Zulmün artsın ki sonun hızlansın!” denir. O günleri yaşıyoruz. Bu toplum, bedel ödeye ödeye kazanacaksa; o bedel ödenecektir!
İslâm coğrafyasında, “Dinin devlet olma iddiası” en körelmiş haliyle Türkiye’de sonlanmak üzeredir! Arabesk şarkıcısı Ferdi Tayfur’un söylediği gibi; “Bugünler yaşanacak!”. Fransız aydınlanma hareketindeki günlerin “sünmüş” görüntüsüdür gördüğünüz!
Adına YSK dediğimiz Yüksek Seçim Kurulu -sözde- verdiği kararla İstanbul seçimlerinde kullanılan seçmen zarfının içindeki “Büyük Şehir Belediyesi Oyu”nu iptal etti! Diğerleri geçerli! Mantığa bak!
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu şöyle diyor; “Aynı sandıktan büyükşehir belediye başkan adaylarına, ilçe belediye başkan adaylarına, ilçe belediye meclis üyesi adaylarına ve muhtar adaylarına verilen oylar çıkmaktadır. Yani bir zarfta dört farklı oy vardır. Mademki sandık kurullarının oluşumunda tam kanunsuzluk vardır; YSK hangi hukuki ve mantıki gerekçeyle aynı zarflardan çıkan üç seçim sonucunu geçerli kabul etmiş, sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanlığı sonucunu iptal etmiştir?”.
Ben bu iktidar ve onun emrindeki kurumlara mantıklı sorular sormayı bırakalı çok oldu! Çünkü bu iktidarın özellikle toplumsal, siyasal ve hukuksal konularda mantıkla açıklanan ve yandaşlarınca bile savunulabilen bir uygulaması yok!
Örneğin; Zonguldak’ta, İŞKUR’un, TYP kapsamında altı ay istihdam edilecek 300 işçiden 270'inin AKP’li belediyelere ayrıldığını, 20 personelin İl Özel İdaresine, 10 personelin de Orman İşletme Müdürlüğüne tahsis edildiğini biliyorsunuzdur!
İnsan böylesi bir haksızlığa imza atarken utanır! O el titrer! Yüzü kızarır! O imza, o kararın altına atılmaz!
Çaycumalı AKP Milletvekili Ahmet Çolakoğlu’na soruyorum; “Çaycuma Köprüsünden şehre girerken içine bir utanma duygusu düşmüyor mu? Hani sen Çaycuma’yı çok seviyordun!”.
İktidarın, YSK eliyle dayattığı İstanbul seçimleri hukuksuzluğu, dalga dalga tüm ülkeye yayılıp domino etkisi yaratacaktır! Altında kalacaksınız! Bu hukuksuzluk bir gün siyasal bir bedel olarak hanenize yazılacaktır!
 Van-Tuşba, Van-Edremit, Van-Çaldıran, Diyarbakır-Bağlar, Diyarbakır-Lice’de YSK eliyle kurulan kumpas, KHK hukuksuzluğuyla size beş tane “Belediye Başkanlığı” kazandırdı! Tepe tepe borç batağına sokun! Makam odasına küvetli banyo yaptırın! Cünüp gezmekten kurtulursunuz!
Evet. Ülkemizi zor günler bekliyor! Pardon, bizi değil, sizi zor günler bekliyor! Demokrasi, hukuk, bilim, sanat ve insancıllıktan yana olan bizleri zaten hiçbir zaman iyi bir gün görmedik! O günler geldiğinde biz halay çekip oynarken, sizler hukuk önünde hesap vereceksiniz!
Birçok arkadaşım gibi ben de içinde yaşadığımız toplumu çeşitli yanlarıyla eleştiriyor, sitemde bulunuyorum. Ancak ben insana olan inancım gereği, halkın vicdanının tümden kararamayacağını biliyorum! Bu halkın vicdanı tümden yok olmadığı sürece size rahat uyku yok! Üç bin korumayla gezeceksiniz! Size hiç kimse cenaze töreninde yumruk atmaya yeltenemeyecek! Hatta öksüreni içeri tıkacaksınız! Zulmünüz arttıkça sonunuz çabuklaşacak! Benim bilincim böyle görüp böyle söylüyor. Böyle düşünüyorum!
EKREM İMAMOĞLU’NA...
Sevgili kardeşim, yüreğini karartma! Dik dur! Hem İstanbul, hem Türkiye seni çok sevdi! Çizgini bozma! Boyun eğme! Üç fidanın katledilme yıldönümünde oylarının yok sayılarak İstanbul’u adam gibi yönetme hakkının elinden alınmasını iyi düşün! Üç fidan ölüme hiç korkmadan yürüdü! Onlar; Deniz oldu, Hüseyin oldu, Yusuf oldu! Onların yaşamlarını bedel olarak verdikleri “Sömürü çarkını kırma!” mücadelesi senin omuzlarında sürecek! Muhtaç olduğun kudret; halkının direncindedir!
 
SAĞLIĞIM...
Dostlar merak edip sağlığımı soruyor! Sırtımda çıkan Zona çıbanları için doktor; “Stresten uzak dur, beden ve ruh olarak kendini yorma, yaşamı biraz hafife al...” dedi.
Bu ülkede nasıl stresten uzak kalınır? Bilen varsa bana yazsın! Her ne kadar kendimle savaşsam da gündemin ağırlığına yeniliyorum!
İyiyim, iyiyim. Daha iyiyim. Bu yaz mevsimini Nazım Kırnapçı Şiir Evi’nde geçireceğim. Beklerim efendim...