1995 yılında babam rahatsızlandı. B... Devlet Hastanesinin hekimleri sinüzit teşhisi koydular. 15 gün hastanede yatırdılar. İyileşti diyerek taburcu ettiler. Babam sağlığına kavuşamadı. Baş ağrısı devam etti.  
Beyin uzamanı hekime gittik. "Beyin kanaması var" dedi. Ankara İbn-i Sina Hastanesine gittik. 3 ay tedavi uygulandı. Ama iyileşemedi. Vefat oldu. 
 
HEKİMLERE İLK KEZ BURADA KUŞKUYLA YAKLAŞMAYA BAŞLADIM. 
 
2012 yılında B... Tıp Fakültesi Hastanesine gözlük camını değiştirmek için gittim. Hekim muayene etti. "Sizde göz tansiyonu (glokom) da var" dedi. 3 kere hastaneye çağırdı. Cihazlarla gözüme baktı. İkinci haftanın sonunda "Bizim aygıtlar gözünüze tam teşhis koyamadı. Şu kartviziti alın. Ankara Kızılay'da göz hekimi X.X. var. Ona gidin. Muayene olun" dedi. 
Tam hastaneden çıkıyordum. Ambar memuru olan tanıdığım K. Bey'e rastladım. "Boşuna gelip durma. Senin buraya her girişin zatlara para yazıyor" dedi. Ankara’ya da gitmedim. 8 yıldır gözümde tansiyon mansiyon yok. 
 
HEKİMLERE İKİNCİ KEZ KUŞKUYLA YAKLAŞMAYA BAŞLADIM. 
 
2016 yılında B… ilinde özel bir hastaneye gittim. Tansiyon, şeker, kolesterol, kalp elektrosu değerlerine baktırdım. Hekim “Sizde prostat büyümesi var. Bir iki gün sonra gelin. Biyopsi yapalım” dedi. “Bir ücreti var mı” dedim. “350 TL ödemeniz gerekecek” dedi. 
İşin içinde para olunca kuşkulandım. B… Devlet Hastanesine gittim. Durumu anlattım. Ölçümle yapıldı. Hekim, “Sizin PSA değeriniz 2,9. Çok risk yok. Ama ben bu konuda iyi uzman değilim. Sizi B… Tıp Fakültesi Hastanesinde X.X. hekime göndereyim” dedi. “Tamam” deyip gittim. Doç. Dr. ölçümler yaptı. “Sizde bir sorun yok” dedi. 
         
HEKİMLERE ÜÇÜNCÜ KEZ KUŞKUYLA YAKLAŞMAYA BAŞLADIM. 
 
2019 yılının Kasım-Aralık aylarından beri sağlık otoriteleri bizi COVID-19 ile korkutmaya başladı. Aradan geçen 10 ayda dinlediğim, yazılarını okuduğum 20 kadar uzmanın hiçbirini söylemi birbirini tutmuyor. 52 yaşında, sıradan bir vatandaş olarak hekimlere güvenim, saygım olmadığı için COVID-19 konusunu da abarttıklarını, bunu paraya çevirmek istediklerini, panik oluşturmaya çalıştıklarını düşünüyorum. 
 
Bunlar benim kişisel görüşlerimdir. Hiç kimse katılmasa da böyle düşünüyorum. Çevremde bulunan, son 30 yılda tanıdığım hekimlerin yüzde 90’ı lük arabalara biniyor. Çok pahalı evlerde oturuyor. Çocukları tamamen özel kolejlerde okuyor. Tatillerini 5 yıldızlı otellerde yapıyorlar. İstisnalar olabilir ama hekimlerin çoğu hedonizm (keyif) içinde bir hayat sürüyor. Canan adlı bir kadın hekimin muayene ücretinin 800 TL olduğunu sizler de duymuşsunuzdur.  
 
Hasıl-ı kelam, COVID-19 konusunun bilinçli bir şekilde abartıldığını, büyütüldüğünü düşünüyorum. Bu konunun küresel ilaç çeteleri tarafından köpürtüldüğünü seziyorum. 
 
AMAÇLARI NE? 
-Çok para kazanmak. 
-Soygun yapmak. 
-Lüks içinde yaşamaya devam etmek. 
-Ülkelerin ekonomilerini çökertmek. 
-Geleneksel tıp yöntemlerini iyice yok etmek. 
 
Günde 8 saat uyuyan, 1-2 saat hareket eden, 2-3 öğün yemek (soğan, sarımsak, maydanoz, domates, biber, patlıcan, bezelye, ceviz, yumurta, fındık, fıstık, badem, erik, elma, yoğurt, ayran, keten tohumu, zerdeçal, zencefil, mantar, kekik, nane, tere, barbunya, buğday, peynir, balık, nohut, tarhana, yulaf, salatalık, lahana, turp, şalgam, havuç, karnabahar vb.) yiyen stres yapmayan, endüstriyel (paketli) hiçbir ürünü yemeyen, temizliğine dikkat eden, kalabalık ortamlarda bulunmayan, ABD patentli sahte ilaçları kullanmayan kişilere hiçbir virüs zarar veremez. 
 
Halkın kullandığı maskelerin yüzde 99’unun bir koruyuculuğunun olduğunu sanmıyorum. Dezenfektan diye sunulan ürünlerin de çoğu zararlı kimyasallar ihtiva ediyor. Bize sadece sabun yeter. 
 
Prof. Dr. Kenan Demirkol, Dr. Murat Kınıkoğlu, Doç. Dr. Yavuz Dizdar, Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, Doç. Dr. Oytun Erbaş, Dr. Ümit Aktaş, Dr. Ayşegül Çoruhlu gibi uzmanların söyledikleri doğruya daha yakın gibi duruyor.