BİR MAĞARA HİKÂYESİ:


BEN OKUMA BİLMEM DİYEN BİR PEYGAMBER -1

 

Tüm peygamber ve düşünürlerin getirmiş olduğu mesajlar ölümlerinden sonra taraftarları tarafından  ters yüz edilip bozulmuş ve hatta bazıları aslıyla taban tabana zıt hale gelmiştir. Bunca peygamberin başına gelen son peygamber olan Muhammed Aleyhisselam’ın da başına da gelmiştir. V e sadece Kuran’ın metinleri korunmuştur. “Kuşkusuz zikri (mesajı)biz, evet biz indirdik ve onu koruyacak da elbette yine biziz.” (Hicr-9) Kuran’ı yanlış anlamak Muhammed’i de yanlış anlamak olacağı gibi Muhammedi yanlış anlamak da Kuran’ı yanlış anlamak olacaktır. Çünkü Kuran ile Muhammed iç içedir Kuran, ona 23 yıl vahyetmiş hem kendi hayatına hem de yaşanan bir topluluğa ulaştırmıştır. Yani Muhammed Peygamberin hayatı Kuran olmuştur.

 

Ancak Muhammed Peygamber’in hayatı hakkındaki yazılanlar onun vefatından yüz yıl sonra yazılmaya başlanmıştır. Bu kitapları ilk yazanlar ise Yahudi kökenli din adamlarıdır. Daha sonra da peygamberin hayatı hakkında yazılanlarsa bu kitapları esas almışlardır. Bu gün elimiz de bulunan kitaplar ne yazık ki Kuran’ın anlattığı bir peygamber değil, aksine o kaynaklarda anlatılıp yüceltilen rivayet ağırlıklı bilgilerden oluşanlardır. “Peygamberi seviyoruz” övgüleriyle kutsallaştırılıp, yüceltilerek göklere çıkartılmış ve yarı ilah konumuna getirilmiştir. Hal böyleyken başka rivayetlerdeyse okuma bilmediği iddia edilerek Peygamber’i küçük düşürecek bilgiler bulunmaktadır.  Ne yazık ki bu rivayetleri esas alan Müslümanlar peygamberlerini okuma bilmeyen, cahil biri olarak tanımakta ve tanıtmaktadır. Hatta bununla bazı Müslümanlar övünmektedir.

 

Ehlisünnet inancında 6 rivayet kaynağı bulunmaktadır. Bu kitapların en önemlisi ve en muteberi Buhari’nin hadis kitabıdır. Buna göre mağarada Cebrail inen ilk ayette “Oku” dediği zaman Muhammed Peygamber  “Ben okuma bilmem” demiş.  Daha sonra Cebrail kendisini sallamış, bunu üç kez tekrar ettikten sonra yine “oku” demiş.  Muhammed Peygamber de bu silkinişin ardından“ikra” diyerek okumaya başlamıştır. Bu olay sadece ve sadece  Buharı’nın kitabında, tek bir rivayet olarak bulunmaktadır. Bir mağara hikâyesi olarak anlatılan rivayet Kurana taban tabana zıt bir anlam içermektedir.

 

Ben bu yazımı iftardan hemen sonra yazarken ailem de kumanda ile televizyon kanallarını geziyordu. Bir ara gözüm ekrana takıldı, büyük kanalarından birindeki bir profesör tam da bu mağara hikayesini ballandıra ballandıra anlatmaktaydı. Buhar’i de bulunan ve mağara hikayesi olarak anlatılan bu meşhur hadisi buyurun bir de beraber okuyalım. “Bize,Yahya İbn Bükey, ona Leys,ona Ukayl,ona İbni Şihap,ona Urve ibn Zübeyir,Urve’ye de müminlerin annesi Ayşe’den tahsis etti.Müminlerin annesi Ayşe şöyle dedi. ‘Resulullah’a ilk vahyin başlayışı, uykuda doğru rüyadır. Her gördüğü rüya sabah aydınlığı gibi ortaya çıkardı. Sonraları ona, yalnızlık sevdirildi. Hıra dağındaki mağaraya yalnızlığa çekilir, belirli gecelerde ailesinin yanına gelinceye kadar ibadet ederdi. Tekrar yiyecek içecek alır yine giderdi. Tekrar Hatice’nin yanına döner, yiyecek içecek tedarik edip yine giderdi. Ta ki vahiy gelene kadar.  Ve Hira mağarasında iken ona melek geldi, ‘Oku’ dedi. O da ‘Ben okuma bilmem’ dedi. Peygamber buyurdu ki: O zaman melek beni alıp takatim kesilinceye kadar sıkıştırdı. Sonra beni bırakıp yine,’oku’ dedi. Ben de ona, ’Ben okuma bilmem’ dedim. Yine beni alıp, ikinci defa takatim kesilinceye kadar sıkıştırdı. Sonra beni bırakıp üçüncü defa sıkıştırdı. Sonra bırakıp: ‘Yaratan Rabbinin adıyla oku! İnsanı o kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabbin en büyük cömertliğin sahibidir’ dedi.

‘Bunun üzerine Resulullah, bu ayetlerle yüreği titreyerek Hatice’ye döndü. ‘Beni sarıp örtünüz, beni sarıp örtünüz!’ dedi. Korkusu gidinceye kadar vücudunu sarıp örttüler. Ondan sonra olanları Hatice’ye haber verdi ‘Kendimden korktum.’ Dedi.  Hatice de, ‘Hayır, vallahi, Allah seni ebediyen rüsva etmez. Çünkü sen, yakınlarını ziyaret edersin, kimsesizlerin işini görürsün, fakire yardım eder, kimsenin kazandıramayacağını kazandırırsın. Misafiri ağırlar. Hak vekillerine yardımcı olursun’ dedi. Ve hemen Peygamber’i alıp, amcasının oğlu Varaka’ya götürdü. Bu kişi cahiliye döneminde Hıristiyan olmuş bir kişi İbranice yazı yazmasını bilir, İncil’den Allah’ın dediği kadar bazı şeyleri İbranice yazardı. Ve kördü.

Hatice Varaka’ya: ’Amcaoğlu dinle! Kardeşinin oğlu ne söylüyor?’ dedi.^Varaka: ‘Ne var kardeşimin oğlu?” diye sorunca. Resulullah gördüğü şeyleri ona haber verdi. Bunun üzerine Varaka, ‘O gördüğün, Allah’ın Musa ya indirdiği Namus’tur. Ne olurdu, senin davetin günlerinde ben de genç olsaydım. Kavminin seni çıkaracakları / hicrete zorlayacakları zaman sağ olsaydım.’ Bunun üzerine Resulullah,

‘Onlar beni çıkaracaklar mı?’ diye sordu. Varaka da, ‘Senin getirmiş olduğun gibi her getirmiş olanlar, hep düşmanlığa uğramıştır. Senin davet günlerine ulaşırsam sana son derece yardım ederim’ dedi. Ondan sonra çok geçmeden Varaka öldü. Ve bir müddet vahiy kesildi.”  Yorum ve tahlilini diğer yazımı da yapacağım.