Aslan payının ne demek olduğunu eminim herkes biliyordur. Aslan avını yerken başkalarını yaklaştırmaz. Ancak avını yeyip karnını doyurduktan sonra başkalarına sıra gelir. Onlar da aslandan arta kalanları yiyerek karınlarını doyurmaya çalışırlar. Ama aslan çok açsa, veya av küçükse bazen avdan geriye sadece  kemikler kalır. O zaman da diğerlerine kemik yalamak düşer.

   Sırası gelmişken aslanın adaleti ile ilgili bir fıkra anlatayım size.

   Aslan, kurt ve tilki beraberce bir tavşan avlamışlar. Aslan kurda ''şunu pay et bakayım!'' demiş. Kurt, aslana yağ çekecek ya! ''Efendim, tavşanın kulakları tilki kardeşin. Bacakları benim. Gövdesi de sizin. Afiyet olsun!'' der ve aslandan taltif bekler. Tam tersine, bu paylaşıma sinirlenen aslan ''böyle paylaşım mı olur!'' diye kurdu bir pençe darbesi ile beş metre uzağa savurur. Kurt kan revan içinde kalır

   Aslan bu sefer tilkiye döner ve ''hadi sen paylaş!'' der. Zavallı tilki, ''Efendim, tavşanın kulakları sabah kahvaltınız. Ayakları öğlen yemeğiniz; ve gövdesi de akşam yemeğiniz. Afiyet olsun!'' diyerek tavşanın tamamını aslana ikram eder.

   Bu paylaşımı çok beğenen aslan; ''Aferin lan! Nereden öğrendin bu kadar adil paylaşımı?'' diyerek tilkinin sırtını sıvazlar. Bunun üzerine tilki boynunu büküp , ileride can çekişen kurdu göstererek; ''Kurt kardeşin halinden!'' der.

   Ankara'da devlet imkanlarının ve rantının iller bazında paylaşımı da tıpkı aslanın adalet anlayışı içinde yapılmaktadır. Burada aslan payını alanlar ya Ankara'da güçlü lobisi olanlar; ya da bir bakan çıkaran illerdir. Yani burada aslan, güçlü lobisi olan veya hükumette bakanı olan illerdir. Öbürleri kurt veya tilki kategorisinde olmasalar bile ancak artanlarla yetinmek zorundadırlar.

   Okuyucularım bilirler; yıllardır Zonguldak'ın giderek artan sorunlarının çözümü için Ankara'da güçlü bir lobi kurulmasının şart olduğunu savunurum. Çünkü burada devlet çarkının nasıl döndüğünü yakından görme fırsatı buldum. Bilesiniz ki bu işler Zonguldak'dan görüldüğü gibi dönmüyor.Hatta Ankara'daki Zonguldaklılar Derneğinin başkanlığını yaptığım yıllarda yoğun mücadele de verdik. Ama maalesef başarılı olamadık. Zira Zonguldaklı hemşehrilerim bunun önemini bir türlü kavrayamadılar. Bu yüzden, an itibariyle Zonguldaklıların en az üçte biri Zonguldak'ı terk etmiş durumda.

   Yine son yazılarımdan bir kaç tanesinde ''eğer kısa vadede lobi kurulamıyorsa; hiç olmazsa bu hükumet döneminde hükumette Zonguldaklı bir bakanın yer alması gerektiğini'' de yazmıştım. Zira bir bakanın tek başına bir lobi olabileceğini de biliyorum. Bu bakanlığın bir lütuf değil; yıllardır bakanlık verilmeyen Zonguldak'ın en tabii hakkı olduğuna inanıyorum.

   Ama görüyorum ki açıklanan yeni bakanlar kurulu listesinde yine bir bakanımız yok! Yani yine Zonguldak'ın hakkı yendi!

   Değerli hemşehrilerim; ''ağlamayan çocuğa meme verilmeyeceğini; bakanlık için, başta iktidar partisi teşkilatları olmak üzere, Zonguldak halkının Ankara'ya baskı yapmaları gerektiğini'' tavsiye etmiştim. Fakat ne yazık ki bu konuda da bir kıpırtı göremedim. Bu kadar sessizlik ve tepkisizlik hiç hayra alamet değil!

   Sonuç ortada. Yine Zonguldak'ın sorunlarının çözümü bir başka bahara kaldı! İnşallah yanılıyorumdur!