Zonguldak, geçen hafta ÇATES’i satın alan ELSAN adlı şirketin, aynı yerde, yeni bir santral için yaptığı başvuruyu tartıştı. Başta çevreciler olmak üzere kimi kurum ve kuruluşlar konuyla ilgili görüşlerini açıkladı. Ortaya çıkan irade santrale karşı mücadele yönündeydi. Kamuoyuna önemli bir gelişme olarak duyurulan haber, bana sorarsanız, tam da “malumun ilanı” sayılacak türdendi. O şirketin, ÇATES’e başka türlü o parayı vermesi mümkün değildi çünkü… ÇATES’in özelleştirilmesi tartışılmaya başladığından andan itibaren olası sonuçları üzerine pek çok yazı kaleme aldım bu köşede. Çevresel etkileri başta olmak üzere kenti bekleyen tehlikelere dikkat çekmeye çalıştım. Gazeteciliği müneccimlikle karıştıran türlerden değilim çok şükür… Olaylarla ilgili tahminden daha çok, olgulara bakıp öngörülerimi yazmayı tercih ederim. Bu konuda da öngörüde bulundum bolca. Ancak sözlerimin etkisi başçavuşun beygirinin marifetinden öteye geçemediği için kimse dikkate almadı ne yazık ki…

 

Gelin yazdıklarım üzerinden bir ufuk turuna çıkalım birlikte. Henüz ÇATES özelleştirilmeden yazdığım “ÇATES Savaşları” başlıklı yazımda şöyle demişim: “ÇATES’in kullandığı kömür ve yakma yöntemi rantabl olmadığı gibi çevre düşmanı da… ÇATES 3500-4000 kalorilik yerli kömür yakıyor. Kullandığı “kritik-altı pulverize yakma yöntemi”  artık terk edilmesi gereken bir teknolojini ürünü. Verimli bir yanma olmadığı için, kül atığı da son derece yüksek. “Kritik-altı pulverize yakma” yöntemiyle çalışan santrallerin verimi ortalama %32 iken, “süper-kritik” santrallerde bu verim %44’lerin üzerine çıkıyor. Elektrik, %35 daha az kömür yakılarak elde ediliyor yani. Baca gazı emisyonları ile atık kül miktarı da o oranda azalıyor.” Santralin verimsiz ve çevre düşmanı olduğuna dikkat çekerek alan şirketin en kısa sürede yeni arayışlara gireceğini anlamışım.

 

TERMİK SANTRALSİZ BİR ÜRETİM STRATEJİSİ MÜMKÜN

Çözüm konusunda da görüşlerimi de “Büyük fotoğrafı görmek” başlığıyla çıkan yazıda sunmuşum:   “Birincisi büyük fotoğrafa bakıp, AKP’nin ‘enerji üssü’ gözbağcılığı ile gözlerimizi değil yalnızca vicdanlarımızı da kamaştırmasına izin vermeyerek çevremizde kurulması düşünülen tüm termik santrallerle mücadele edeceğiz en başta. Zonguldak ve çevresinin bir termik cehennem olmasına izin vermeyeceğiz. Bu santraller hepimize iş, aş verse de, solunacak hava, yaşanacak çevre bırakmayacağı için sonuna kadar savaşacağız onlarla… İkincisi biraz iddialı bir söz olacak ama TTK’nin ve kömür havzasında üretim yapan tüm şirketlerin kendini reorganize ederek, termik santralsiz bir üretim stratejisine yönelmesini sağlayacağız. Proseslerini metalürjik kömüre göre düzenlemelerini ve kalorisi düşük, kül oranı yüksek damarlarda üretim yapmamalarını isteyeceğiz… Böyle bir yönelimin olanaklı olduğunu düşünüyorum.”

 

Kimseye dert anlatılamayınca santral özelleştirilmiş. Yeni durumla ilgili, “Basınımızın Eren muhipliği” başlıklı bir yazı almışım kaleme: “Kentin geleceğini ilgilendiren en yaşamsal konularda bile kolaylıkla algı operasyonları yürütülüyor… ÇATES özelleştirildi, alan şirket yerli kömür kullanmaya devam edeceğini açıkladı örneğin. Yerel basının akıldaneleri bir müjde olarak duyurdu haberi… Bıraksalar el etek öpen bile çıkacaktı… Şirketin yerli kömür yakmaktan başka bir seçeneği yok oysa… Nasıl benzinli araçta mazot yakılamıyorsa, üretim süreci yerli kömüre göre dizayn edilen ÇATES, başka kömür yakamaz kesinlikle…” demişim. Devam etmişim ardından:

 

TTK’NİN ÜRETİM BANDI DEĞİŞMELİ

“ÇATES’in özelleştirilmesi, yalnızca TTK’nin değil, Zonguldak kömür havzasının sonu demek… Kurulu gücü 2X150 MW olan ÇATES, günümüz teknolojisiyle oyuncak gibi kalıyor. Kapasitesi az, teknolojisi eski, yakma verimi düşük, ekonomik ömrü tükenmek üzere olan bir santral konumunda. Rantabl değil ve bu yüzden yeni sahiplerince uzun süre işletilemez. Yerine daha büyük bir santral kurulması kuvvetle muhtemel… Bu da yılda 3-4 milyon ton kömür demektir ki, 2 milyon tonun altında üreten havzanın bunu karşılaması mümkün görünmüyor.  Yeni santral hiç tartışmasız olarak ithal kömüre dayalı olarak kurulacak…  Ürettiğini satamayan Zonguldak kömür havzası da iflas bayrağını çekmiş olacak…”

 

Bu konuda yazdığım daha çok şey var ama hem yerim bitti, hem de mesele açığa da kavuştu bence. Son paragraf olarak ekliyorum, ELSAN’ın yeni girişimi yalnızca çevreyi kirletmekle kalmayacak, TTK’ye öldürücü son darbeyi vuracak. Bu da “Zonguldak Kent Sempozyumu”na Erdoğan Kaymakçı ile birlikte sunduğumuz bildiriden: “Ticari değeri olmayan kömür tozlarından elektrik enerjisi elde etmek amacıyla planlanan ve 1948’de üretime başlayan ÇATES, izlenen yanlış politikalar sonucunda kömür havzasının tek ticari kaynağı haline dönüştü. 1990’lı yılların başından itibaren hem üretim düşürüldü, hem de tüm üretim bandı tümüyle ÇATES’i besleme üzerine kuruldu. Metalürjik kömür üretmeye yönelik stratejinin terk edildiği anlamına gelen bu tablonun bir başka sonucu da, havzanın üretim kalitesinin aşağılara çekildiğidir. Özelleştirilen ÇATES’in görünür gelecekte kapasite artırımına giderek yenileme yatırımlarına gitmesi kaçınılmazdır. Bu yatırımlar kesinlikle ithal kömüre dayalı olarak yapılacaktır. Yalnızca bu durum bile havzadaki üretim stratejisinin sürdürülemez olduğunu açıklamaktadır.” Bilmem daha beterini anlatabildim mi?