1. HALK ÖRNEK BİR DİRENİŞ GÖSTERDİ
15 Temmuz 2016’da, ordu içinde örgütlenmiş bir cunta darbe girişiminde bulundu. 1960, 71 ve 80’dekilere göre son derece kötü hazırlandığı anlaşılan girişim, hiçbir çevreden de destek alamayınca başarıya ulaşamadı. 15 saat gibi kısa bir sürede bastırıldı ve yalnızca bir kalkışma olarak kaldı. Halkın iradesine sahip çıkmak için sokağa dökülmesi, tarihe geçen örnek bir demokrasi direnişi yarattı.
2. ASKERİN BÜYÜK BÖLÜMÜ HALKA KARŞI SİLAH KULLANMADI
Darbenin başarıya ulaşamamasında halkın direnişi kadar, kalkışma içinde yer alan alt düzey askerlerin halka silah doğrultmamasının da payı büyük oldu. Küçük rütbeli subaylarla eratın hiçbir şeyden habersiz olarak sokağa çıkarıldığı anlaşılıyordu.
3. BÜYÜK BİR CANİLİKLE HALKIN ÜZERİNE ATEŞ AÇILDI
27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül darbelerinin tek bir kurşun sıkılmadan gerçekleştiği düşünülürse, 15 Temmuz’un nasıl canice bir kalkışma olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Meclisin bombalanıp halkın üzerine ateş açıldığı kalkışmada, 173’ü sivil toplam 251 kişinin öldüğü açıklandı. Darbe girişiminde bulunanlardan ölenlerin sayısı ise 24’tü…
4. FIRSATTAN GANİMET ÇIKARILDI
AKP hükümeti sonraki süreçte, fırsattan ganimet çıkardı. Demokrasi ve özgürlüklere açıkça kastettiği anlaşılan girişimin daha fazla demokrasi, daha çok özgürlükle bertaraf edilmesi gerekiyorken tek adam diktası yaratıldı. OHAL kararnameleriyle hiçbir yargı kararına ihtiyaç duyulmadan yüz binlerce insanı işinden edildi. Binlerce insanın mal varlıklarına, şirketlerine el konuldu. Gazeteler, televizyonlar kapatıldı, toplumsal muhalefet baskı altına alındı. Grevler, sokak gösterileri yasaklandı. Türkiye, dünyanın, cezaevinde en çok gazeteci bulunduran ülkesi haline geldi.
5. KUTUPLAŞTIRMA SİYASETİNDEN VAZGEÇİLMEDİ
AKP elebaşları, darbenin hemen ardından ülkede oluşan ulusal birlik ruhunu, demokratik mutabakatı bozmak için her türlü çabayı harcadı. Başta Erdoğan olmak üzere tüm sözcüleri, muhalif herkesi FETÖ’cülükle, terörist olmakla suçlayarak kutuplaştırıcı dilde ısrar etti. Kendi kitlesini tahkim etme çabasının ürünü olan bu dil, toplumsal fay hatlarındaki gerilimi daha da artırarak, ülkeyi yarılma noktasına getirdi.
6. ÇÖZÜM FIRSATI HEDER EDİLDİ
Kürt sorununun çözümü için ortaya çıkan fırsat büyük bir aymazlıkla tepildi. Güvenlikçi politikalarda ısrar edilerek, sorunlar, daha da derinleştirildi. Darbe girişiminde bulunan çetenin, açılım sürecini sabote etmek için bölgede yaptığı provokasyonlar, katliamlar hiç araştırılmadı. Meclisle, Roboski’yi bombalayanın aynı gözü dönmüşlük olduğu, Kürt illerini yakıp yıkan Esedullah tugaylarının aynı çetelerce kurulduğu görmezden gelindi. Doğrusal tutarlılıktan yoksun bu politikalar şoven duyguları daha da yükselterek sorunu kördüğüm haline getirdi.
7. 15 TEMMUZ AYDINLATILAMADI
AKP elebaşları darbenin aydınlatılması, bağlantılarının, siyasi ayağını ortaya çıkarılması konusunda zikzaklar çizdi. Yüzbinlerce insan işinden gücünden edilip, on binlerce insan cezaevine doldurulurken, darbeyi planlayanlar başta olmak üzere kritik hiçbir soruya yanıt bulunamadı. TBMM’de darbeyle ilgili verilen araştırma önergelerini reddeden AKP, kurulan komisyonun başına Recep Petek gibi Gülen cemaatine en yakın isimlerden birini getirerek süreci en baştan sabote etti.
8. DELİ GÖMLEĞİ: OHAL KARARNAMELERİ
20 Temmuz’da sözüm ona darbecilerle mücadele için ilan edilen OHAL’e dayanılarak çıkarılan kararnamelerde araçlara kış lastiği zorunluluğundan lazer epilasyonlara, kadın polislere türban serbestisinden özel öğrenim kurslarına kadar birçok alanda düzenleme yapıldı. Akıl dışı, vicdan dışı birçok yasakla topluma deli gömleği giydirilerek, kimsenin kimseye güvenmediği bir korku toplumu yaratıldı.
9. ADALET TALEBİ EN YAKICI SORUN HALİNE GELDİ
Sonuç olarak Türkiye hızla otoriterleşti, yapılan anayasa oylaması ile fiili olarak uygulanan tek adam rejiminin hukuki zemini oluşturuldu. Tüm teamüllere aykırı şekilde milletvekilleri tutuklandı. Bir gazetede, fotoğraflarıyla birlikte ifşa edilen MİT tırlarıyla ilgili bilgiler, 1,5 yıl sonra bir başka gazetede yayımlanınca birden “devlet sırrı” oldu. Buna dayalı olarak skandal tutuklamalar yapıldı. Ülkede büyük bir akıl ve vicdan tutulması yaşanmaya başladı. Devlet olmanın temel ilkesi olan adalet talebi, en yakıcı sorun haline geldi.
 
BAŞIN SAĞ OLSUN MUSTAFA
1987 yılından 1995 yılına kadar TTK İş Makinaları Servisi’nde çalıştım… Lavuar atıklarının Balkaya’dan denize döküldüğü o yıllarda binlerce kez makine tamirine gittim oraya… Kömür toplayan kadınlar, derme çatma barakalar, oradan oraya koşuşturan çocuklar, makineler, kapkara akan şilamlı sularıyla hayatı en dipte yaşayan insanların yaşam mücadelesini anlatan bir film platosu gibiydi Balkaya… Belki de ilk kez orada kesişti yolum Mustafa ile… Biraz şaşkınlık, en çok da hayranlıkla izlediğim kadınlardan biri de, belki de Tazegül anne idi… Hayat bir hüzün bulutu olarak geçti Tazegül annenin üzerinden… O emek kadın, bir feyzan gibi geldi geçti; yoğun, bereketli ve kabına sığmaz bir taşkınlıkla… Bu cehennemi acıyı iyi bilirim Mustafa… Başın sağ olsun… Anne gibi olmaz ama başını da, sırtını da güvenle yaslayacağın bir kardeşin olduğunu unutma…