Kadr suresi, Abese suresinden hemen sonra Mekke’de inen 25. sırada inmiş bir süredir.
 1.”Şüphesiz Biz, değerli sayfalar içindeki Kur’ân’ı Kadr gecesinde indirdik.” 2.”Kadr gecesi nedir; sana ne bildirdi/öğretti”? 3.”Kadr gecesi bin aydan daha hayırlıdır.”4,5.”Haberci âyetler, içlerindeki ruh; can katan, canlı tutan güçleriyle Rablerinin izniyle/ bilgisi gereği, o şafak sökene kadar/aydınlığa kavuşuncaya kadar iner dururlar; her bir işten.”
Kur’an’ı anlamak ve yaşamak isteğinde olanlar, onu kesinlikle iniş sırasına göre okumalıdırlar. Aksi halde ayetler ve sureler arasındaki bağı tespit edemezler, dolayısıyla Kur’an’ı da gerektiği gibi anlayamazlar. Sevap olur diye anlamadan okumayı yeterli görenler ile kesim ve cifir hesaplarıyla uğraşanların zaten böyle bir taleplerinin olduğu söylenemez.   
 Kadir gecesi” ifadesi, bir tamlama hâlinde Arap diline ilk kez bu sure ile girmiştir. Bu sure inene kadar kimse böyle özel bir geceden haberdar değildi. Bu ayetten anlaşıldığına göre, Kadir gecesinin ne olduğunu daha önceden peygamberimiz de bilmiyordu.
Bu nedenledir ki, gerek peygamberimizin kendisi ve gerekse diğer müminler, peygamberimizin Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya yürütüldüğü ve Cennetü’l-Me’vâ denilen yerde son sidre ağacının yanında Allah’tan ilk vahiyleri aldığı o Ramazan gecesinin “Kadir Gecesi” olduğunu bu sure indikten sonra öğrenmişlerdir. Bir başka ifade ile söylemek gerekirse, Kadir gecesi peygamberimizin Kur’an ile ilk kez tanıştığı gecedir.
Demek ki, Kur’an’ın inmeye başladığı bu gecenin M.S. 611 yılının Ramazan ayının hangi gecesi olduğu önemli değildir; bunu bilmenin kimseye faydası da yoktur. Önemli olan surenin mesajını doğru anlamak, dolayısıyla kerametin gecede değil indirilende olduğunun bilincine varmaktır. Önemli olan Kur’an ile tanışmaktır ve hemen sonraki ayetten öğreneceğimiz gibi, Kur’an ile kurulan ilişki bir ömürden daha değerlidir.
Bilerek veya bilmeyerek Allah’ın, Peygambere yüklemiş olduğu devrimcilik görevini görmezlikten gelmişler ve onu Kuran dışı tanımlamaya çalışmışlardır.
Sekiz farklı görüş ileri sürülmüştür. İbn-i Rezin Kadir gecesinin Ramazan ayının ilk gecesi olduğunu söylerken, Hasan el-Basri yirmi yedinci gecesi olduğunu söylemiştir. Enes’ten de “merfu” olarak bu gecenin yirmi dokuzuncu gece olduğu rivayet edilmiştir. Muhammed b. İshak yirmi birinci gece olduğnu; İbn-i Abbas yirmi üçüncü, İbn-i Mes’ud yirmi dördüncü, Ebu Zer el-Gıfari yirmi beşinci, Ubeyy b. Ka’b ile bir grup sahabe yirmi yedinci, diğer bazıları ise yirmi dokuzuncu gece olduğunu söylemişlerdir.
Kesin olarak bilinen şudur ki, Kadir gecesi Kur’an’ın inmeye başladığı ilk gecedir. Bu da tarihte sadece bir kez yaşanmıştır. Her yıl yeni bir Kadir gecesi yaşanmaz. Bu, Kur’an’ın her sene yeniden inmediği anlamına gelir. Sadece Kur’an’ın indiği vaktin yıl dönümleri olur. Tıpkı doğum ve evlilik günleri gibi… İnsan her sene doğmaz ve her sene evlenmez. Kutlanan günler bu olayların sadece yıldönümleridir.
3.”Kadr gecesi bin aydan daha hayırlıdır.” Ayette “ الف شهر Bin ay” ifadesi, söylenenin önemine dikkat çekmek üzere mübalâğa üslûbuyla ifade edilmiş bir sözdür. Dünyanın her yerinde ve her dilde bu tür mübalâğa ifadeleri kullanılmaktadır. Hani bir kişiye sana bin kere anlattım ama anlamadın ifadesi gibi olmaktadır.
4,5. “Haberci âyetler, içlerindeki ruh; can katan, canlı tutan güçleriyle Rablerinin izniyle/ bilgisi gereği, o şafak sökene kadar/aydınlığa kavuşuncaya kadar iner dururlar
Her bir işten.”Necm sûresinde “melek” sözcüğünün iki farklı kökten de gelebileceği belirtilmişti. Buna göre, eğer “ئلوك - ülûk” kökünden geliyorsa “elçiler [haberciler]”, “ملك - milk” kökünden geliyorsa “yönetim güçleri” anlamlarına geldiği ifade edilmiş, hangi kökten ne anlama geldiğinin ancak sözcüğün yer aldığı pasajın kontekstinden [bağlamından] anlaşılacağı açıklanmıştı.
