Ankara dönüşü CHP ilçe yöneticilerini partide bulamayınca telefon ile aradım. Değerli Başkanımız Yaşar Bükrü, Dirgine’den ses verdi. Sinan Seyrekbasan ise Karadere taraflarında olduğunu söyledi. Anladım ki bizimkiler Pazar günü çoluk-çocuk-torun şöyle bir tatil yapalım dememişler, kalabalık bir ekiple  gruplara ayrılarak dağ-tepe köyleri dolaşmaktalar.

            Başkan Bükrü ile konuşma sırasında “Dirgine’yi hiç görmediğimi” söyleyince, “bir güzellik yaparak” yeğeninin otosu ile Dirgine’ye ulaşmamı sağladı. Eğerci’ye daha önce gitmiştim. İlki 1967 yılında üniversite öğrencisi idim. İkincisi 2011 seçim çalışmaları sırasında. Ama Dirgine’yi ilk kez görecektim.

            Yol boyu bir yandan Başkan Bükrü’nün yeğeni Okan ile konuşuyoruz, diğer yandan gözüm ırmağın akışında ve dağların o muhteşem görüntüsünde. Yol boyu doğayı seyrediyorum. Aman yarabbi!  Doğa tümüyle “işte ben baharım!” diye haykırıyor. Sanki Tanrı bu vadiye özel bir emek harcamış. Hele bir görün! Hele bir görün de doğanın gerçek güzelliğini bir yaşayın!.

             Şehirlerin betonlu kuşatmasından kurtulmak isteyenler, trafikten yorulanlar, iş yükünden ezilenler,  hafta sonları alın aile efradınızı, ırmak boyundaki çok güzel piknik yerlerinden birine serin kiliminizi, kurun sofranızı. İsterseniz önce ırmakta ayaklarınızı bir güzel yıkadıktan sonra çimenlerin üzerinde bir miktar yürüyerek elektrik boşaltın ve uzanın sereserpe de dinlenin bir güzel. Türlü yeşillikler içindeki çam ağaçlarından coşup gelen oksijenli hava da cabası..  

            *****

            Dirgine’de bir kahvenin önünde mola veren arkadaşlarla kucaklaştık önce. 8-10 gündür Ankara’da bir göz ameliyatı nedeniyle uzak kalmıştık birbirimizden. Yanlarında iki de konuk vardı: Erol ve Çiğdem Öztürkoğlu ve çocukları. İstanbul’dan geziye çıkmışlar önce Yedigölleri görmek istemişler. Mengen yolundan girmişler, bu taraftan inmişler. Bizimkileri görünce de gruba katılmışlar. 

            Burhan Hoca (Kurmalı) bir yandan Bölge Haber’deki yazıları ile bir yandan ekiplerle köy yollarında. Ama en önemlisi yapılan çalışmaları ve katılımları fotoğraflıyarak kaydetme telaşında. Sonra onları  facebookta, CHP Devrek İlçe Örgütü sayfasında  yayınlıyor ve ilgilenenleri haberdar ediyor böylece.

            *****

            Bu gün ekipler üç kola ayrılmış durumda.

            Dirgine ve Çevresi Grubu: Yaşar Bükrü, Burhan Kurmalı, Emin Kocaman, Emine Uzunsoy Kara, Naciye T. Külah, Sebahattin Yıldırım, Muharrem Tabak, Metin Salcı, Faik Mekik, Hamit Kalyoncu.

            Manzut ve Çevresi Grubu: Mustafa Uzundal, Şeref Aydınlı, Malike Aydınlı, Dilek Kıyıcı Bozkurt, Neşe Karakuş, Seda Çıtlık, Selda Şişman, Abdullah Çiftçiler, Fatoş Uzundal, Dursun Mekikli, Sevgi Yıldırım, Yeliz Seyrekbasan, Nebiye Ardıç, Tülay Karademir, Burak Ardıç, Necla Akkaş, Fatma Karabayır, Bilal Yıkılmaz, Kadir Karagel, Haydar Dereli.

            Karadere ve Çevresi Grubu: Sinan Seyrekbasan, Şafak Ocakçıoğlu, Pınar Ocakçıoğlu, Şenol Saraçsoykan,  Zeki Esen, İsmail Külah, Samahat Albayrak, Asuman Erden, Emine Gündüz.

