1071 Malazgirt savaşı ile Bizanslılar’ı bozguna uğratan Türkler, kısa süre sonra Batı Karadeniz bölgesinde de egemen olurlar. Bölgede ilk olarak Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın komutanı Emir Kara Tigin görülür; 1084’te önce İzmit, daha sonra şimdiki Eflani, Ulus, Bartın, Devrek topraklarında egemen olur. Sinop, Kastamonu, Çankırı ve Safranbolu topraklarını kapsayan bir Türk Emirliği kurar. Ancak 1086 ölümü sonrası bölge yine Bizanslılar’ın eline geçer.
Batı Karadeniz Bölgesine 11-14. yüzyıllar arasında gruplar halinde Türkler’in gelip yerleştikleri kaynaklarda yer alır. 1460’ta ise Fatih Sultan Mehmet, Amasra’yı da Osmanlı topraklarına katar ve yöre bütünüyle Türk egemenliğine girmiş olur.
Bölgemizin Türkleşmesi konusu ile ilgili bilgiyi M.Zekai Konrapa’dan alırız.Bolu Tarihi-1950” adlı kitabında belirttiğine göre; Alpaslan’ın oğlu Melikşah, amcaoğlu Kutalmışoğlu Süleyman’a, Kızılırmak ile İstanbul arasındaki bütün şehirlerin alınması görevini verir. Alınacak yerlere yerleştirmek üzere yanına 100 binden fazla Türkmen ailesini katar. Emir Kara Tigin de Süleyman Şah’ın komutanı olduğuna göre yanına aldığı Türkmenler’den bir bölümünün de yöremize gönderilip yerleştirdiğini düşünmeliyiz.
DANİŞMENTLER DÖNEMİ
     Danişmentler’in 12. yüzyılda Kızılırmak’tan Sakarya’ya kadar uzandıkları, Batı Karadeniz bölgesinde de etkili oldukları görülür. Zonguldak-Bolu-Kastamonu yöresinde “Danışmantlar, Danişment, Danişmentli” gibi köy ve yer adlarının bulunması, Danişmentliler’in yıkılmasından sonra bir kısım grupların bu bölgede kaldıkları ve yerleştikleri ya da bu köylerin o dönemde kuruldukları düşüncesini güçlendirir. Karabük’te Danışmant köyü, Kurucaşile’ye bağlı Danişment köyü, Ereğli’ye bağlı Danişmentli köyü gibi.
ÇOBANOĞULLARI DÖNEMİ
Çobanoğulları ise, 13. yüzyılda Kastamonu, Safranbolu, Eflagan’ı yönetimi altına alır. 1243 Kösedağ savaşında Moğollar Selçuklular’ı büyük bir yenilgiye uğratır ve Anadolu’ya egemen olurlar.
Çobanoğulları döneminde Emirçoban’a bağlı, etnik bakımdan Türk-Oğuz olarak nitelenen göçmenler Batı Karadeniz bölgesine gelerek yerleşir ; “Karaevli, Avşar, Dodurga, Çepni, Bayat, Saltuklu, Alaplı, Bozoklu” gibi Türk-Oğuz boylarının adları Bartın, Safranbolu, Ulus, Eflani, Ereğli, Alaplı, Devrek, Çaycuma bölgesinde yer ve köy adları olarak günümüze kadar gelir.
Çobanoğulları döneminde diğer önemli bir durum da Kıpçak Türkleri’nin bölgeye gelip yerleşmeleridir. Prof. Zeynep Kormaz’ın “Bartın Ağzı” üzerine yaptığı çalışmada Çobanoğulları döneminde : “Kefe ile Kastamonu’ya bağlı Anadolu kıyı bölgeleri arasında ticaret ve kayık taşımacılığı yapıldığı, Dest-i Kıpçak’tan Anadolu’ya on bin hanelik Kıpçak Terekemesi’nin geldiği yolunda Timuriler devrine kadar ulaşan bir rivayeti de göz önüne almak gerekir” diyor.
