Dedik ki insanların ekonomik durumu aile bütçesini ayakta tutacak güçte değil. Özellikle 2020 başı itibariyle piyasayı allak bullak eden zamlar, kıt kanaat geçinen insanların iki ayağını bir pabuca sokmuşken, Kaldırım Katkı Payı garabetini çıkardınız! Hiç kimseyi dinlemediniz! Parkları paralı yaptınız! Asansörü paralı yaptınız! Minibüsler hakeza öyle! Yetmedi; suya % 30 zam yaptınız! Zaten tonunu 5.-TL’ye kullandığımız su oldu 6,5 TL.
Bütün bunlar, CHP’nin belediyecilik anlayışına aykırı dedik! Sosyal demokrat belediyecilik bu değil dedik! Hiç kimseyi dinlemediniz!
Yalnızca 10.-TL parası olduğu için iki ton su satın alabilen aileler tanıyorum! Sizin gözlerinize mil mi çekildi? Bari asgari geçim oranının altında olanlardan su parası almayın! Hadi alıyorsunuz bari onlardan az alın falan gibi sözler size vız gelip tırıs gitti!
Koronavirüs salgını nedeniyle toplum her anlamda çökünce şaka gibi bir kararla suya % 30 indirim yaptığınızı söylüyorsunuz. Sosyal demokrat belediyecilik önce % 30 zam yapıp sonra % 30 indirim yapmak değil; “Önümüzdeki üç ay abonelerimiz suyu ücretsiz kullanacaktır!” diyebilmektir! Diyebildiniz mi? Hayır! Sizi bilmem ama benim bu türden popülist politikalara karnım tok!
 
MAŞALLAHINIZ VAR; ZEHİR GİBİSİNİZ!
Zonguldak’ın virüse karşı karantina altına alınması sonrası yerel basın ve sosyal medya kullanıcıları doğru bir saptama yapıp tanıyı koydu; “Hem madenler, hem termik santraller bölge insanını sağlık açısından çökertti! O nedenle vaka ve ölüm sayısı arttı!
Maşallahınız var; zehir gibisiniz! Yanlış anlamayın, zehirli falan değilsiniz ama bu ‘keskin zekâ ürünü’ saptamalar için öncesinde termik santrallere karşı kıyısında kenarında bulunup mücadele etmiş olmak gerekmez miydi?
Zonguldak merkez ve ilçelerden (buna Bartın da dâhil) bir avuç duyarlı insan dışında kimin sesi çıktı? Kadınlar başta olmak üzere köylülerimiz yanımızda yer alırken nedense sizler yoktunuz! Bilmem ne derneğinin masasına oturup poz vererek, bildik cümleleri basına servis edip sonra da “Açıklamamızın yerel basındaki yansımaları!” diye çiklet çiğneyenleredir sözümüz! Yaptığınız bu reklâmlık ‘şeyler’ sizi bağlar; bizi değil! Yani, kendi adınıza konuşun. Bizi temsilen konuşuyormuş gibi yapmayın! Siz hiçbir zaman bizi temsil etmediniz!
Termik santrallere, HES’lere, ağaç ve ormanların katledilmesine karşı mücadele ederken yanımızda yöremizde belediye başkanları, o reklâmlık derneklerin yöneticileri, partilerin il ilçe başkanları, meslek örgütü yöneticilerini de görmek isterdik! Yoktunuz! Şimdi, “Şöyle oldu da... Böyle oldu da... Zonguldak insanı mağdur da...” gibi tribün gösterilerinizi size iade ediyoruz! Bari susun!
Zehir gibi değil, zehirli mantar gibisiniz!
 