            Listeye dikkatli bakınca, 19 kadın, 20 erkek CHP’li üyenin bu güzel Pazar (17 Mayıs) gününde dağ-tepe köy yollarında olduğu görülüyor. Ayrıca bu liste sadece Pazar günü çalışmaya katılanları gösteriyor. Bu isimlerin dışında çalışmalara katkı sağlayan, katılan partilileri de unutamayız.  İl Genel Meclisi Üyesi Mustafa Uzundal ile Devrek Belediye Meclisi CHP’li üyeleri  İsmail Külah ve Faik Mekik de görev başında. Öğrendiğime göre CHP’nin Belediye Meclisi’nde  4 üyesi daha varmış!..     

            *****

            Başkan Yaşar Bükrü, bütün grupların “Çamlık” adıyla bilinen piknik yerinde bir araya geleceklerini bildirdi. Çeşmesi de bulunan geniş bir düzlükte bütün ekipler otolar, minibüsler bir araya gelindi. Yaşar Ocakçı ile Osman Akça da Çamlık’ta gruba katıldı. Örtüler serildi, yemek hazırlıkları başladı.

            Kadınlarımız; özverili, sevecen, içtenlikli, becerikli kadın üyelerimiz.. O güzel, bereketli ve üretken elleriyle sanki hiç yorulmamışlar gibi hep birlikte imeceye başladılar. Bir yandan şakalaşmalar, takılmalar, espriler gırla giderken sanki yorgunluklar da gidiyor gibiydi.

            Emine Uzunsoy Kara hanımları yönlendirirken, Yaşar Ocakçı,  arabasının kasalarını açarak salataları, köfteleri hazırlamağa başladı. Erkekler de boş durmadı; Odunlar toplandı, çatıldı, ateş yakıldı, köfteler kızartıldı. Sonra herkes doyasıya karnını doyurdu (Teşekkürler Şafak Ocakçı!).Çaylar kaynamağa başlarken de Dursun Mekikli’nin -hiç de ummadığım- güzel sesinden şarkıları kulaklarımızı doldurmağa, bizleri neşelendirmeğe başladı. Bazı kadın arkadaşlar da Dursun’a eşlik etmeğe başlayınca pek de fena sayılmayacak bir koro ortaya çıkıverdi!.

            *****

            Bir Pazar günüydü. 40’a yakın insan, CHP üyesi; partilerinin bir oy daha fazla alması için, kabullenmedikleri bu dinci, şeriatçı düzenin sona ermesi için, yolsuzlukların, hırsızlıkların son bulması için, biraz daha ekonomik rahatlık içinde olabilmek için, “yaşanacak bir Türkiye” için, bölgenin en zor coğrafyasında büyük bir kararlılıkla, çalışma yapıyordu. Aydınlatıyorlardı, bilgilendiriyorlardı, inanmalarını sağlamak için  partinin broşürleri bırakıyorlardı. Asla yorgunluktan -hatta hiçbir şeyden- şikayet etmiyorlardı. Hemen her gün değişen sayıda insan partiye geliyor, hangi köye gidilecekse arabada yerini alıyordu.

            Bir Pazar günüydü. Kimse bu fedakar, değerli insanlara bir vaatde bulunmamıştı. Bunlara günlük yevmiye verilmiyordu. Bir-iki kez  aç bile kaldıkları olmuştu. Ama hiç şikayetçi olmadan, ne yaptıkları, ne için çalıştıklarının bilinci içinde göreve koşuyorlardı. Ne demişti Nazım Usta: “Kadınlar, kadınlarımız..” Evet önce onlar koşuyordu. Partinin, seçim zamanlarında çeşitli görevlere aday olanları dahil 600’den fazla üyesi olduğu söyleniyor. Bu elleri öpülesi 40 kadar insan ise her gün köy yollarında taban tepiyor..

            Bir Pazar günüydü. Gruplar köylere çıkarken, bazı ailelerin de pikniğe çıktıkları  görülüyordu. Kimileri de evlerinde koltuklarına yayılmış TV izliyor olabilirlerdi. Kadınlı-erkekli parti üyeleri ise onların da “güzel yaşanası bir ülkede” rahat, huzurlu yaşayabilmeleri için, yeniden kurulacak laik demokratik sosyal bir hukuk devletinde, çağdaş insanlar gibi yaşayabilmeleri  için, sabahtan akşama köy yollarında, tarlalarda, evlerde, işyerlerinde insanları aydınlatmağa uğraşıyorlardı. Bilinsin istedim..