Onlar, şunlar, bunlar.
Sıra dışı gündemin içinde savrulup dururken, sanırım bir parça beynimiz sarsıldı ve “istikrar” denilen rotadan çıktık ve bunun ne yazık ki halen daha farkında değiliz bana göre.
Gündemin ışık hızıyla değiştiği fakat ne hikmetse bir arpa boyu ilerleyemediği, değiştir tokuştur yaptırımlarının içinde, şamar oğlanına döndük hep birlikte kabul edelim. Yani yok aslında birbirimizden farkımız.
Deneme yanılma yönteminin gölgesinde birbirimize çarpıyor olsak da yüzsüzlük arsızlığını koruyor, herkes kendi köşesinde efeleniyor ve oradan vuruyor yumruğunu, kendini sağlama alarak elbette. Bu konuda son yıllarda şahlanan şahlanana doğrusu!
Taraf olanları kayıran, olmayanları savuran bir düzeneğin içinden geçiyoruz. Hangi taraf da olursan ol, yine de sistem kendi işine gelenleri ihya ediyor,bu mütemadiyen böyleydiyine de böyle diye düşünüyorum.
Taraf olmayan mutlaka bertaraf oluyor çünkü her sistem kendi oyun bahçesini kuruyor, kendi şovmenlerini yaratıyor. Çünkü böylelerini alkışlamak daha kolayoluyor sanırım daha çok haz veriyor.
Dolayısıyla daha çok direnmek, daha çok dirayet göstermek gerekiyor aksi halde köklerinden koparıyorlar seni, ışık yakmak için değil de yanan ışığı söndürmek için sıvıyorlar san ki kolları.
Yani ağzınla kuş tutsan da kar etmiyor sağır yüreklere bazen.
 Her devirde, her siyasi yönetimde kendinden olmayanı yok saymak marifet sayılıyor,tekâmülden yoksun olanların gözünde.
Dedim ya gündem yüzünden bütün bu dengesiz tavırlar, yoksa aklıselim bir kuşağız kendi gözümüzde ama kendi gözümüzde. Böylede bir bilmişlik taslarız böylede avuturuz kendimizi kendi kendimizle.
Peki gündemi kendi gözümüzden nasıl görüyoruz ona bir bakalım.
Malum pandemiyle boğuşmaktan hayatın bir dönemini mecburen ıskaladık, ölmediğimize şükredip. kıyıdan kıyıdan seyrediyoruz âlemi ama görüntü yine de netliğini koruyor.
Ülkenin o kadar çok kanayan, kanatılan yarası mevcutki malumunuz, şifası ne yazık ki bulunamayan!
Adalet, hak hukuk, eşitlik, özgürlük gibi kavramların içi boşaltılalı bir hayli zaman oldu. Ve o kavramların içi boşaltılırken, bizler, sizler, onlar, bunlar şunlar yani hepimiz tribünlerde seyirci olarak kaldık. Şimdilerde ise dizlerimize vuruyoruz ne çareatı alan koşuyor.
Düşünmek, düşünceni dillendirmek, bıçak sırtı mevzuların başında geliyor. Bunun için siyasi otoriteyi eleştirebiliriz, bu eleştiride sonuna kadar da haklı olduğumuzu düşünebiliriz, hele taraf değilsek ayarı da kaçırabiliriz.” Peki ya taraf olduğumuz yerdeki manzaralar.”
Tarafız denilen yerde neler oluyor dersiniz? Çok daha acıtıyor inanın, çok daha hayrete düşüyor insan gelişmelerin gölgesinde. Ve sorgulamaya korkuyorsunuz, yüzleşmek zorunda kalacaklarınız yüzünden yani samimiyetsizlikten.
İkili ilişkilerden tutun çoklu ilişkilere değin ciddi bir güven sorunu oluşturdu hali hazırda içinden geçmekte olduğumuz zaman.
Keşke sadece var olan siyasi otoriteyi suçlayarak rahatlatabilseydik kendimizi fakat taraf olduğumuz kulvarda da aynı anlayış, aynı dert hâsıl olmak da an be an. Görmezden gelmek ise bu oyunun bir diğer parçası galiba.
Kendini, ait olduğunu hissettiğin yerde de sırtından vuruluyorsan, neresinden tutarsın sistemin, hiçbir fikrim yok artık.
Yaşadığımız yerden kendi penceremizden baktığımız hayatı okumak, anlamak, uzaktan davulun sesi hoş gelir sevicilerini rahatsız ediyor belli ki.
Adaletin yollara düştüğü bir zaman diliminde, adaletini kaybetmiş insanların ahkâm kesmesini hazmedemiyor insan.
Onlardan mıyız, şunlardan mıyız bunlardan mıyız peki biz kimiz? İşte bu yüzden taraf olmak yerine bertaraf olmayı tercih edebiliyorsunuz çünkügüven duygusunun içini de taraf olduklarınız boşaltıyor günün birinde,üstelik yüreğinize basa basa yapıyorlar bunu.
Şöyle ki: İnsanlar yalnız doğuyor yalnız yaşıyor ve yalnız ölüyor tezi ağırlığını koyuyor anda. Neticede ise, paylaşılan anların bir hükmü kalmıyor içinde yaşadığımız bu günde, bu gündemde.
Bertaraf olmak galiba kısa günün karı, zira taraf olanlar daha çok can yakıyor.Ayakların yere ne kadar sağlam basarsa bassın, zeminin altını oyanlar daha çok acımasızlaşıyor gitgide.
Su bulandı belki kederden bugünlerde ama yine de akıyor azimle, durulur ve yolunu yine bulur. Umudumun içini ne olursa olsun boşalttırmayacağım,küllerimden doğmayı öle öle öğrendim zira.