KIPÇAKLARIN BÖLGEYE GETİRİLİŞİ
Prof. Korkmaz’ın “Bartın Ağzı” üzerine yaptığı çalışmasında saptadığı Kıpçak dili özellikleri ile “Kastamonu ve yöresini, Kuman-Kıpçak ve Memluk-Kıpçak unsurlarına bağlayan siyasi ve ticari gelişmeler gözönüne alındığında; bu gelişmeler sonunda Kastamonu yöresine, özellikle Bartın ve çevresine Kıpçak Türkleri’nin de yerleştirilmiş olduğunu” kabul etmek gerekir.
Bölgenin etnik yapısı üzerinde değerlendirilmesi gereken bir durum da Prof. Dr. Zeynep Korkmaz’ın “Bartın Ağzı” üzerine yaptığı araştırmasındaki bir saptamasıdır; “Bizans imparatoru J. Vatatzes (1222-1254), Anadolu’da siyasi sınır tanımayan Türk saldırılarına karşı, kendilerini korumak amacıyla Trakya’dan Hıristiyanlaştırılmış on bin göçebe Türk-Kuman unsurunu Anadolu’ya aktararak, Menderes vadisine ve Frigya’ya, yani Bizanslılar’la Türkler arasındaki sınır boylarına yerleştirir (Wittek, 1986: 13)”. Bizanslılar’ın 13. yüzyılın ilk yarısında doğuda Türkler’e karşı sınır bekçisi olmak üzere getirdikleri Türk-Kuman unsurlardan bir kısmının, kısmen Kastamonu’nun batı kesimlerine düşen bölgede, şimdiki Bartın yöresinden batıya ve güneye doğru yer aldıkları güçlü bir olasılık olarak görülür.(Prof. Dr. Zeynep Korkmaz-Bartın Ağzı-TDK Yay)
Kıpçaklar  üzerinde bir çalışma yapan Ankara Ün. DTCF, Genel Türk Tarihi, Doktora Öğrencisi Salih Yılmaz (Türk Dünyası Araştırmaları Sayı: 140 Ekim 2002) konu ile ilgili ayrıntılı bilgiler verir:
Kıpçaklar, Türkiye topraklarına hem Balkanlar’dan hem de Kafkaslar’dan farklı zamanlarda girmişlerdir. Anadolu’ya Balkanlar yoluyla gelen Kıpçaklar’a ise Bizans devleti aracılık etmiş­tir. Bizanslılar, Türk akıncılarından kendilerini korumak ve savunmak amacıyla XI. yüzyıldan başlayarak XIII. yüzyı­la kadar birçok Kıpçak zümresini Anadolu’nun değişik yerlerine yerleştirmiştir.
BİZANSLILAR KIPÇAKLAR’I KULLANIR
Bizans tarihçisi Nicephorus, İmparator Gregoras Johannes Vatatzes (1222-1254) zamanında Hristiyanlaştırılmış olmaları muhtemel 10.000’den çok Kuman’ı aileleriyle birlikte göçebe bir hayat sürdükleri Trakya’dan getirip yarı asker-köylüler olarak kendilerini Türk akınlarından korumak ve savunmak amacıyla Menderes vadisine, Frigya’ya ve Kastamonu çevresine(Batı Karadeniz) yerleştirildiğini bildirmektedir. Bu bölge Sinop’un batısından Menderes vadisine kadar olan hattır. (P.Wittek, 1986:13)
 XII. yüzyılda Altınordu Devleti ve Mısır Memlüklüleri arasındaki köle ticareti sayesinde de Anadolu’ya birçok Kıpçak köle getirilmiştir. Kastamonu’da kurul­muş Çobanoğulları zamanında Kırım’ın Kefe limanı ve Kastamonu arasında deniz ticareti yapıldığı ve bu sayede Deşt-i Kıpçak’tan (Kıpçak eli) Anadolu’ya onbin hanenin üs­tünde Kıpçak Türkü geldiği bazı kaynaklarda (P.Wittek) geçer. Bu sayede Batı Karadeniz bölgesine önemli ölçüde Kıpçak Türkü yerleşmiştir. (M.Zekai Konrapa- Bolu Tarihi-1950)
Şu konu da gözden ırak tutulmamalıdır: Moğol kökenli İlhanlılar’ın Selçuklular’la 1243 Kösedağ savaşı ve Moğol hükümdarı Timur’un, Osmanlı padişahı Yıldırım Beyazıt ile 1402 Ankara savaşı sırasında büyük ordularla Anadolu’ya gelmeleri etnik yapılanma açısından büyük önem taşır. Güçlü Moğol ordularına karşı duramayan küçük ulusların, kabilelerin ezilmemek, yok olmamak için daha Batı’ya, kuzey’e, güney’e kaçmış olmaları doğaldır. Bu gruplardan bazılarının da savaş menzili dışında kalan Batı Karadeniz bölgesine gelmeleri ve buralarda saklanıp, yerleşik duruma geçmelerini de düşünmeliyiz.  
