AV KÖPEKLERİ VE YANDAŞ TROLLER

Son zamanlarda literatürümüze ''trol'' kelimesi de girdi. İngilizce aslı ''troll'' olan bu kelime, medyada ortalığı karıştıranlar için kullanılan çok moda bir terim haline geldi. Ha, buna Bülent Arınç trolün dişisi anlamında bir de ''troliçe'' diye absürd bir terim daha ekledi. Bunu da unutmayalım.
   Peki av köpekleri ile yandaş troller arasında ne gibi bir benzerlik var ki benim aklıma yukarıdaki başlık geldi! İzninizle anlatmaya çalışayım. Ama önce troll hakkında biraz daha bilgi vereyim.
   Troll, veya trol gerçekte İskandinav folkloründe geçen, devasa veya cüce yaratıklar olan masal kahramanlarına verilen isimdir. İngilizcede de geçen bu kelime başka anlamlarda da kullanılmaktadır. Örneğin; oltayı suda sürükleyerek balık tutmak, veya olta iğnesine yakın takılan ve fırıldak gibi dönen yem gibi..
   Sosyal medyada ise trol sıfatı follower (yandaş,taraftar) avlayanlar için kullanılıyor. Bu kelimeden türetilen ve trollerin yaptığı iş anlamına gelen ''trollemek'' de dikkatleri başka yere çekip herkesi oraya toplamak anlamında kullanılıyor. 
   Bu troller bulundukları ortamı bozmak, insanları kızdırıp canlarını sıkmak amaçlı yazılar veya mesajlar yayınlayarak kendilerince toplumu yönlendirmeye çalışırlar. Bunu yaparken de genellikle insanları salak yerine koyup kandırmaya da çalışırlar.
   Şimdi de biraz av köpeklerinden bahsedelim.
   Hepimiz köpekleri sadık hayvanlar olarak biliriz, değil mi? Ama bu sadakatlerinin altında yatan bencilliği çoğumuz bilmez. Aslında köpekler sahiplerini kendilerini besledikleri için severler. Onlar için bir şey yaparken, bunun sonunda ödüllendirileceklerini bilirler.  Örneğin; uyuşturucuyu bulan polis köpekleri ile depremde enkaz altında kalanları bulan kurtarıcı köpekler, bu işleri sonunda ödüllendirileceklerini bildikleri için yaparlar. Zira eğitimleri esnasında, her başarılı buluşlarında kendilerine yiyecek verilerek taltif edilmişlerdir. Yani diyeceğim o ki; köpekler aynı zamanda menfaatçi ve yalakadırlar da..
   Tabii ki av köpekleri de diğerlerinden farklı değildir. Hatta daha da yalakadırlar. Avın peşinden neden cansiparane koştuklarını ve neden avı yakalayıp avcıya getirdiklerini sanıyorsunuz? Elbetteki bunu avcıya iyilik olsun diye yapmazlar. Zira bilirler ki avı yakalayıp getirdiklerinde, avcı hiç olmazsa avın kemiklerini kendilerine verecektir. Eğitimlerini böyle almışlardır.
   Şimdi gelelim yandaş trol deyince neden av köpeklerinin bende çağrışım yaptığına..Bence şu an belki sizde de böyle bir algı oluşmuş olabilir!  
   Bir düşünün; hatta gözünüzün önüne getirin: Cumhurbaşkanının veya iktidarın herhangi bir konudaki politikalarını savunmak, veya onların kızdığı kişileri hırpalamak için sosyal medyadaki, veya yazılı ve görsel medyadaki troller nasıl da  hep birden saldırıya geçiyorlar! Tıpkı avcıların sürek avındaki manzaraya benzemiyor mu? Herkes daha hızlı koşup avı avcıya ilk getiren olmak için nasıl da çırpınıyor! Bunu niçin yapıyorlar? Cevap basit: Av köpekleri niçin yapıyorsa onlar da onun için yapıyor!
   
KÖTÜ KEDİ ŞERAFETTİN
 
   Biliyorsunuz bu ara Kötü Kedi Şerafettin'den çok sık bahsediliyor. Benimde bu konuda bir yazı yazmam aslında vacipti ama şimdi  farz oldu; zira ismim geçiyor! 
   Kötü Kedi Şerafettin aslında bir çizgi roman kahramanı. Şimdi bunu bir animasyon filmi haline getirdiler ve sinemalarda gösterime de girdi. Çok beğenildi ve bayağı da ses getirdi. 
   Buraya kadar bir diyeceğim yok da; yahu memlekette bu kadar kötü adam varken neden benim ismim verildi? Örneğin; memleketin anasını ağlatan, Cumhuriyet'e ve Atatürk'e düşman olan, ülkeyi soyan, dini kullanarak insanların sırtından geçinen, veya teröre destek olan bir sürü insandan birinin ismi verilseydi daha uygun olmaz mıydı? Memlekette öyle kötü kediler var ki saymakla bitmez. İsim kıtlığı mı vardı kardeşim!  Mesela siz hiç aldığı rüşvetleri ayakkabı kutusunda saklayan, veya sabah akşam agresif konuşmalar yapıp milleti bölen Şerafettin adında birisini tanıyor musunuz? Ama hemen bazı başka isimlerin aklınıza geldiğini biliyorum.
   Bu kedi öyle kötü bir kedi ki maceralarını bire bir filme çekseler yarısı sansürlenebilir. Henüz filme gitmediğim için neleri çektiler bilmiyorum. Ama bir anımı sizinle paylaşayım.
   2000 Yılının yazında bir iş için Amerika'ya giderken; bu uzun uçak yolculuğunda okumak için yanıma aldığım kitaplardan biri de Kötü Kedi Şerafettin idi. Bu kitabı hem mizahı sevdiğim için hem de neden benim ismimi verdiklerini merak ettiğim için almıştım. Şimdi sizi biraz güldürmek, biraz da bu kedinin ne kadar kötü olduğunu anlatabilmek için bu kitaptan bir alıntıyı aktarıyorum. Ama biraz edepli hale getirebildiğim şekliyle!..
   Şerafettin hastanede yatan bir arkadaşını ziyarete gidiyor. Arkadaşını neşelendirmek için şu fıkrayı anlatıyor:
   Küçük çocuk annesiyle el ele tutuşmuş sokakta giderken, uygunsuz vaziyette iki köpeğe rastlıyorlar. Çocuk annesine, ''Anne, bunlar ne yapıyorlar?'' diye soruyor. Zavallı anne ne yapsın; durumu kurtarmak için, ''Oğlum bunlar arkadaşlar. Üsttekinin trafik kazasında ön ayakları kırılmış. Alttaki de onu sırtına almış hastaneye götürüyor!'' diyor. 
   Buna kızan çocuk tepkisini şöyle dile getiriyor: ''Vay kahpe dünya vay! Hem iyilik yapacaksın, hem de iyilik yaptığın seni şaapacak! Olur mu lan bu!''
   Görüyorsunuz fıkra edepsiz. Ama doğrusu hayatın bir gerçeğini de ifade etmiyor mu?  Mesela siz hiç iyilik yaptığınız bazı kişilerden kötülük görmediniz mi? Mutlaka görmüş olanlarınız vardır.
    Bir de zamane çocuklarına dikkat. Bunlar zaten doğarken neredeyse orta okul mezunu olarak doğuyor. Bir şey bilmez sandığımız küçücük çocuklar bile bazı şeyleri bizden iyi bilebiliyor! Aman yanlarında dikkatli olun!..