, kendisi altmışın üzerinde olan Bay Akdemir de “Ne biçim iş bu” bile demiyor… Tüm parklar dökülüyor… Sokaklar çöp deryası, kent mobilyaları akıl almaz bir viraneliğe tanıklık ediyor… Dahası yeni konan birkaç mobilya da bir öncekinden tümüyle farklı stilde olduğu için her yanından sakillik akıyor. Tabelalar gönül yoran bir çirkinlik sergilerken, sokaklardaki ağaç sayısı her geçen gün azalıyor… Hiçbir şey yapmayıp, her gelene imar izni verdiğine göre, bana sorarsanız zatı şahane belediye başkanlığı değil de ruhsat memurluğu yapıyor… Kentin yarınlarında her yanına karanlıklar yağdıran çirkinliğe bakanlar müsebbiplerinden biri olarak lanetliler bahçesine yazacak korkarım adını… Yerinde neden olmak istemediğimi bilmem anlatabildim mi şimdi?