Pazartesi yayımlanacak bu yazı için pazar sabahının erken saatlerinde bilgisayarın karşısına oturdum. Ev ahalisi uyanmadan yazıyı bitirmek niyetindeyim, ama hangi konudan başlayacağıma karar veremedim bir türlü… Çok canımı yakan, insan olduğumdan, bu ülkede yaşadığımdan utandıran Ankara’daki meşum olaydan başlamak istiyordum, ancak düşünürken bile ter içinde kaldım… Elli küsur yıllık ömründe çok katliamlar, cinayetler, insanlığa karşı işlenmiş suçlar gördüm… Maraş, Çorum, Başbağlar kıyımına, Sivas yangınına, Kozlu, Soma katliamına tanık oldum… Ama bu aşağılık olay hepsinden çok yaktı içimi…
 
78 yaşındaki bir kadın, her gün evinin penceresinden seyrettiği mezarlığa vasiyet ettiği halde gömülemedi… Kendini bu ülkenin sahibi zanneden bir grup insanlık düşmanı, buna izin vermedi çünkü… İşin kötüsü, Ankara’nın göbeğinde, 25-30 kişilik kalabalığı dağıtacak polis bulunamadı… OHAL’i bahane edip en küçük hak arama eylemine, akrepler, TOMA’lar, biber gazları ile müdahale eden polis, bir ölüye saldıracak kadar gözü dönmüş şuursuzlara, şefkatle muamele etti nedense… Aklım almıyor, gözyaşlarım içime akıyor yalnızca…
 
BAKANIN YANINA BİLE YAKLAŞAMAZDI
Lamı, cimi yok… Bu insanlık dışı saldırıyı yapan şuursuzlar, cesaretlerini iktidardan alıyor kesinlikle… Mesele birileri olunca, ölülere bile hakaret edip, acıyı yok saymak vukuat-ı adiyeden sayılıyor çünkü… Unutmadık, Berkin Elvan’ı daha yeni toprağa vermiş acılı anneyi, bizzat Cumhurbaşkanı yüz binlerce insana yuhalattı meydanlarda… Konya’daki milli maç öncesi Gar Katliamı’nda yitirdiğimiz insanlar için yapılan saygı duruşu aynı familyanın ıslıkları ve “yuh” sesleriyle kesildi. Birçok ilde HDP binalarını yakıp yıkan saldırganlar hakkında en küçük işlem yapılmadı… Sonuçta iş nebbaşlığa kadar vardı…
 
İçişleri Bakanı Soylu’nun basına yansıyan fotoğrafları da bunu kanıtlıyor bence… Açıklıkla ifade etmek isterim ki, insanlık suçu işleyen şuursuzlara polisin hoşgörüsü olmasaydı, olaylara karışan bir şahsın incelemelerde bulunmak üzere olay mahalline gelen bakanla değil fotoğraf çektirmesi, yanına yaklaşması bile mümkün olmazdı… Fotoğrafın ortaya çıkmasından sonra üzüntülerini açıklamak yerine, ona buna hakaret etmeyi tercih eden Bakan Soylu’nun açıklamalarını da suçluluk psikolojisinin bir ürünü olarak görüp, itiraf saymak gerekiyor kesinlikle...
 
KURALLAR ULUSLARARASI STANDARTLARA GÖRE KONULMALI
Ankara’da bulunamayan polis, Kapuz’da ortaya çıktı… Kumsalda bira içen iki kişi, etrafını saran beş polis tarafından ıslak mayolarıyla karakola götürülerek haklarında işlem yapıldı… Antalya’dan Çanakkale’ye dolaştığım sahil şeridinde, biranın yasak olduğu bir plaja bile rastlamadım… Ama “mavi bayraklı” Kapuz’da yasak nedense… Bana sorarsanız bu olay, bir dünya mirası olan Kapuz Plajı’nın nasıl kötü yönetildiğini, koydu ortaya… Mademki mavi bayrak alındı, kurallar uluslararası standartlara göre konulmalı o halde… Ya da o mavi bayrak derhal indirilmeli…
 

Daha kötüsü de şu: Belediye Başkanı Akdemir, Meclis Üyesi Mevlüde Yalçıner’e, “Kadın olmasaydın ben sana söyleyeceğimi bilirdim” dedi herkesin önünde… Kapuz’da Akdemir’in memurları da, bira içen kadınlara, “Kadın olmasaydınız size gününüzü gösterirdik” demiş… Zonguldak’taki kadın örgütleri, kadınlara yönelik bu sözlere en küçük bir tepki göstermedi… Kötünün kötüsü, iki kadının plajda “bira içiyorsunuz” diye alenen taciz edilmesine de itirazları olmadı… Açık söyleyeyim, üzüldüm bu duruma… Aynı şeyleri AKP’liler yapsaydı ne olurdu acaba? Çifte standart hiç yakışmadı bence…