Fazla bilmesem de satranç oynarım, şah, vezir, at, kale, fil ve Piyon. Piyon en önde fedai, ilk darbeyi genelde o yer. Sanırım bu nedenle “kullanılmış” diye tabir edilen kişilere-kitlelere “piyon” derler. Ama bunu diyenler piyonların iyi oynandığında vezir olduğunu ya bilmiyorlar ya da biliyorlar ama işlerine gelmiyor.  

Özgürlük mücadeleleri tarihinden biraz nasibini almış olanlar da ayakların zaman zaman baş olduğunu bilirler.

Dönemin başbakanı Tayip Erdoğan’da, “Taksim Gezi” eylemleri sırasında, “ Ayaklar baş olmak istiyor” sözcüğünü sıklıkla kullandı. Günümüzdeki demokratik hak ve özgürlüklerin temelinde ayakların baş olması- piyonların vezir olması vardır.

1871 Paris Komünü ve 1917 Sovyet Devriminde,  ayakların nasıl baş olduğunu hatırlatmak isterim.

Dünyadaki işçi emekçilerin bu günde kullandığı demokratik hak ve özgürlüklerin temelinde ayakların baş olması ve piyonların vezirliği vardır.

Neden böyle bir giriş yaptım?

Geçtiğimiz günlerde Kandilli’de, özel maden ocağında çalışan 500 den fazla işçi işten atılan arkadaşlarının geri alınması için Kandilli/Zonguldak arası 40 kilometrelik yolu yürüdüler ve Zonguldak valilik binası önünde toplandılar. Bir gün sonra da destek için eşleri yanlarına geldiler.

İşçilere geniş kitle desteğinin istenildiği kadar çok olmadığı doğrudur. Kitle desteğinin çok olmamasını eleştiren bazı CHP liler ve Sosyalist soldan bazı dingiller 40 KM yolu yürüme gelen işçiler için,” Bunlara iyi oluyor. AKP ye oy verirlerken bu gün başlarına gelecekleri düşünselerdi” diyor. Kişilikten yoksun ve toplumsallıktan hiç nasibini alamamış böyle kişilere ; “Yuh olsun size!” demekten başka bir sözüm yok.

Siyasetten ve toplumsal bilimden nasibini almamış olan bazı yazar ve haberciler ise bu işçiler için “ piyon” diyor.

Canlı bombalar için de “ terörist” diyen bu kişiler; bir insanın inandığı bir dava uğruna kendi yaşamını nasıl olurda hiçe saydığını hiç anlayamazlar. İntihar, doğru veya yanlış bir eylem olabilir ama intihar eylemcisi için bu eylem toplumsal kurtuluşa açılan bir penceredir.

İşçiler Çalıştıkları şirket HEMA veya üyesi oldukları Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) yöneticileri tarafından kullanılmış olabilir. Hatta önderleri içinde bir zamanlar; “ Sendikacılık vatan hainliğidir” deyip iş yerlerinde sendikal örgütlenme yapan işçilere patron yalakalığı yapıp saldıran döven hatta öldüren milliyetçi-ülkücü vb. de olabilir. Burada önemli olan işçilerin grev ve direniş deneyimidir.  

İşçi bilinçsiz olabilir, sınıf siyasetinden yoksun olduğu için Provokasyona açık olabilir. Ama öyle olmadı sendika “ Durun artık yeter” dedi ve işçiler sendika yöneticilerini dinleyip durdular. Ne yapacaktı işçiler? Devrim için, iktidarı devirmek için Ankara’ya mı yürüyecekti? Bu işler madem bu kadar basitti 90–91 büyük madenci grev ve yürüyüşünde siyasal bilinci olan biz yüzlerce işçi neden Ankara yürüyüşünden sendika yöneticilerimizin önerisiyle geri döndük, hemde toplu iş sözleşmemiz daha bitmeden döner dönmez işbaşı yaptık. Demek ki bu işler öyle sanıldığı kadar basit değil. Ancak; işçi sınıfının partisi ve sınıf sendikası içinde, örgütlenmiş bilinçli, işçi-emekçilerin, emekten yana olan aydınların,_entelektüellerin var olduğu örgüt olduğunda çokta zor değil.

“Hiç başarılmaz-düşman çok güçlü” diye yılgınlığa düşenlere bir hatırlatma; fil, kara hayvanlarının en büyüğüdür ama fil’in kulağından giren karınca onu devirir. Yani her güçlü oluşumun bir zayıf noktası vardır.  

Sınıf bilinci olmayan işçilerin içinden işbirlikçi, hain de dönek’te çıktığı doğrudur. Öyle de olsa suç onun değil. Bu işçi, bilimi nereden öğrenecek? Partisinden ve Marksist aydınlardan. Peki, bunlar var mı? Sorunun cevabını yaşamın içine bakarak bulabiliriz. 40 KM yolu yürüyüp Zonguldak’a gelen işçilere, “Başıbozuk, piyon,” diyenler içinde özgürlük mücadelesinden umudunu kesmiş olanlarda var. Ya utandıklarından ya da unuttuklarından olacak neredeyse aynı kişiler bu maden işçileri için “Çapulcu “ diyeceklerdi. Eylem fazla uzasaydı sanırım onu da diyeceklerdi.

Birileri bu yazımda Sosyalist solu ağır eleştirdiğimi sanabilir. Kesinlikle, ben haddimi bilirim, kaldı ki Zonguldak’taki Sosyalist solun örgütlü ve örgütsüz bireylerinin neredeyse tamamı dayanışma için alandaydı ve maden işçilerini yalnız bırakmadılar. 

Zonguldak’ta ki özel maden şirketlerinde ve taşeronlarda çalışan işçilerin yaptığı disiplinli eylemler; maden işçilerinin o kadar da başıboş olmadığını, örgütlülüğe dikkat ettiğini gösterdi.

Kendini ülkesinden ve insanlarından sorumlu görenlerden biri olarak; 40 KM. yolu disiplin içinde yürüyüp Zonguldak’a gelen sınıfdaşlarım maden işçilerini ve işçilerini yalnız bırakmayan Genel Maden İşçileri Sendikası ( GMİS) yönetimini kutlarım.