Meselâ, meleklerin nüzulünü [hulûlünü] konu alan aşağıdaki âyetlerden bazılarında “melek” sözcüğü “elçiler [haberciler]” anlamında, diğer bazılarında da “yönetim güçleri” anlamında kullanılmıştır.Ruh ise bilgi, ilim olmaktadır.Âyette “şafağın sökmesi ” ile kastedilen, meleklerin ve ruhun inişiyle meydana gelen aydınlanmadır. Buna göre; melekler [Kur’ân âyetleri] ve içerdikleri ruh [bilgiler], inişlerini [içe işleyerek yardım ve destek vermelerini], zihinsel karanlıkların aydınlığa dönüşmesine kadar sürdürürler.
Kur’ân âyetlerin de ki bilgiler insanın düşüncelerinde hiçbir karanlık nokta bırakmayacak şekilde aydınlatıcıdır, tatmin edicidir ve cennete erdiricidir. Kur’ân’ı okuyarak ondaki bilgi ışığını bulanlar, iyiyi-kötüyü, doğruyu-eğriyi, yararlıyı-zararlıyı en isabetli şekilde ayırt etmeyi de öğrenirler.Her insanın bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesi ise, o insanın Kur’ân ile tanıştığı, onu hayat reçetesi, rehberi, ışığı, ruhu, şifası, ibret levhası, hayat düsturu ve hayat yönetmeliği edindiği, bu nedenle de meleklerin ona yardıma koştuğu, mutluluklarının başladığı gecedir; ya da bunların gerçekleştiği herhangi bir gündür, saattir, dakikadır, saniyedir.O halde, biz de ne zaman Kur’ân’a sarılırsak, sarıldığımız o an hayatımızın dönüm noktası olur. Öyle ki, o an bize bin aydan, bir ömürden, hatta milyonlarca aydan bile daha yararlı olur.
Not; Değerli okurlarım,yazılarıma bir müddet için ara veriyorum bu nedenden dolayı da şimdiden Bayramınızı kutluyorum.Selam
 
KURANIN MUCİZELERİ
EVRENİN GAZ AŞAMASI
“Bir de duman(gaz) halinde bulunan Evren’e yöneldi, ona ve yeryüzüne  “İsteyerek veya istemeyerek gelin” dedik. İkisi de “İsteyerek geldik “dediler.” (Fussilet süresi,11)
 Kuran’ın mucizevî ifadesine geçmeden önce ayetin tercümesiyle ile ilgili bir noktayı belirtelim. Metnin başında “bir de” diye tercüme ettiğimiz kelime Arapça “sümme” kelimesidir. Bu kelimenin “bir de”,” öte yandan” gibi anlamları olduğu gibi “daha sonra”,”sonradan” anlamları da vardır. Ayette “bir de” “öte yandan anlamının daha uygun olduğunu düşünüp, ayeti böyle çevirdik. Ayette “ duman, gaz” diye çevirdiğimiz kelimenin Arapçası “duhan” dır. Ayetten, Evren’in gaz halinde bir aşamadan geçtiği ve Allah’ın iradesi sonucu bu aşamadan sonra Evren’in ve yeryüzünün bugünkü şeklini alacak şekilde ayrı bir aşamaya geçirildikleri anlaşılıyor.
Büyük patlama’dan(Biğ Bang)sonra Dünyamızın, Güneş’in, yıldızların hemen oluşmadığını biliyoruz.Evren hiçbir yıldız oluşmadan önce bir gaz bulutu şeklindeydi. Bu gaz bulutunun ana maddesi hidrojendi. Hidrojenden sonra ise en çok var olan madde helyumdur. Bu gaz bulutunda daha sonra oluşan sıkışmalar ve yoğunlaşmalar yıldızların ve gezegenlerin oluşumunu sağladı. Bu günkü Dünyamız, Güneşimiz, gece görebildiğimiz yıldızlar hep bu gaz bulutunun şekil değiştirmiş halleridir. Bugün bunları keşfedebilmemiz arka arkaya yapılan birçok buluşun,gözlemin, laboratuvar çalışmasının sonucudur.
Bir yandan sözlerle taciz edilen, bir yandan kılıçlarla öldürülmeye çalışılan, aynı zamanda Allah’a ortak koşulmadan iman edilmesi gerektiğini anlatan Muhammed peygamber’in içinde bulunduğu çağın tüm insanlarının bilgisinin toplamı, Evren’in daha önceden gaz halinde olduğunu söylemeye yetmezdi. Zaten Muhammed Peygamber’in iddiası da kendisinden konuşmadığı, Evren’in yaratıcısının sözlerini ilettiğidir.
“Bunlar sonra vahyettiğimiz duyu organlarıyla algılanamayan haberlerdendir.Bunları sen de,toplumun da daha önce bilmiyordunuz.Şu halde sabırlı ol.Şüphesiz sonuç sakınanlarındır.(Hud süresi 49)