İbrahim Damatoğlu… KESK Haber-Sen üyesi, 25 yıllık bir kamu görevlisi… Zonguldaklılar onu, daha iyi bir dünya, yaşanabilir bir Türkiye için koşuşturan bir “deli yürek” olarak tanıdı. “Eşitlik, adalet, özgürlük ve ille de barış olsun”dan başka bir şey istemedi ömründe. Bu uğurda yapılan tüm barışçıl gösterilerin içinde büyük bir şevkle yerini aldı… Ülkesinin geleceğinden sorumluluk duyan bir yurttaş olarak, kötülükler toplumuyla savaşıp durdu gücü yettiğince… Sol değerlere sahip bir muhalif olmasının bunda payı çok elbette… Her solcu gibi evrensel değerlerden, emekten, laiklikten, ezilenlerden, aydınlıktan yanaydı… Düşünce ve ifade özgürlüğüne saygılı, dinci örgütlenmelerin, devleti ele geçirmek için yürüttüğü sinsi faaliyetlere sonuna kadar karşıydı. Bu yüzden, sürekli mücadele etti onlarla…
 
Demokratik gelenekleri, teamülleri, hiçe sayan bir “tek adam” tarafından “hukuki değil, fiili olarak” yönetilen rejimle her zaman sorunu oldu İbrahim’in. Büyük kalabalıkların neredeyse önünde secdeye durdukları etkin iradenin, yanlış gördüğü her uygulamalarını eleştirdi… Sonuçta “demokratik” olduğu söylenen bir ülkede yaşıyordu… Herkesin, herkesi eleştirme hakkı vardı ve “başefendi” de dahil hiç kimse münezzeh değildi bundan. Defalarca “Beni kandırdılar, Allah affetsin” dedikten sonra, en küçük eleştiriye, “Sizden öğrenecek değiliz” babalanmasıyla yanıt veren büyük kibre, itiraz edilmeliydi mutlaka… Bu, sorumlu bir yurttaş olması kadar, aydın duyarlılığının da sonucuydu. Öyle davrandı ve payına hep bedel ödemek düştü ne yazık ki… Ödediği bedelden de hiç yüksünmedi…
 
FACEBOOK PAYLAŞIMLARI SUÇ SAYILMIŞTI
Ülke gündemine girmesiyse, haksız yere aldığı bir cezayla oldu İbrahim’in. Erdoğan’a yapılan dozu yüksek eleştirilerin yeni yeni hakaret sayılmaya başladığı yıllarda, güdümlü mahkemelerin ilk gadrine uğrayan kişilerdendi İbrahim. 2011 yılı sonundaki gazeteler, “Memura Erdoğan sürgünü” başlığıyla verdikleri haberde, Zonguldak PTT Müdürlüğü’nde memur olarak çalışan İbrahim Damatoğlu, Başbakan Erdoğan ve hükümet aleyhinde basında yer alan haber ve karikatürleri Facebook’taki sayfasında paylaştığı için Ordu’ya tayin edildi, maaş kesme ve kademe ilerlememe cezasına çarptırıldı” diyordu. Bugünkü gibi sık rastlanmadığı için, epeyce de şaşkınlıkla karşılanmıştı kamuoyunda…
 
Facebook’ta milyonlarca insanların paylaştığı, RTÜK tarafından denetlenen sitelerde ve ulusal basında yer alan haberlerle Can Yücel’in şiirlerini paylaşmam suç olamaz. Ben bu paylaşımların hiçbirinde yorum yapmadım. Bazılarının hoşuna gitmeyen haberleri paylaştım diye cezalandırılmam isteniyor”şeklindeki savunmasıysa para etmedi İbrahim’in… Evini barkını bırakıp, Ordu Gürgentepe’ye gitti zorunlu olarak. Epey bir zaman sonra PTT Beycuma şubesine tayinini aldırarak, kavuşabildi ailesine. Sürgün onu yıldıramadı elbette… KESK üyesi bir emekçi olarak mücadelesine devam etti. Sendikasının örgütlediği tüm eylemlere katılmakla yetinmedi, kentin kültürel gelişimi için etkinlikler organize etti coşkuyla…
 
ONURLA ANLATACAK ÇEKTİKLERİNİ
Ülkede akan kardeş kanının, gözyaşlarının dinmesi için çaba harcadı durmadan… Vicdansızlığın tüm biçimleriyle hüküm sürdüğü ahir zamanda, bedeli olacağını bile bile, “barış” haykırışlarına, sesini, kattı. Binlerce yıldır bir arada, yan yana yaşayan; tasada, kıvançta, kederde birlikte olmuş, birçok badireyi birlikte atlatmış Anadolu halklarının kardeşliğine inanıyordu çünkü…  10 Ekim 2015’te, bu duygularla gitti Ankara’ya… Dünyanın her dilinden barış türkülerinin söyleneceği alana girer girmez, o meşum patlama oldu. Pek çok insanın bedenin paramparça olduğu alçak saldırıda, payına bir şarapnel parçası düştü onun da… Önce Ankara’da, sonra Zonguldak’ta tedavi gördü. İyileşir iyileşmez de, mücadelesine, kaldığı yerden devam etti.
 
Çektiği bunca çile yetmemiş olacak ki, OHAL kapsamında yayımlanan bir kararname ile açığa alındı şimdi de… Kendine verilen kâğıtta, suçu, “Silahlı terör örgütüne üye olma şüphesi” olarak yazılıydı… Zorbalar, ödettikleri bedel yetmezmiş gibi, şimdi de FETÖ’cü yaftası astı boynuna… Şark kurnazlarının insani tüm duygulardan uzak bir şekilde aldıkları karar, daha yazılmadan kadük aslında… Ama neylersin ki, yüzlerce insanın öldüğü 15 Temmuz’u bile, “Allah’ın lütfu” gören muhterislerin devranı… Ama bir sözüm var onlara: Ey zalimler, bu devran böyle gitmeyecek… İbrahim, çektiklerini torunlarına onurla anlatacak yarınlarda… Ya siz, yüzlerine bakıp, “İbrahim’eşu şu kumpasları kurduk” diyebilecek misiniz acaba? Emin olun torunlarınız utanç duyacak sizden…