Baştan söylemek gerekirse böyle bir iddialı başlığın altını doldurmak, bir sürü karmaşık görevin altında bin türlü olanaksızlıkla boğuşan belediyelere puan verip düzeyini belirlemek haddim değil kesinlikle. Eleştirmek, karşı çıkmak neyse de bir gazetede iyi kötü köşe tutmuş biri olarak, hele hele övmek hiç hakkım değil. Yerel gazetelerde kimi yerel yönetimleri yere göğe koyamayan, imkânsızlıkları başardıklarını iddia eden cilalı yazılar yayımlanmasıydı, belki de bu yazı hiç çıkmayacaktı ortaya. Özellikle Kozlu Belediye Başkanı Ertan Şahin ve ekibi hakkında son dönemlerde öylesine yazılar yayımlandı ki yazmak artık farz oldu.

Her ne kadar çocukluğum Zonguldak’ta geçse de son yirmi üç yıldır, Kozlu’da, aynı evde kiracı olarak yaşıyorum, anlamaya çalışan gözlerle bakan biri olarak yaşadığım çevre hakkında bilgi sahibi sayılırım epeyce. Dile kolay tam otuz bir yıl TTK’de mekanik işlerle uğraştım. Son on yıl da mekanizasyonla ilgili önemli bir servisin şefiydim. Her birini sevgiyle andığım arkadaşlarımla pek çok tesisin kuruluşunda görev aldım, bir o kadarının da yenilemesinde bulundum onlarla birlikte… Sözün kısası, teknik eleman sayılırım bir parça. Eh bir de gazeteciliğe bulaşmışlığım var, öküzün altında buzağı ararken burnuma yayılan kokunun başkaca nedenleri olabilir mi, onu bulmayı görev sayıyorum kendime. Anlayacağınız, herkesin iki gözünün açık olduğu yerde ben dört, beş gözle bakıyorum hayata…

USTA AYNI USTA, ÇIRAK AYNI ÇIRAK

Öyle bakınca görüyorum ki, gündelik rutinin dışında değişen hiçbir şey yok Kozlu’da… Usta aynı usta mı, şu sıralar kamuoyunun gözlerinden saklı olduğu için bilmiyorum ama çırağın aynı çırak olduğuna şahitlik edebilirim tüm içtenliğimle… Bay Ali Bektaş’ın dönemindeki imar kirliliği aynı hızıyla sürüyor örneğin. Biteceğine dair en küçük bir emare de ortalıkta görünmüyor. Yaşadığım mahallede bir önceki muhteremin zamanında satışa çıkarılıp da kamuoyu tepkisi nedeniyle satılamayan yeşil alanlar, bu dönemde yeniden satışa çıkarıldı örneğin…

Belediyeden iş alan müteahhitler aynı başıboşlukta çalışmalarını sürdürüyor. Yol yapımındaki kötü ötesi işçilik hiç hız kesmeden sürüyor. Yaşadığım mahallenin yollarına kilitli parke döşendi örneğin… Benim ortaokuldaki oğlum bile acı acı gülüyor yapılan işçiliğe… Kaldırımlara bir beton döküldü, evlere şenlik… İşi alan müteahhit coğrafya sevdalısı da dünyadaki tüm anakaraların haritasını resmetmek istedi sanki kaldırımlara… Mahallemin girişine yol döşenip, kaldırım betonları döküldükten sonra, ay yıldızlı bir yontu dikilmeye başlandı. Yol yeniden bozulmakla kalmadı, ışıklandırmanın kablosunun geçirebilmek kaidenin mermeri kırıldı sakilce… Planlama, organizasyon sıfır anlayacağınız…

ÇAYCUMA’DA BİR ŞEYLER OLUYOR

AKP’li Kozlu Belediyesi’nde durum böyle de CHP’li Zonguldak Belediyesi’nde farklı mı? Üzülerek söylemeliyim ki, hayır! Belediye başkan yardımcısı olarak atanan Şenol Şanal’ın günlük işleri yürütmek için harcadığı çabalar da kurtarmıyor ne yazık ki belediyeyi… Eskiden de böyleydi ya, son zamanlarda akıl almaz bir yönetim boşluğu ve dört bir yanında tümden hukuksuzluğun kol gezdiği bir kent görünümüne büründü Zonguldak… Canı isteyen, canının istediği yerde, aklına estiği yapıyı dikiyor… Hesap vermekten utanmayan, gözünü kestirdiği yere tezgâh açıyor… Mahkemece verilmiş yıkım kararları bir türlü uygulanmıyor… Başta Memurlar Lokali olmak üzere pek çok hukuksuzluk abidesi, hukuka saygılı vatandaşlara küfür eder gibi varlığını da, çalışmalarını da sürdürüyor…

Hemen yanı başımızdaki Kilimli Belediyesi ne âlemde çok bilgim yok doğrusu… Vakit bulup dolaşamadığım gibi eski yönetimle yapılan polemik dışında basına çok az şey yansıdığı için fikir beyan edemiyorum şimdilik. Yeni yönetim bu zamana değin çok ışıltılı işler yapamamış olmalı ki, bir yansıması olmadı. Fakat, Çaycuma’dan güzel haberler alıyorum. Gidemedim epeydir ama fikrine güvendiğim pek çok arkadaşım iyi haberler verdi oradan… Çaycuma’ya bir başka hava solutmayı başaran Bülent Kantarcı yaratıcı aday krizinde olan CHP’nin önümüzdeki dönem Zonguldak Belediye başkanı neden olmasın? Kendisi ne düşünür bilmiyorum ama içime doğan bu fikir tartışılmaya değmez mi sizce?