''Deja vü'' ne demektir bilirsiniz. Hatırlayamayanlar için hatırlatalım: Bir şeyi daha önce tekrar yaşamış veya görmüş duygusuna kapılmadır.
   Tarihte bazı tekrarlanan olaylar vardır ki deja vü gibidir ama değildir.  ''Tarih tekerrürden ibarettir'' diye bir sözü hepiniz duymuşsunuzdur. Bu söz bize tarihten ders alınmadığını hatırlatır. Zaten ders alınsaydı tarih tekerrür etmezdi.
   Bu gün 12 Eylül Darbesinin 37.nci yıl dönümü. Türkiye bu darbeden önce 27 Mayıs 1960 Darbesini görmüştü. Ufak tefek darbe girişimlerini saymazsak,  15 - 16 Temmuz 2016 tarihinde de önemli bir darbe girişimini atlattı. Ama atlatılan bu darbenin sonuçları da diğer darbelerle bazı benzerlikler göstermektedir.
   Bu günkü konumuz 12 Eylül Askeri Darbesi olduğu için bunun sebep ve sonuçlarına kısaca göz atalım.
   12 Eylül'den önce ülkede asayiş bozulmuş; terör olaylarında her gün onlarca kişi öldürülüyordu. Siyasi cinayetler, kanlı 1 Mayıs olayı, Çorum ve Maraş olayları, Meclis'in kilitlenmesi, siyasi ve ekonomik krizler memleketi yaşanmaz hale getirmişti. Vatandaş sokağa çıkmaya korkar olmuştu.
   Sonuçta, durumdan vazife çıkaran Silahlı Kuvvetler, ülkenin kan gölüne dönmesini neden göstererek, 12 Eylül tarihinde darbe ile ülke yönetimine el koydular.
   Bu darbe sonucunda; 650 bin kişi gözaltına alındı. 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. 50 kişi idam edildi. 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı. 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurt dışına gitti. 171 kişi gözaltında işkenceden öldü. 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu. 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hakimin işine son veridi. 31 gazeteci ceza evine girdi. Üç gazeteci silahlı saldırıda öldürüldü. Gazeteler 300 gün yayın yapamadı. Cezaevlerinde 299 kişi yaşamını yitirdi. 14 kişi açlık grevinde öldü.
   Nasıl? Tüm bunlar size bir şeyleri çağrıştırıyor mu?
   Darbenin ertesi günü vatandaşların büyük bir çoğunluğu ''Kenan Paşa çok yaşa!'' diye sokaklarda bayram yaptı. Ve yukarıda çizdiğim tabloya rağmen halkımız; 7 Kasım 1982 günü yapılan referandumda, darbe hükumetinin yaptığı anayasaya ve Kenan Evren'in cumhurbaşkanlığına % 91.37 oranında ''kabul'' oyu verdi. Bu oran Tayyip Erdoğan'ın % 51 oy alabilmek için neler çektiği göz önüne alınırsa; ezici bir orandır.
   Ders 1: Sonra ne yaptı necip halkımız? Devir değişince ''Kenan Evren tü kaka!'' dedi. 9 Mayıs 2015 tarihinde, 98 yaşında öldüğü zaman cenaze namazına bile gitmedi!
   Ders 2 ise Adnan Menderes'den!
   27 Mayıs İhtilal mahkemesinde yargılanıp idama mahkum edildiği zaman;  idam sehpasına giderken yanında hiç kimse yoktu ve tüm ülkeden tek bir ses bile çıkmamıştı. Halbuki ihtilalden önce ''ona dokunan Cennete gider'' inancıyla, insan kitleleri ona dokunabilmek için birbirlerini eziyorlardı.
   Uzun lafın kısası; ben size en iyisi aşağıdaki anekdotu aktarayım. Dersi de siz çıkarın!
  Tarih 17 Şubat 1959. Adnan Menderes'in de içinde bulunduğu THY uçağı, Londra'da inişe geçtiği sırada düşer... Uçaktaki 21 kişiden 14'ü hayatını kaybeder... Kurtulan 7 kişiden biri de Adnan Menderes'tir... Türkiye'ye dönüşünde Sirkeci Garında  büyük bir devlet töreni ile karşılanır.
   Menderes'i karşılayanlar arasında İsmet İnönü bile vardır ama en ilginç olay bundan sonra...
   Menderes perona ayak bastığında insanlar yüksek boyutlu bir dalga gibi gidip gelirler.... O sırada kalabalığı elinde bıçakla yaran bir adam ensesinden tuttuğu beş altı yaşlarındaki bir erkek çocuğunu Başbakanın önüne yatırır...Herkesin şaşkınlıktan kanı donmuştur... Bu adam, Menderes'in şaşkın bakan gözlerinin içine diktiği gözlerini devirerek: ''Seni bize Allah bağışladı. İzin ver oğlumu senin için Allah'a kurban edeyim'' diye bağırır...Bakışmalar esnasında adam bir an şaşkınlığa düşünce, polis fırsatını bulup çocuğu adamın elinden kurtarır...
   O olaydan tam 18 ay sonra.. Takvimler 17 Eylül 1961'i gösterdiğinde; Adnan Menderes titrek adımlarla idam sehpasının merdivenlerine çıkar.  Ölümle yaşamı birbirine bağlayan sehpanın üstündeki sandalyeye çıkarılır... Cellat gelir... Menderes'in ayaklarının altındaki sandalyeyi çeker.  Menderes'in ayak uçları masaya değdiği için can vermesi tam sekiz dakika sürer...Yani işkence çeker..
   Şimdi gong!... Adnan Menderes'in ayaklarının altındaki  sandalyeyi çeken adam kimdi biliyor musunuz? Bilmeyenler için söyleyeyim. Sirkeci Garında çocuğunu Menderes için kurban etmek isteyen adamdı: Üsküdarlı gece bekçisi Kara Kemal (Ayson)...
   Dahası var... Oradaki görevli askerlerin ifadesine göre; bu cellat  ipte sallanan Menderes'in rugan ayakkabılarına bakarak, ''bu ayakkabılar benim olacak'' diye söylenir..
   Yaa..İşte böyle bu işler..