Biliyorsunuz, milletvekilleri adaylarının belirlenmesinde yardımcı olması amacıyla, CHP, 7 Mart Cumartesi günü Zonguldak'ta  eğilim yoklaması yaptırdı ama bakıyorum birçok kişi bunu ön seçimle karıştırıyor. Hatta bazı mahalli gazetelerin bazı köşe yazarlarının bile bu hataya düştüğünü görüyorum. Halbuki, arada çok fark vardır. Ön seçimde; aday adayları aldıkları oy sayısına göre  seçim listesindeki sıralamaya girerler. Eğilim yoklamasında ise; top yine genel merkezdedir. Zira son ve kesin kararı yine genel merkez verecektir. Burada yapılan; sadece üyelerin aday adaylarına bakışını ölçerek genel merkezin fikir sahibi olmasını sağlamaktır. Örneğin; üniversitelerin rektör seçimlerinde olduğu gibi: Hani çok duyarsınız ya; Cumhurbaşkanı adayların arasından en az oy alanı rektör seçti diye. İşte burada da böyle bir şey olabilir!

Şimdi bu oylama yapıldı; aday adaylarının aldıkları oylar da belli oldu. Peki, bundan sonra ne olacak? Genel merkez bu alınan sonuçlara itibar edecek mi, yoksa listeyi yine kafasına göre mi yapacak? Göreceğiz! Temennimiz üyelerin tercihine, yani demokrasiye saygı gösterilmesi ama benim şahsen şüphelerim var. Bu şüphelerimin sebebi de geçmişten gelen alışkanlıklar ve bu alışkanlıkların devam edeceği korkusu.

Normalde herkesin ve özellikle aday adaylarının bu seçim sonuçlarına saygı göstermesi gerekir, değil mi? Ama korkarım öyle olmayacak. Ya nasıl olacak? Bizans oyunları başlayacak ve bu oyunlar milletvekili kesin listelerinin Yüksek Seçim Kurulu'na verileceği 7 Nisan tarihine kadar devam edecek. İstediği sonucu alamayan bazı aday adayları veya bunların taraftarları genel merkezin kapılarını aşındıracaklar, ve çok oy alanların ne kadar da yanlış adamlar olduğunu anlatmak için her yolu deneyerek onları yıpratmaya çalışacaklar.

Hepten CHP'ye yüklenip haksızlık da etmeyelim, bu, toplumumuzun genel özelliğidir. Zira, bizim de içinde bulunduğumuz, Şark toplumlarında 'düello' geleneği yoktur; 'pusu' geleneği vardır. Rakipler 'ben daha hızlı koşup birinci geleyim' düşüncesinden ziyade rakibe çelme takıp düşürmeyi tercih ederler. İşte buna ''şark kurnazlığı'' denir. Biz de kurnazlık günümüzde  akıllı olmakla bir tutulur hale gelmiştir. Halbuki, akıllı kişi çalışıp üreten insan iken; kurnaz, çalışmadan başkalarının emeğini sömüren insan demektir.

Bir de 'jurnalcilik' neredeyse genlerimize işlemiştir! Sultan Abdülhamid zamanında zirve yapan ihbarcılık müessesesi halen tüm hızıyla devam etmektedir. Rakipler birbirinin ayağını kaydırmak için her türlü Bizans oyununu çevirmeyi politikanın icabı gibi görebilmektedirler.

Her partide görülebilen bu çirkin alışkanlıklar maalesef CHP'de biraz daha belirgindir. Bunun da nedeni; meclisteki diğer büyük partilerdeki katı disiplin ve buna karşılık CHP'deki (demokrasi sanılan) çok başlılıktır.

Eğilim sıralamasında üst sıralara yerleşen arkadaşlar! Her şey bitmiş değil; rehavete kapılmayın! Size naçizane tavsiyem: Genel merkezi boş bırakmayın. Her an bir çelme yiyip liste dışı bile kalabilirsiniz!  Benden söylemesi…