Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Geomatik Mühendisliği Bölümü’nün başarısı Türkiye’yi gururlandırdı. Türkiye’den ilk kez istasyonları değerlendirme yetkisine sahip olan analiz merkezi, gelecekteki iklim koşullarının tahmininde Avrupa Birliği’nin en önemli organizasyonu olan E-GVAP’a kabul edildi.
BEÜ Geomatik Mühendisliği İleri Araştırmalar Laboratuvarı’nda kurulan analiz merkezinde, sürekli olarak ve her saat başı değerlendirme yapılarak atmosferdeki su buharı miktarının belirlenmesi için gereken troposfrerik zenit gecikmesi kestirimleri yapılıyor. Analiz merkezi AB’nin önemli organizasyonlarından E-GVAP’a kabul edildi.
2016 yılının başında kabul eden proje ile istasyonlardaki verilerin değerlendirmesini yapan analiz merkezi; Türkiye’nin gurur kaynağı oldu. Analiz merkezinde görevli araştırma görevlisi Gökhan Gürbüz, “2016 yılı başı itibariyle proje başarıyla tamamlandı, hayata geçti. Proje bünyesinde yan ürün olarak Türkiye’ye kattığımız değerlerden biri gerçeğe yakın zamanlı olacak şekilde troposferik parametre kestirimleridir. Bu neden önemlidir, özellikle atmosferin alt katmanındaki bulunan troposferdeki su buharı miktarı ve dağılımının belirlenmesi için anlık olarak yapamasak da saatlik ve günlük kestirimler yaparak atmosferde bulunan su buharı miktarlarının dağılımını incelemeye çalışıyoruz. Bunu Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün günde iki defa atmosfere gönderdiği balon verileri kullanarak karşılaştırıyoruz. Şu ana kadar elde ettiğimiz sonuçlar Avrupa, Amerika ve Uzak Doğu’daki bütün akademik çalışmalarda elde edildiği gibi çok başarılı” diye konuştu.
“Verilerin paylaşılmasında sıkıntılar yaşanıyor”
Araştırma görevlisi Gökhan Gürbüz, verilerin paylaşılmasında sıkıntılar yaşandığına dikkat çekti. Bölgesel ve ülkesel çapta istasyon sayısını arttırarak su buharının atmosferdeki dağılımının Türkiye için belirlenmesinin birincil amaçları olduğunu ifade eden Gürbüz, şöyle devam etti:
“Günümüzde sadece meteorolojik kestirimler için Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün meteorolojik ölçüm yapan istasyonları ve kullanılmaktaydı. Fakat 1990’lı yıllarda fark edildi ki GNSS sinyalleri kullanılarak da bu su buharı miktarları ve diğer meteorolojik parametrelerin kestirimleri yapılabilmektedir. Eğer bu analiz merkezi 5-10 yıl boyunca bu verileri değerlendirerek, istasyon sayılarını artırarak bu analizlerine devam edebilirse çok başarılı modeller oluşturulabilir. Bu modellerle gelecekteki su buharı dağılımının anlaşılması için kestirimlerde bulunulabilir. Türkiye’deki istasyonları şu anda bir tek biz değerlendirebiliyoruz. Bu konuda da çok büyük sıkıntılar yaşıyoruz. Çünkü gerek kamu kuruluşları gerekse özel sektörde sürekli gözlem yapan istasyonların verilerinin paylaşılması bize çok büyük bir problem oluşturuyor. Çünkü bizim birincil amacımız, gerek bölgesel gerekse ülkesel çapta bu istasyon sayısını arttırarak su buharının atmosferdeki dağılımının bizim ülkemiz için belirlenmesi. Fakat bunun için istasyon sayımızı çok fazla artırmalı gerekirse Türkiye, gerekirse tüm Avrupa’ya yayılarak çalışmamızın kapsadığı alanı genişletebiliriz. Su buharının dağılımını çok daha düzgün ve doğru bir şekilde belirleyebiliriz.”
“Önceden tahmin ve erken uyarı sistemleri için önemli”
Gelecekteki tsunami ve hortum gibi felaketlerin önceden tahmin edilebilmesi için çalışmaların uygulamanın önemine değinen Gürbüz şu ifadelere yer verdi:
“Günümüzde meteorolojik hava tahminlerinde kullanılabilecek modeller, kendi mesleğimiz dahilinde GNSS sinyallerinin su buharından dolayı maruz kaldığı bu etki maalesef giderilememekte fakat modellenebilmektedir. 1980 yıllarından bu yana Avrupa’da çok yoğun çalışmalar yapılıyor. Fakat bunlar bölgesel çapta olduğu için her elde edilen model her ülke için başarılı olamayabiliyor. Kendi modelimizin geliştirilebilmesi için çok önemli bir adım. Her ne kadar Türkiye’de çok fazla yaşanmasa da aşırı yağış koşullarında, okyanusa kıyısı olan ülkelerde yaşanan tsunamiler, hortumlar ve çok yoğun yağışların önceden tahmin edilmesi, gerekli uyarı sistemlerinin kurulabilmesi için bu modeller oluşturulabilir ve kullanılabilir.”
Bülent Ecevit Üniversitesi Analiz Merkezi sayesinde Türkiye ilk defa Avrupa Birliği’nde gerçek zamana yakın verilerin üretilmesine katkı verir duruma geldi.