Bakan Kurum’a açık mektup

                                                                                                                                               Ahmet Öztürk
Sayın Bakan,
Gazetelerden öğrendiğime göre bugün Zonguldak’ta olacakmışsınız… Ne diyeyim hoş geliyorsunuz şehrimize… Ziyaretinizi duyuran gazetelerin birisi epey havalı başlık bulmuş,“Projeler için geliyor” demiş… Kentte ne olup bittiğinden bihaber birakıldane de temelini atacağınız“protokol” camiyi açacağınızı duyurmuş…Neyse…
Son sözü en baştan söyleyeyim, çevre sorunları dağ gibi birikmiş, kentleşmesi tam bir fecaat olan kentte, adında “çevre” ve “şehircilik” olan bir bakanlığın en tepesindeki zatın, onca iş dururken,ismibile dini kurallara aykırıbir caminin temelini atmak için geliyor olması trajikomik bir durum aslında... Trajikomik, kutsal bir mabet, aynı zamanda bir kent suçu olarak yükselecekçünkü… Adım gibi eminim ki, kimseye dile getiremeseniz de, butona basarken, sizin deiçinizibir pişmanlık duygusu saracak… “Yahubirkaç adım ötedebirçok cami varken, denize sıfır alana bu yapılır mı” diyeceksiniz mutlaka… “Adı ‘protokol’ olan cami mi olur Allah’ını seversen” ikilemi zihninizde dolanıp duracak…
Sayın Bakan,
Kente hangi yoldan geleceksiniz bilemiyorum… İstanbul tarafından da gelseniz, Ankara tarafından da, gördükleriniz şaşkına çevirecek sizi…“Bu zamanda böyle kent mi olur” sorusuyla boğuşacaksınız…
SORUMLUSU GEZİ BOYUNCA YANINIZDAN AYRILMAYACAK ALİ BEKTAŞ’TIR
İstanbul tarafında ilk göreceğiniz yer benim de yaşadığım Kozlu olacak… Gazeteci değilim ama yazı heveskârı bir kişi olduğum için içlerinden biri sayılırım bir parça…
Bilirsiniz gazetecilik “jurnalden” gelir… İzin verin ben de bir jurnal yapayım:
Gözünüzü kaçırarak izleyeceğiniz şehri delibozuk mimari ile tarumar eden, 4-5 katlı binaların yanına 15-20, olmadı 25-30 kat ruhsat vererek yapı desenini bozan, yeşil alanlardahilher yeri imara açıp betona kesen zat, ziyaretiniz boyunca etrafınızda fır dönecek olan Bay Ali Bektaş’tır…
Bidayette, sözde yeşil alanları çoğaltma adına, “dikine mimari” diye tutturan zat, epey bir mahkeme kararı sonrasında “yatay mimari” tellalı oldu şimdilerde de iş işten geçti ne yazık ki…
Olan oldu, Kozlu dikilen kazulet binalarla geri döndürülemez şekilde tahrip edildi… Kilisesi, kömür şirketlerinin her biri endüstri mirası olmaya aday tarihi yapıları ve tesisleriyle şirin bir madenci kasabasıydı oysa…
Ankara yönündeyse tam bir hercümerce çarpacak gözünüz… Doğrusunu söylemek gerekirse mevcut başkanın suçu yok bunda… Ama o da kaderini değiştirecek gibi görünmüyor… Kenti sallapati bir ilkesizlikle yönetiyor çünkü… Kendisi başka türlü ifade etse de, kaçak yapılaşma, kentin dört bir yanında tüm hızıyla sürüyor…
En kötüsü de kente bütünlüklü bakıştan yoksunne yazık ki… Parçacıl çözümler, pansuman tedbirlerle sorunları çözeceğini sanıyor…
Parçalı yaptığı işlerde de hayır yok, yola asfalt döküyor ama kaldırımını yapmıyor örneğin… Kentin en ortalık yerinde hummalı şekilde park yapıyor, pahalı süs ağaçlarıyla donatıyor ama etrafındaki kaldırımı kırk yamalı bohça gibi bırakıyor ya da… Dahası akıllara zarar imar uygulamaları, önceki enkaz dönemlerinde olduğu gibi devam ediyor…
İleriler gidip Kilimli ve Çatalağzı’na da bakacak olursanız peyzaj hiç değişmiyor ne yazık ki…
ÇEVRE SORUNLARINDA DURUM VAHİM
Şehirleşmede durum bu… Çevre sorunlarındaysa durum sözcüğün tam anlamıyla vahim…
Hepimizin hayatını cehenneme çevirip, kanser riskiyle yaşamaya mahkûm eden termik santraller başımıza bela olmaya devam ediyor…
Sizin epey dahliniz var, yarattıkları kirlilik yetmezmiş gibi ÇATES’in çevre muafiyeti 30 ay daha uzatılarakbu durum yıllara yayılmaya çalışılıyor…
Çevreyi kirletiyor diye poşeti para ile sattıran devlet, ÇATES’inbize zehirsolutmasını izlemekle kalmıyor, süresini uzatarak suç ortaklığı yapıyor bir de…
Alaplı ilçemizde, içinde 4115 yaşındaki ağacında bulunduğu dünyanın en yaşlı ormanlarında altın madeni arama ruhsatı veriyor…
Sakarya Irmağı’ndan Kızılırmak Deltası’na kadar olan bölgenin en önemli ekosistemi olan Filyos Vadisi’nde planlanan proje ile bir ekolojik koridor olarak mutlak koruma altında olması gereken vadiyi kirli teknoloji ürünü yatırımlara açıyor…
Kilimli’de hiç kimsenin sahillerine sokmadığı gemi söküm tesisi kurulmaya çalışılıyor…
Tıpkı bir kent suçu olarak yükselecek protokol camisinin temelini atmakta hiçbir beis görmediğiniz gibi, siz de“iş-aş” goygoycularına katılıp canı gönülden onay veriyorsunuz ne yazık ki bunlara…
Sularımız kirleniyor Sayın Bakan… Havamız solunmaz hale geliyor… Ormanlarımız yok oluyor… Binlerce yıllık değerlerimiz tarumar edilirken, şehirlerimiz rant hırsından gözü dönmüş birilerince yaşanmaz hale getiriliyor…
Siz de “Çevre” ve “Şehircilik” Bakanı olarak kenti ziyarete geliyorsunuz…
Ne diyeyim… Hoş geliyorsunuz…