Bir şehirde birlik beraberlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhu yoksa o memlekette ırgatlık bitmez.

Sayın Vali Erdoğan Bektaş, Ticaret ve Sanayi Odası'nın 100. Yılı münasebetiyle düzenlenen bir etkinlikte patlamış ve haziruna karşı "Hamallıktan, ırgatlıktan bıktık!” ifadelerini kullanmış.

Zonguldak
'ın çaresizliğini ekonomi kurmaylarının önünde haykıran Vali Bektaş, yerden göğe kadar haklıdır.

Fakat bana göre; bu karanlık tablonun asıl sebebi, Zonguldak içindeki birlik beraberlik ruhunun tesis edil(e)memiş olmasıdır. 

Zonguldak’ın geri kalmasında hükümetleri ve siyasileri suçlamadan önce acaba hiç dönüp kendimize bakıyor muyuz?

Asıl mesele burasıdır.

Bakın daha bir kaç hafta önce Zonguldak tarihinin en büyük yangını meydana geldi. Bir esnafın trilyonlarca liralık malzemesi cayır cayır yandı. Birçok iş yeri tahliye edilmek zorunda kaldı. Koskoca bina kül oldu gitti. Yıllardır onlarca insana iş - aş sağlayan ticarethane bugün yok.

Samsun Mobilya
atölyesinde 35 kişi ekmek yiyordu. Yani ailesiyle beraber en az 150 kişi mağdur oldu.   

Şimdi ben soruyorum:

Daha mağdur bir esnafa bile sahip çıkamazken, bu şehirde ırgatlıktan ve hamallıktan nasıl kurtulacağız?

Vali bey serzenişinde haklı amma; bu kafayla gidersek ırgatlığı bile arar hale geleceğiz gibi görünüyor.

Örnek Çağrı yapmıştı…

Yangın olayından sonra başka bir mobilyacı esnafı olan bir büyüğüm, mağdur esnaflar için yardımlaşma çağrısı yapmıştı. “Kayseri’de, Eskişehir’de, Konya’da esnaflar arasındaki yardımlaşma, Zonguldak’ta niye olmasın” diye soruyordu.

Bendeniz bu duyarlı esnafın örnek çağrısını, yine bu köşeden Zonguldak kamuoyuna; yani bu şehrin başta esnafına, insanına, izanına ve vicdanına seslenmiştim.

“Atalarımız ‘Bugün bana, yarın sana’ demişler. Ne malum! Samsun mobilyanın başına gelenler, yarın başka birinin başına gelmeyeceği!” demiştim.

Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az..!

Tokmağa vurduk ama davuldan bir ses gelmedi. Demek ki anlayana, sivrisinek saz, anlamakta gönlü olmayana davul zurna az geliyormuş.

Biz yine de acaba bir destek gelmiş mi diye sorduk soruşturduk.

Ne yazık ki, hiçbir destek gelmemiş. Bırakın desteği, bürokratik engel konulmuş. Firma sahibi, İnağzı’ndaki Eski Orman İşetme deposu bölgesinde bulunan atölye kiralamak için Milli Emlak Müdürlüğü’ne başvurmuş. Müdürlük atölyeyi direk veremeyeceklerini, bir ihale yoluyla verebileceklerini belirtmiş.

Afetzede bir esnafa, burayı zaman kaybetmeksizin ihalesiz kiralasanız ne olur ki…

İşçi emeklisinin örnek davranışı, moral oldu…

Tam da bu satırları yazarken Rıdvan Yılmaz’ın bugün Zonguldak'tan Bilecik'e doğru yaptığı bir iyilik, yukarıdaki olumsuz tablonun üzerine moral oldu. Bilecik’te tavukları telef olan 86 yaşındaki Halil Türk isimli dedenin gözyaşlarından etkilenen Zonguldaklı işçi emeklisi Rıdvan Yılmaz, Halil dedeye 100 adet tavuk göndermiş. Halil dede, bu defa Rıdvan amcamızın duyarlılığı karşısında sevinçten gözyaşı dökmüş.

Zordaki bir insana sahip çıkmak bizim mayamızda var.

Demek istediğimiz buydu.

Biz yine umudumuzu kaybetmeyelim ve Yunus Emre’nin mısralarıyla bir kez daha çağrı yapalım:

Dünyaya gelen geçer, bir bir şerbetin içer

Bu bir köprüdür geçer, Cahiller onu bilmez

Gelin tanış olalım, işin kolayın tutalım

Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz.