Dün bir, işçi arkadaşım akşam saatlerinde gazeteye geldi…

Anlattıkları karşısında kulaklarıma inanamadım!

Daha doğrusu inanmak istemedim…

Birkaç gündür gazetemize konu olan Semerkant kermes çadırıyla ilgili haberler toplumun farklı kesimlerinden farklı tepkiler aldı.

Ben o haberlerin hala daha arkasındayım…

Koca kentin ortasında hijyen kuralları hiçe sayılarak açıkta köfte ekmek satılması dünyanın neresine giderseniz gidin haberdir…

Sokakta, belediye otobüsünde, dolmuşta, takside yan yana yaşayan insanlar kermes çadırını “erkek bölümü” ve  “bayan bölümü” diye ayırıyorsa bunun adı olsa olsa “ayrımcılık” olur “şekilcilik” olur.

Sanki o çadırın içinde “haremlik-selamlık” satış yapanlar marketten alışveriş yapmıyor, pazara gitmiyor…  

Haberle ilgili gazetemizin internet sitesine gelen yorumları okuduğumda şaştım kaldım…

Hoşgörü dini İslamiyet’le uzaktan yakından bağdaşmayan yorumcular neredeyse bizi dinden aforoz ediyor, “kafir” ilan ediyordu…

İyi de kim onlara bu hakkı veriyordu?

Hadi öfkeyle yazılan o yorumları kısmen anlıyorum da…

Türkiye Taşkömürü Kurumu(TTK) Merkez Atölyesi’nde çalışan arkadaşımın anlattıklarına ne demeli?

Merkez Atölyesi, yaklaşık 6 yıldır 12 abonemizin olduğu bizim için de özel bir yeri olan işletme…

Semerkant kermes çadırıyla ilgili haberlerden sonra gazetemize yakınlığıyla tanınan arkadaşımızın yanına gelen iki işçi, “Sen bu gazeteyi burada dağıttığın için cehennemliksin… Günahkarsın… Öbür dünyada hesabını veremezsin” diyor…

Pes vallahi… El insaf be arkadaşım…

Halkın Sesi okuyanlar cehenneme gidecekse, cennetin bileti hangi gazetede kaç kupona?

Biz herkesin inançlarına, hatta inanmayanlara da saygı duyuyor…

Hiçbir cemaatin, hiçbir cemiyetin dokunulmazlığı olmadığına inanıyoruz…

Buna biz de dahiliz!

Ama eleştirirken kimseden icazet almayız…

Yaşamı kamplara bölerek, insanları kategorize ederek, cenneti cehennemi parselleyerek, İslamiyet’in ve onun kutsal kitabı Kuran-ı Kerim’in emrettiğinin aksine kendisi gibi düşünmeyenleri hakir görerek dışlayan bir zihniyet, toplumsal barışa vurulmuş en büyük darbedir…

Devletin kılcal damarlarına kadar nüfuz eden “Gülen Cemaati”ne yol veren AKP hükümeti işler ters gidince “paralel yapı” deyip işin içinden sıyrılacağını zannediyorsa çok yanılıyor…

Aynı yanılgıyı bu kez Gülen Cemaati’ni bitirmek için diğer tarikatlarla işbirliğine giderek sürdüren AKP iktidarı, benzer bir çatışmada işin içinden nasıl çıkacak çok merak ediyorum…

Devletin cemaatlere teslimiyetini bu kez cebirle açıklamak da kurtarmaz AKP’yi…

Ne o… Geometrik şekillerle ülke yöneten iktidarın partner cemaati “yamuk” çıkarsa, bu kez adına “paralel” yerine “yamuk yapılanma” mı diyeceksiniz?

Adıyaman Menzil tarikatı bu cemaatlerden sadece biri…

Geçmişte de Kültür Müdürlüğü’ne ait tek sergi salonunu haftalarca işgal eden cemaatleri eleştirdiğimizde de benzer sertlikte tepkilerle karşılaşmıştık…

Gazipaşa’da binlerce lira kira verip, işçi çalıştıran esnafla haksız rekabete giren cemaat kermesleri, sırf eleştirdiğimiz için bize kızacaklarsa varsın kızsınlar…

Hakaret olmadığı sürece cemaatten gelen eleştiri ve söz haklarına yer vermeye devam edeceğiz…

Keşke hoşgörü içerisinde, gökkuşağının renkleri gibi birlikte yaşamayı becerebilsek!