KAPİTALİZM KISKACINDA...
Kapitalizmin kaba sömürü çarkı ve onun uşaklığını yapan din tüccarları toplumların iflahını kesiyor! Bu dünyanın her yerinde böyle!
1990 yılında Sovyetler Birliği özelinde dünya sosyalist sisteminin kendisini imha etmesi sonrasında doğrudan kapitalizmin kucağına yuvarlanan insanlık, o günden bu yana gün yüzü görmüyor!
Özellikle sosyal kazanımların tırpanlanması ve Genel Sağlık Sistemi üzerinde yaptığı tahribatla yaşamı çekilmez kılan kaba kapitalizm kan emici kene gibi bir noktadan sonra tıkanacaktır! Dünyanın yaşadığı bu virüs sarsıntısından sonra her şeyin eskisi gibi ‘olamayacağını’ düşünenlerdenim.
Sosyalizmin kazanımları bugün yalnızca Küba örneğinde gözlemlenebiliyor. “Ama onlar çok fakir!” diye itiraz edenlere sorum şudur; “Biz ne kadar zenginiz ki?” Kazandığı parayla geçinemeyenin zenginliği mi olur?
Öyle bir kültürel yozlaşma yaşıyoruz ki çamura saplandık! Bugün insan sağlığı, ulaşım ve bilgilenme tüccar malıdır! Tarım, hayvancılık ve sanayi çöktü! Etin kilosu 60.-TL! Sosyal ve kültürel yaşam çöktü! Eğitim bitti!
Her şeye karşın gelecek güzel günlere inanıyorum! İnsanın olduğu yerde umut bitmez; bitmemeli! İnsanlık yönünü mutlaka aydınlığa doğru döndürecektir. Bunu yaşarken göreceğiz!
 
FACEBOOK’TAN SİLMEK...
Bu milletvekili telefon numaramı nereden aldı bilmiyorum, ikide bir MSN iletisi gönderiyor. Bilmem ne kandil gecesidir, pat; bir MSN! Milletvekili kutluyor! Milli bayram, dini bayram, pat; bir MSN! Milletvekili kutluyor! Anneler Günü, Babalar Günü... Gene aynı!
Çaycuma’da yaşanan Kaldırım Katkı Payı garabeti patlak verdiğinde benim bildiğim en az üç kişi yüz yüze bu milletvekiliyle görüşerek sorunu enine boyuna anlattı! Bu milletvekili anlatılanları dinlemedi bile!
Toplumsal sorunlara böylesine mesafeli birisinin salt milletvekili olması sıfatıyla ikide bir benim şu günümü bu günümü kutlamaya ne hakkı var? Bu gibi şeyler benim karakter yapıma aykırı! Bu türden şekilsellikleri sevmiyor ve istemiyorum!
Bu milletvekilinin facebook sayfasına girerek, bana MSN iletisi göndermemesini, telefon numaramı MSN gönderilecekler listesinden silmesini iki üç kez yazarak bildirdim.
Sonuç; milletvekili beni engellemiş! Doğal olarak benim facebook arkadaşım olmayan birisinin engellemesi konuşulacak bir durum değil! Ancak, bu fiil seçmenin sesini kısmak, susturmak fiilidir! Ben seçmenim ve sizin partinize oy verdim! Asil olan benim; vekil olan sizsiniz!
Son kez yazıyorum, sayın milletvekili, bana bir daha MSN iletisi gönderirseniz hukuki haklarımı kullanıp gerekli girişimlerde bulunacağım! Bilginize...
 
STANİSLAW JERZY LEC
Polonyalı şair ve yazar Lec’ten sizler için aforizmalar seçtim. Bana anlamlı gelen bu aforizmalar size de anlamlı gelecektir diye düşündüm!
Özellikle ilk aforizmayla kendimi özdeşleştirdim. Ömrüm kaynağa ulaşmak için akıntıya kulaç atmakla geçti!
Yoruldum mu? Evet! Pişman mıyım? Hayır!
...
Kaynağa ulaşmak için akıntıya karşı yüzmek gerekir.
Gerçek olan her şey doğru değildir.
Gölgem duruşuma bağlıdır.
Zirvenin zemini uçurumdur.
Kendine iyi bak; devletin malısın.
Akıllı Don Kişot, uygun rüzgârı bekler.
Öteki dünya, bu dünyada çıkmış yasalarla yönetilir.
Samanlık atlara başka, sevdalılara başka kokar.
Öyle büyük boş laflar vardır ki, içinde tüm bir ulus tutsak edilir.
Tenceren boşsa ateşi niye karıştırıyorsun?”