Memlekette moda oldu…

Pis işere adı karışan, hırsızlıktan, yüz kızartıcı suçtan davası olan herkes ağız biriliği yapmışçasına…

“Paralel devlet bana operasyon yaptı” demez mi?

İşini namusluca yapan savcılar bile dava açmaktan, olayların üzerine gitmekten korkar oldu…

Hele ki hakkında soruşturma başlatılan kişi AKP’li ya da iktidara yakın kişilerse!

Dün Halkın Sesi’nin manşeti çok okundu, çok konuşuldu…

Bugüne kadar adı defalarca yolsuzluk davasına karışan, polis baskınları yiyen, hırsızlıktan halen Zonguldak Adliyesi’nde yargılanan Kilimli Belediye Başkanı Seçkin Özdemir’in adaylığının ilan edildiği Cuma günü bile Kilimli Belediyesi’nde polis baskını vardı…

Polisler belediyeye ait Mali İşler Müdürlüğü ve Fen İşleri Müdürlüğü’ndeki eski pazar yeri arsasının satış ihale dosyası ile yol yapımı ihale dosyasına el koydu… Yaklaşık 4 saat dosyaları inceledi…

Özellikle pazar yeri arsasının satışında rekabet koşullarının oluşmadığını ısrarla yazmıştık… Ama o haberler ama başka bir ihbar, kamu menfaatlerini kollayan bir savcının dikkatini çekmiş ki, inceleme başlatılmış...

Akşam saatlerinde nedense sadece Yeni Adım’a bir açıklama yapan Seçkin Özdemir, iddialar için “tamamen yalan” diyerek haberi tekzip etmiş. Hatta daha da ileri giderek yazmadığımız bir iddiayı haber yapmışız gibi göstererek, tutuklanmadığını söylemiş…

Ama ne hikmetse, habere konu olan polis baskınından ve ihale dosyalarının alındığından hiç bahsetmemiş Seçkin Bey! “Öyle bir baskın yok, dosyalar alınmadı” diyememiş nedense…

Ve eklemiş: “Halkımız bu tür haberlere inanmasın“

Hay hay Seçkin Bey, halkımız bundan sonra sadece size inanacak…

Bugüne kadar ortaya atılan onca yolsuzluk iddiası, hırsızlık davası, ilçenin en güzel yerlerini satmanızı unutup siz ne derseniz ona inanacak…

Kesin o iddiaları da “paralel devlet” ortaya atmıştır…

Ben de, siz de, Zonguldak Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakkınızda devam eden hurda hırsızlığı davasının niçin bir türlü karara bağlanamadığını çok iyi biliyoruz…

Rahat ol Seçkin başkan, hiçbir şey gizli kalmayacağı gibi…

Hiçbir şey kimsenin yanına kalmaz!

                                                *** 

Küçük bir açıklama gereği hasıl olmuştur…

Hayatı sadece yemek, içmek, boşaltım sistemini çalıştırmak olarak görmediğimiz için şartlar izin verdikçe toplumsal olaylarda, sivil toplum kuruluşları ve spor kulüplerinde görev alıyoruz…

Hikayesi ve mücadelesi zihnimde derin izler bıraktığı için sevgili dostum, arkadaşım Zagor Recep’in samimi teklifini hiç düşünmeden kabul ederek, geçtiğimiz hafta itibariyle Kilimli’ye bağlı Subatan Mahallesi’nin futbol takımına mütevazi bir kongreyle başkan seçildim…

Subatan, altyapısı, yolu, insanları ihmal edilmiş bir muhit… Mahalle sakinlerinin en büyük tutkuları ise Subatanspor’un maçları… Takımın neredeyse tamamı kaçak ve özel ocaklarda çalışan işçiler… Yani Subatan kelimenin tak anlamıyla bir işçi takımı… Tam bir amatör ruhun hakim olduğu takımın yıllık bütçesi 2 bin TL… Evet evet yanlış anlamalara mahal vermemek için yazıyla da yazıyorum: İki bin Türk Lirası… En büyük gelirleri takımın renklerini taşıyan takvim, çakmak, forma… Ve gönlü zengin insanlar…

Tıpkı bizim çocukluğumuzdaki gibi bu takımda herkes kramponunu kendi alıyor… Forma ve eşofman için futbolcular kendi aralarında para topluyor… Belediye otobüs vermediği için  takım maçlara kamyon sırtında gidiyor… Haaa, bu aranızdan biri çıkar da “Mustafa bu sezon forma ve eşofmanlar benden” derse hayır demeyiz…

Çoğu zaman futbolcuların, yeraltından çıkıp yeşil sahaya maça geldiği bir kulüpten bahsediyorum…

Abramoviç gibi Chelsea’yi de almayı bilirdik ama…

Biz inanmış çocukların, amatör bir ruhla mücadele ettiği işçi takımı Subatanspor’da görev yapmaktan onur duyarız…

Mali işler… fen işlerinde….