Önce ormana mükellefti, adı Havza-i Fahmiye (kömür havzası) olduktan sonra; hem ormana, hem de kömüre mükellef oldu bölge halkı. Mükellefler, askerlikten muaftı. Bu nedenle Dünya Savaşına kadar, ormana ve kömüre ömür verdiler. 

3 Ağustos 1914'te ilan edilen ve 31 Ekim 1923'te sona erecek olan seferberlik süresince; hem madene ömür verdiler, hem de ülkeleri için şehit oldular.

Sadece, 1915 yılında Çanakkale’de;

Alaplı: 13,

Çaycuma: 65,

Devrek: 96

Eflani: 57

Ereğli:77

Tefen: 14

Zonguldak: 57

Yenice:21

Olmak üzere, Kömür Havzasında -ilçelere göre sıralanan- 400 şehit verdi. Buna 352 Safranbolu (33’ü Karabük) şehidi de eklenirse Cumhuriyetten sonra Zonguldak olacak İlin şehit sayısının (listede Bartın verilmemiş) 756 olduğu görülür.

756 şehit adının bulunduğu listeden aktarılan iki örnek:

(351/1. Dünya/ Çanakkale/ K/0/1/3/31/3/0/ CAMBAZ OĞLU/ Ahmet/Mehmet/Piyade/Er/-/ Çaycuma/ Perşembe/ Muharremşah/ 22.4.1915/ Sığındere/Çaycuma

(533/1. Dünya/ Çanakkale/ K/0/0/0/0/1/1/,Abdullah/ Eyüp/ Er/ 1304/Devrek/ 15.8.1915/  Hilal-i Ahmer Beyoğlu Hastanesi/ istihkâm 1. Konya Taburu)

 

Sayın Fikret Gökçe, 18 Mart 2011 tarihinde yazdığı “ZONGULDAK’LI LAĞIMCILARIN ÇANAKKALE SAVAŞI” adlı yazısında lağım savaşını; “Mevzilerin gerisinde açılan bir çukurdan başlayarak ilerleyen bir tünelle düşman siperlerinin altına kadar gelindikten sonra patlayıcıların patlatılması sonucu havaya uçurulan siperlere aynı anda hücum edilerek ele geçirilmesiydi” şeklinde tanımlıyor.

Çoğu şehit olan Zonguldaklı Lağımcıların savaş içinde savaşımlarını şu şekilde anlatıyor; “Çanakkale’de lağım savaşı başladığında istihkamcılar yeterli olamamış, Zonguldak’tan madenciler getirilmişti.  Buna karşı müttefikler de İskoçya’dan bu işin uzmanlarını getirmişlerdi. Bu mücadele sırasında iki taraf da tünel sistemleri kurarak birbirlerinin mevzilerine saldırılar düzenlediler ve bu tünellerde zor koşullarda görev yapanlar birbirleriyle karşılaştıklarında ise; kazma, kürekle göğüs göğüse vuruştular. Donyağından yapılmış mumların ışığında, yarı çıplak bedenleriyle terleyerek kazma sallayan bu insanlar vardiya usulüyle dehlizler açıyor, kazdıkları toprağı torbalayıp boyunlarına asıyor ve sürünerek dışarı taşıyorlardı. Bazen son kazma darbesiyle karşı karşıya gelen bu madenciler arasında inanılmaz olaylar yaşanıyordu. Tüneller karşı taraf siperlerine ulaştığında patlayıcılar yığılıp fünyeler hazırlanıyor, tünel boşaltıldıktan sonra pil bataryasındaki düğmeye basılmasıyla tünel üzerinde bulunan siperler, bu siperlerdeki askerler ve vücutlardan kopan parçalar havada uçuyordu.”

Lağım savaşları, Çanakkale Savaşı’nın sonuna kadar devam etti.  Zonguldaklı madenciler yüzlerce tünel kazdılar. Yeraltında, havasız ve loş bir ortamda, çok zor koşullarda sürdürdükleri bu kanlı savaşta yaşananlar pek bilinmedi. Bilinenlerin ise çoğu unutuldu.

Seferberliğin başlangıcından 1923 yılı sonuna kadar çocuklar, yaşlılar ve sakatlık nedeniyle askerlikten muaf olanlar ile madende çalışma deneyimi olmayanlar dışında çalışacak işçi bulmak sorun olmuştu olmasına da, Zonguldak’tan kömür çıkarmak zorunluydu. Çağın gereği, savaşın enerjisi buhar kömürüydü. Bu nedenle “mükellefiyet” ikiye katlanmıştı.

Lağım savaşlarının yanı sıra Zonguldak’taki kömür savaşında, yani iki cephede yeraltında yaşananlar pek bilinmedi. Bilinenler ise çoğu kez unutuldu.

 “Bastığın yerleri ‘toprak!’ diyerek geçme, tanı:

Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.”

Diyerek şehit oğluna seslenen Milli Şair, neyi anlatmak istiyor sizce…