FATİH, AMASRA’YA TÜRKLERİ YERLEŞTİRİR
1460 yılında Fatih Sultan Mehmet’in denizden donanmasıyla, karadan ordusuyla gelerek Amasra’yı savaşsız ele geçirmesi ve buraya Eflani’den Türk kökenli (Kıpçak) aileleri yerleştirmesiyle Batı Karadeniz yöresi tamamıyla Türkleşmiş olur.
         Prof. Dr. Zeynep Korkmaz’ın “Bartın ve Yöresi Ağızlarındaki Lehçe Tabakalaşması” araştırmasında belirttiği tarihsel olaylar ve buna bağlı Oğuz-Türkmen-Kıpçak lehçeleri tabakalaşması, birbirine çok yakın iki komşu kasaba olmaları dolayısıyla Çaycuma için de düşünülemelidir.  Çaycuma bölgesindeki köy ve mahalle adları bu kanıyı doğrulayacak niteliktedir. Prof. Dr. Zeynep Korkmaz- Bartın Yöresi Ağızlarında Lehçe Tabakalaşması: Türkoloji Dergisi Cilt:2 Sayı:1 sayfa: 227-249. (A.Ü. DTCF Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Enstitüsü)’ndeki incelemesi bölgede görülen tarihsel geçmiş ve bunun sonucu oluşan ağız özelliği hakkında da önemli bilgiler veriyor.
BÖLGEYE YERLEŞEN OĞUZ BOYLARI    
11. yüzyıldan başlayan bölgenin Türkleşme sürecinde 15. yüzyıl başlarına kadar; 12-14. yüzyılları boyunca savaşların da etkisiyle Anadolu içlerinden gelerek kendilerine yeni yurtlar arayan “Karaevli, Avşar, Çepni, Dodurga, Bayat, Saltuklu, Artuklu, Bozoklu, Alaplı, Çandarlı” adlı Oğuz-Türkmen boyları; 12. yüzyıl sonları ile 13. yüzyıl içinde Karadeniz’in kuzeyinden ve batısından gelen Kıpçak ve Kuman Türkleri; Moğol istilaları sırasında Asya’dan Anadolu’ya zorunlu sürüklenen “Karluk, Kalaç, Çigil, Uygur” uluslarının küçük grupları; kendilerinden önce bölgede kalan Bizans kalıntıları üzerinde, yeni kurdukları köy ve kasabalarda kaynaşarak, Müslüman-Türk inanış ve geleneklerini, kültür ve uygarlığını oturtarak, bugünkü Batı Karadeniz bölgesi insanlarının atalarını oluştururlar.
     Bölgeye gelip yerleşen Türk boylarından birçoğunun adları, bugün de yörede köy adı olarak yaşamaktadır. Bunları şu şekilde gösterebiliriz: Merkez ilçe Karaman, Bozca, Üçköy köyleri; Ulus’ta Dodurga Köyü; Ereğli’de Bayat, Saltuklu, Artıklar, Soğanlıyörük, Yaraşlıyörük, Avarlar köyleri; Bartın: Ahatlar, Balat, Bedil, Eskiemirler, Gecen, Karainler, Okcular, Sipahiler, Turanlar, Yanaz ; Çaycuma’da Ahatlı, Emirşah, Karamusa köyü Dedeler Mah., Güdüllü, Çayır köyü Göçler Mah., Karaevligeriş, Karaevliçavuş, Şeyhoğlu, Sipahiler köyleri ve Saltukova bucağının adı; Devrek’te Türkmenoğlu, Oğuzhan, Dedeoğlu, Sipahiler köyleri; Eflani’de Afşar, Ovaşıhlar, Çelebiler köyleri; Alaplı ilçesinin adı ve Ahatlı, Ahiler ve Sofular köy adları, tarihten izler taşıyan önemli örnekler olarak sayılabilir.
          KAFKASYA’DAN GÖÇLER
       Osmanlılar’ın gerileme dönemlerindeki Osmanlı-Rus savaşları (1877’den başlayarak) sonucu Kırım’da yaşayan Müslüman Kırım Türkleri Tatarlar, Romanya-Bulgaristan üzerinden; Kafkasya’da yaşayan Abhaz (Abaza), Nogay (Nogay Tatarları), Gürcü, Lezgi (Laz), Çerkes, Çeçen, Dağıstanlı, Kumuk, Kazan göçmenleri; ayrıca Yugoslavya, Yunanistan ve Bulgaristan topraklarında yaşayan Rumeli ve Balkan Türkleri de siyasi nedenlerle yaşam koşullarının ağırlaşması, ayrıca mecbur edilerek kara ve deniz yolu(Tuna Nehri) ile Anadolu topraklarına gelirler ve Osmanlı yönetiminin kendilerine gösterdikleri bölgelere yerleşerek kendilerine yeni yurtlar bulurlar.
        Rumeli, Kırım, Kafkasya göçlerini ve Türkiye’deki etnik yapıyı inceleyen kitaplardan edinilen bilgilere göre; Zonguldak ve çevresinde görülen etnik kökenlere bağlı aile gruplarının diğer gruplar gibi bölgeye yerleştikleri ve çevre illerden kömür üretiminde, çalışmaya gelen aileler olduğu kabul edilmelidir.
       Peter Andrevs’in araştırmasında bir yerleşim bölgesi olarak Akçakoca, sadece “Lazlar” için gösteriliyor. Ayrıca, Osmanlı yönetimince göçler nedeniyle çeşitli grupların Tatar, Abaza, Gürcü, Çerkesler’in yerleştirildikleri; Sakarya, Bolu, Kocaeli gibi yerler ise Zonguldak yöresine çok yakın olduğundan, daha sonra bunlardan bazı grupların Zonguldak ve çevresine geldikleri de düşünülebilir.      
           Bunun gibi Çaycuma’ya bağlı Saltukova Beldesi’nin İhsaniye Köyü ve çevresinde Abaza kökenli ailelerin yaşadığı biliniyor. Yine zorunlu göçler yoluyla Bartın ve Çaycuma’da Kırım çevresinden gelen Tatar kökenli ailelerin yerleştiği de görülür. Zonguldak yöresinin etnik yapısı içine; Çerkes, Gürcü, Arnavut, Laz, Abaza, Tatar, Boşnak, Makedon, kökenli ailelerin varlığını da katmak gerekir. (Peter Alford Andrews-Türkiye'de Etnik Gruplar-Ant Yayıncılık-Aralık-1992)
          Bunlardan başka, 1950’li yılların başlarında Bulgaristan’dan gelen Türk-Müslüman göçmenler de belirtilmelidir. “Türkiye’de Etnik Gruplar” kitabındaki bilgilere göre, 1945-1950’de toplam olarak 150.447 (kitaptaki başka bir kaynağa göre 1923-1980 arasında toplam 488.000) Bulgar göçmeni gelir ve o zamanki 64 ilin 44’üne (Batı ve İç Anadolu) dağıtılır. Bulgar göçmenlerinden 8.227 kadarı ise Batı Karadeniz Bölgesi’ne yerleştirilir. Türk ve müslüman Bulgar göçmenlerinden bir kısmı da Zonguldak’ın Bartın, Devrek, Çaycuma   ilçelerine yerleştirilir. Bu göçmenler de diğerleri gibi süreç içinde çeşitli akrabalıklarla yerlileşir ve bugünkü Batı Karadeniz Bölgesi, özelde de Zonguldak nüfusunu oluştururlar.