Gözümüzün nuru, yarınlarımızın umudu olan yavrularımız karnelerini aldı.

Bilirsiniz, karne günleri çok farklı duygulara kapılır insan. Küçükler ayrı, büyükler ayrı bir heyecan yaşar.

Kimi çok sevinir, kiminin ise boynu büküktür. Ancak her ne olursa olsun, onlar bizim evladımız.

Yarınlarımız…

Ben çok özel bir başarı hikâyesini anlatmak istiyorum.

Derslerde öğrenme güçlüğü yaşayan ve dikkat problemi olan bir öğrenci düşünün. Anne kendini parçalıyor. Evladı derslerden geri kalmasın diye gündüz ders çalışıyor, akşam çocuğuna bin bir zorluklarla ders anlatıyor. Anlatıyor anlatıyor, anlatıyor…

Çocuk bu ya, gözü oyunda…

Bizim azimli anne, yılmıyor; asla pes etmiyor.

Biraz da çocuğu zorluyor. Olmadı bir daha, olmadı bir daha.

Aslında çocuk zeki; ama enerjisini dersten çok oyuna verdiği için derslere odaklanma sorunu yaşıyor.

Bu ‘örnek anne’mizin bir de 2 yaşlarında bir bebeği var ki, sormayın!

Tam büyüğe ders çalıştırırken, ufaklık musallat oluyor bu defa. Defteri kalemi dağıtıyor. Kitabı yırtıyor…

Babanın ise iş yoğunluğundan başını kaşıyacak vakti yok. Sadece arada, “Bağrışmayın, sakin olun. Böyle ders mi çalışılır yahu!” diye çıkışları oluyor.

Bazen de “Üzülmeyin, eğitimin kökleri acı, meyvesi tatlıdır. Meyvesini yiyeceksiniz inşallah!” sözleriyle umut aşılamaya çalışıyor. 

Bu bağrış çağırışlar içinde, umutla umutsuzluk arasında; geceler boyu, çok yoğun bir program uyguluyor azimli anne.

Ama okula gidip de öğretmenlerle konuşmak, hele hele reklamını yapmak, hiç onun tarzı değildir! Yaşadığı acıları da, çaresizlikleri de içinde yaşar, ama asla pes etmez.

İlk sınavlarda çocuğun ders notları vasat bir seviyededir. Anne daha çok asılır ders çalıştırmaya…

Azmin elinden kurtulan olur mu?

Ne diyordu Aristoteles?

“Eğitimin kökleri acı, meyvesi tatlıdır”

İşte tam da yaşadığımız bundan ibarettir.

Şimdi bu özel anneye huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum. Sessiz ama çok etkili bir iş başardı.

Her şeye rağmen annesine takdir belgesi getiren yakışıklıya da kucak dolusu sevgilerimi sunuyorum.

Buraya yazmazsam tarih huzurunda vicdanen rahatsız hissedecektim kendimi.

“Reklamsız, riyasız…

Her zorlukla, işlerimiz

Azimle gayretimiz

Başarı sonraki işimiz

Yılmamakta sırrımız

Takdirname en tatlı meyvemiz”

…diyerek bu hikâyeyi, bu mısralarla sonlandırıyorum.

KARNE REKLAM PANOSU DEĞİLDİR

Karne günü herkes çocuğuyla fotoğraf çektirmenin peşine düşüyor. Buraya kadar her şey normal; ancak çarşaf çarşaf fotoğraflarla bunları sosyal medyada insanların gözüne sokmak çok olgun davranış gibi gelmiyor bana.

Sizin çocuğunuz takdir belgesi almış olabilir. Bunu özel whatsapp gurubunuzda veya aile içinde paylaşabilirsiniz. Ancak yarış eder gibi paylaşım yapmak, öyle ya da böyle takdir alamamış öğrencilere ve ailelerine ne hissettiriyor, bunu hiç düşündünüz mü?

Sizin çocuğunuz da belge alamayan çocukların arasında olabilirdi.

İşin bu kısmını da düşünmek gerekmez mi?

İnsanlara çaresizliği ve başarısızlığı sürekli hissettirmenin doğru bir davranış olacağını zannetmiyorum.

VALİ BEY’DEN KARNE DERSİ

Başarıda gösterilen abartı, ne yazık ki başarısızlıkta da tam tersi yönde cereyan ediyor. Vur dedik mi öldürmekte üstümüze yok!

Öyle ki bazı çocuklar, “Annem babam ne der” diye korkudan eve gidemiyor.

Ne olur, Allah’ın emaneti olan yavrularımıza sabırla sahip çıkmaya devam edelim.
Karne her şey demek değil… Eğer karne çok önemli bir gösterge ise ilk önce ebevynlerin ve öğretmenlerin kendini sorgulaması lazım diye düşünüyorum.

Zonguldak Valisi Sayın Erdoğan Bektaş, Kilimli Ziya Gökalp İlkokulu’ndaki karne töreninde çok önemli bir konuşma yaptı:  

“Karnede yazılanlar başarılıysa öncelikle kim başarılı ona bakmak lazım. Eğer karnede bazı problemler varsa onun sorumlusu kim ona bakmak gerekiyor. Bence karne önce okula çıkıyor, sonra öğretmene, veliye ve en son çocuğa çıkıyor. Bir problem varsa herkes önce kendine çeki düzen vermeli ve sorunun çözümü için ne gerekiyorsa yapmalı. En son da çocuğumuzu kucaklamayı, sevmeyi, saymayı başararak onları geleceğe hazırlamalıyız”

Son olarak karne yüzünden çocuklarına kötü davranan velilere tavsiyem:

Yavrusuna doyamadan kara toprağa veren anne babalara sorun bakalım!

Karne neymiş?

Evlat ne demekmiş?