İktidar şimdi de demokrasinin mihenk taşı olan meslek örgütlerini tasfiye için hazırladığı yasaları meclisten geçirmeye çalışıyor. Halbuki meslek örgütlerinin söz ve karar sahibi olmadığı hiçbir sistem demokrasi ile yönetiliyor sayılamaz. Meslek örgütlerini küçültüp onu etkisiz hale getiren iktidarlar ancak faşist iktidarlardır.

İktidar bu hamlesiyle sadece meslek örgütlerini tasfiyeye yönelmiyor, önderlikten yoksun olduğu için sessiz kalan toplumun sesini daha da çok kısmaya uğraşıyor.

Amma yavaş da olsa toplumun, bu iktidarı ve sistemini sorgulayan kesiminin sesi bir önceki günden fazla çıkmaya başladı. Sadece sesi değil örgütlü bir şekilde direniş pratiğini de geliştirmeye başladı.“Acı güç doğurur” sözünü iktidar güçlerine bir kez daha hatırlatmakta fayda var.

İktidar, meslek örgütlerine saldırıp onları tasfiye etmeye çalışmakla anti demokratik son hamlesini yapmaya çalışıyor, ama yanılıyor. Toplumun en örgütlü gücü TMMOB’a ve diğer meslek örgütlerine sadece üye ve yöneticileri değil toplumun her kesimi sahip çıkıyor.

Bu sahip çıkmanın en son örneğini 18 Aralık Perşembe günü TMMOB ‘un Ankara Güven Park’taki eylemine polis saldırısında, halkın da TMMOB üyelerine nasıl sahip çıktığını orada olanlardan biri olarak gözlerimle gördüm. Gördüm, çünkü ben de TMMOB ‘un bu eylemine Zonguldak’tan desteğe gidenler arasında idim.

Hükümetin TMMOB yasasını da değiştiren torba yasa taslağını protesto etmek ve kendi hazırladıkları taslağı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na vermek için Güven Park’ta toplanan TMMOB üyelerine polis durduk yerde cop ve biber gazı ile saldırdı.

Polisin bu saldırısı karşısında kitle önce geriledi ama gözüne doğrudan sıkılan gazla sendeleyip yere düşen arkadaşlarını görünce, düşen arkadaşlarına sahip çıkmak için aniden geri döndü. Polis, kitlenin bu kararlı duruşu karşısında geri çekilmek zorunda kaldı.

Yere düşenlerden biri de bendim. En öndeki TMMOB pankartı önünde fotoğraf çekiyordum. Polis saldırı öncesi kitleyi yarım daire şeklinde çembere aldı ve pankartı tutanlara gazı bastı. Kitle bir an durakladı.

Tüm polislerin gaz tüpüyle kitleye saldırmasıyla birlikte, kitle mecburi olarak gerilemek zorunda kaldı. Bu arada kitleden polise hiçbir şekilde taş veya sopa ile bir karşı koyuş olmadı.

Birinci gaz saldırısında gözümde gözlüklerim olduğundan yanma hafif oldu. Daha önce en önde pankartın hemen arkasında olduğum için kitle geri dönünce bu defa polisin tam önünde kaldım.

Ocaktaki metan gazına alışığız ama polisin sokaktaki biber gazına değiliz…

Gözüm tam görmüyor, flu görüyordu ama o anı belgelemek ve bir iki kare daha almak için tam deklanşöre basıyordum ki polislerden biri tam gözlerimin içine elindeki tüpten gazı öyle bir bastı ki gaz fışkırtısından duyduğum kadarıyla herhalde tüpü bitirdi.

Ulan biz bu ülkenin namuslu insanları değil de sanki emperyalist iş birlikçileri, hırsızları,  işgalcileriyiz. Bu ne kin, bu ne nefret?

O ikinci gazı yiyince yere düştüm ve arkamda olan polislerin postal tekmelerinden kurtulmak için montum ile kafamı kapattım. İşte ne olduysa o anda oldu.

Önümde giden ve Türkiye’nin birçok değişik bölgesinden gelmiş olan TMMOB üyelerinden onlarca kişinin eli üzerime değdi, herkes beni korumaya almıştı.

Bu arada kitle, düşenlerle polis arasına anında barikat kurmuştu. Ayağa kalkıp bir ara gözlerimi açtığımda polisi saldırı anındaki yerine çekilmiş gördüm. Kitle geri dönüp tekrar alanı doldurmuştu.

 

Bizim gibi insanların yaşamında bundan daha güzel ne olabilir? Adı “ Dayanışma” olan bu güzelliği bir kez daha tatmanın huzuru ile Zonguldak’a döndük.

Akşam eve geldiğimde büyük torunum bizde idi ve geldiğimi görünce kucağıma geldi beni yanaklarımdan ve boynumdan öpünce önce bir durdu ve “dedeee, sen boynuna acı sos mu sürdün” diye bağırınca önce şaşırdım sonra hemen durumu anladım.

O çocuk (benim yaşıma göre) polisin yüzüme sıktığı biber gazı tenime öyle bir yapışmış ki torunum beni öpünce ağzı yandı. Torunumun bu sorusu üzerine ben de “Ankara’ya gittiğimizde Tayyip Amca’nın polisleri bize kolonya yerine yanlışlıkla acı sos döktüler.” dedim. En son gazı geçen yıl İstanbul’daki bir eylemde yemiştim ama ya yaşlılıktan ya da gazın kalitesinden olacak ki bu defaki gaz daha bir etkiliydi. Emekçilerin iktidarında; demokrasinin ve insan haklarının aletleri; cop, gaz, su, polis kurşunu olmayacak. İnsanlar; iş, eğitim, sağlık, konut, ulaşım, yiyecek, sorunları yaşamayacak…