ÇAĞLARIN  ÖNDERİ ATATÜRK


             Gazi M.Kemal Atatürk, “Düşmandı, dövüştük, kovduk attık./ Büyük bir hızla ilerliyor çağdaş uygarlık” dedikten sonra, Kurtuluş Savaşı’nda yanmış, yıkılmış ülkesini imar etme ve “çağdaş uygarlık düzeyine yükselme savaşımı” başlatıyor. Birbiri ardına gelen “olağanüstü çağdaş devrimler” ile, “toplumsal kurtuluş mücadelesini” hızlandırıyor.   Dün­yanın gözü önünde sürdürülen bu “muasır milletler seviyesine yükselme  mücadelesi” tüm dünya ülkelerinde örnek gösteriliyor. Bu üstün çalışmaları nedeniyle Gazi M. Kemal Ata­tür­k  yüzyılın lideri” olarak gösteriliyor.

            Bu yüksek çalışma temposu nedeniyle 1938’de bir İran gazetesi: “Türkiye varlığını Allah’a, geri kalan her şeyini Mustafa Kemal’e borçludur.” diye yazıyor. Bir Çin gazetesi 1958’de “Eğer tarih bir kalbe sahip olsaydı, Mustafa Kemal’i mutlaka kıskanırdı.” diye yazıyor.  İstiklal Marşımızın şairi,  İslamcı bakış açısını her zaman öne çıkaran Mehmet Akif ERSOY, 11 yıl Mısır’da yaşadıktan sonra Atatürk Türkiye’sine döndüğünde ibret alınacak şu görüşlerini belirtir: “İnsanlık da Türkiye’de, Milliyetçilik de Türkiye’de, Müslümanlık da Türkiye’de, Hürriyetçilik de Türkiye’de. Eğer varsa, ALLAH benim ömrümden alıp Mustafa Kemal’e versin…”

            Gerici yobazlar tarafından yok sayılmak istenen ATATÜRK ise,  Efendiler, dinsiz bir milletin idamesine imkân yoktur. İslam dini öyle yüce bir din ki, ‘ilim Çin’de de olsa alınız’ diyen bir Peygamberin ümmetiyiz. Biz İslam olduğumuz için geri kalmadık. Yüce dinimize ne zaman ki hurafeler ve biatler ilave yapıldı; o zaman gerçek İslam’dan uzaklaştırıldık. Onun için bu hallere düştük-1924”, diyerek; Ulus yaşamında dinin gerekliliğinin altını çizerken hurafelerin, bilimsel düşüncenin önüne geçtiğinde bölünüp, parçalanacağımızı, anlatmak istiyor.

            *****

            Her 10 Kasım’da değil ama her zaman hatırlamamız, aklımızda tutmamız, hatta ülke genelinde yaygınlaştırmamız  gereken bir  bilgi var. UNESCO  Atatürk için şu tanımlamayı yapıyor. 

            Atatürk, uluslararası anlayış, iş birliği, barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir devrimci, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayrımı gözetmeyen, eşi olmayan devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur.

            Bu bilgi, ülkemizdeki gerici-yobaz takımının anlayamadığı ve bir türlü kabullenemediği “Atatürk neden 21. Yüzyılın lideri olarak gösteriliyor” sorusuna da yanıt veriyor.  Atatürk’ün 1981’de kutlanacak 100. Doğum Yıldönümü nedeniyle UNESCO’nun 27 Kasım 1978’de, 152 ülkenin oybirliğiyle aldıkları aldığı kararın gerekçesinden çıkardığımız  satır başlarında şu özellikleri görüyoruz :

·         Olağanüstü bir reformcu

·         Sömürgecilik ve emperyalizme karşı savaşan ilk lider,

·         Dünya ulusları arasında karşılıklı işbirliği anlayışı,

·         Sürekli barışın kurulması için olağanüstü bir örnek,

·         İnsanlar arasında hiçbir renk, din ve ırk ayrımı gözetmeyen,   

·         Bir uyum ve işbirliği çağının doğacağına inançlı,

·         Her zaman barış, uluslararası anlayış ve insan haklarına saygılı,

·         Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu.

            Unesco’nun aldığı kararın dayandığı bu gerekçeleri,  Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ulusal Mücadele ve Çağdaşlaşma Lideri” olarak, evrensel niteliklerini ortaya koymaktadır. Bu durum  Atatürk’ü yetiştirmiş Türk ulusunun  bireyi olarak, elbette hepimize büyük kıvanç vermektedir. Bunları okuduğumda içimi anlatılması güç duygular kaplıyor, bir duygu seli dolduruyor. Onurlanıyorum, göneniyorum. Görüldüğü gibi Atatürk ışığı dünyanın dört bucağını aydınlatıyor. 

            Unesco’nun belirlediği özelliklere ülkemiz için yaşamsal değerde önemli olan 6 ilke ile şu ilkeleri de eklemeliyiz: Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Laiklik,Devletçilik, Devrimcilik; Bilimcilik, Akılcılık, Barışçılık, Çağdaşlık, Bilgicilik, Demokratik, Katılımcılık, Uygarlıkçılık, Özgürlükçülük, Araştırmacılık..

            *****

            Pekala Türkiye’de neler oluyor? Ülkemizde bir yandan din tacirleri, gericiler ve yobazlar (dindarlara sözümüz yok), diğer yandan dünyanın devrimci liderlerini örnek aldıklarını söyleyenler, yazanlar, Atatürk’ü ve düşüncelerini yıpratmak için her şeyi yapıyorlar.

            Emperyalistler ve  işbirlikçileri de Atatürk’e karşı olan her türlü gerici ve bölücü hareketi destekliyorlar. Bu tür çalışmalar yurt içinde ve dışında da sürüyor. 

            Şimdi düşünelim; Çocuklarımız, Atatürkçü, çağdaş, laik demokratik sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları olarak mı yetiştirilmeli?

            Yoksa, İmam-Hatip’e dönüştürülen okullarımızda şeriatçı, tarikatçı kafalarca kul olarak mı yetiştirilmeli?

            Ey anneler, babalar, düşünebiliyor musunuz Çinli çocuklar, “Atatürk ve Cumhuriyet Devrimleri”ni ders olarak okuyor, öğreniyorlar. Anlıyacağımız “Atatürk ve Atatürkçü Düşünce” Çin’de, hatta Japonya’da büyük önem taşıyor.

            Bizde ise böyle bir ihtiyacın hiç gereği yok mu Allah aşkına? Batı uygarlığının çağdaş düşüncesine, yaşam biçimine bu kadar yakınken; nasıl oluyor da  gerici,   kul edici,   şeriat   karanlığına bu kadar yakın olabiliyoruz. Bu durum,  büyük bir toplumsal ve siyasal çelişki değil midir?

            Din, bir inanmadır, devlet yapısında, düzeninde yeri olmamalı; insanlar din ve inançlarına göre ayrılmamalı diye, öğrenmedik mi Allah aşkına? Devlet yöneticilerimize göre tutturmuşuz bir “Dindar ve kindar”  kuşaklar yetiştireceğiz diye..Hangi ihtiyaçtan doğuyor bu  yaklaşım anlamak mümkün değildir.. Ayrıca  bu “dindar ve kindar”   kuşaklar, neden ve kime karşı yetiştirilecek acaba?