Savaşlar, insanlık tarihi kadar eskidir… Kimi antropologlar, Homo Sapiens’in, Neanderthallere karşı verdiği var olma mücadelesini insanların ilk savaşı olduğunu söyler… Bu mücadele, savaş denen vahşeti, şiddeti insanoğlunun genetik kodlarına işledi o onlara göre… Avcılık ve toplayıcılık dönemine geçen Homo Sapiens grupları, bu kez, kendi arasında şedit bir savaşa tutuştu… Besin kaynaklarına sahip olma ve kendini koruma güdüsüydü nedeniyse…
 
İnsanoğlu alet yapmayı öğrenip toprağı işlemeye başlayınca “artık” ürünle de tanıştı… İhtiyacından fazlasını üreten topluluklar yavaş yavaş varsıllaşmaya başladı… Savaşlar, daha çok, bu zenginliklere el koymak içindi artık… Zaman ilerledikçe de sistematikleşti, insanlar korunmak için surlar, güçlü yapılar, rakiplerini yenmek için de gelişmiş silahlar icat etti… Varlığını başka toplumların zenginliklerine el koyma üzerine inşa eden sömürgeci toplumlar, kolonyalistler çıktı zamanla ortaya…
 
HER DEVİR KENDİ KÜLTÜRÜNÜ, EKONOMİK YAPISINI, SOSYAL İLİŞKİLERİNİ YARATTI
Hile, desise, yalan tarih sahnesinden hiç silinmese de hukuku da oluştu savaşların… Toplumlar arasındaki sorunların çözümü için barışçı yöntemler geliştirildi, uluslararası örgütler kuruldu daha sonra… Uygarlıkla beraber insanlığın kültürü de gelişti… Yıkıma dayalı barbarlık düzeninin, savaşların, şiddetin devamını isteyenler hep olsa da; karşılıklı işbirliğine, farklı kültürlere saygıya, bir arada yaşam iradesine dayalı düzen kurma çabaları yılmadan devam etti, hatta epey sonuç da alındı bu uğurda…
 
Taştan bakır devrine, tunçtan demir devrine geçen insanlık antik çağları aşıp ortaçağı yaşadı… Yeniçağa “Başka dünya” haykırışlarının yükseldiği ihtilallerle son verip günümüze ulaştı... Her devir kendi kültürünü, ekonomik yapısını, sosyal ilişkilerini yarattı… Her çağ sorununu başka yöntemlerle çözdü, kendi dilini kavramını üretti… 21. yüzyıla ulaştığında, bilimde sanayide olduğu gibi kültürde de büyük gelişim sağladı insanoğlu… Üzerinde ortaklaştığı evrensel değerler, kültür hazinesi oluşturdu…
 
AYASOFYA, ÇOK KİMLİKLİ YAPISIYLA, İNSANLIĞIN ORTAK MİRASIDIR
Yüz yıllardır kıyasıya mücadele içinde olan topluluklar, barış içinde yaşamayı öğrendi yıllar içinde… Başkalarının kutsalına saygı duyup, mabetlerini korumak insanlığın sıradan bir normu haline geldi... Gel de birilerine anlat bunları… 15. yüzyılın kavramlarıyla Ayasofya’nın statüsü tartışılıyor hâlâ… 21. yüzyılda “Fetih” çığlıkları atıp, “Kılıç hakkı”ndan söz ederek Homo Sapiens’in insanlaşmaya doğru sürdürdüğü o büyük yürüyüşü yok sayıyor, kültür yıkıcılığına soyunuyorlar adeta…
 
Ayasofya, çok kimlikli yapısıyla insanlığın ortak mirasıdır… Aslına uygun olarak restore edilip müzeye dönüştürme fikri de bu bilincin ürünüydü zaten… Hünkâr kasrı ibadete açılarak bir kimliğine daha güçlü vurgu yapıldı… Yetmemiş olacak ki, çağdışı bir söylemle statüsü değiştirilip diğer kimlikleri siliniyor şimdi… İçeride birilerinin ayranı kabartan bu çaba, dışarıda bizi “kültürsüz ve barbar” göstermeye çalışanların ekmeğine yağ sürecektir ki, olumsuz sonuçlarını yaşayan görecektir elbette...