İzleyenler bilir, yazılarımda sıklıkla kullandığım sözcüklerden biri olan dezenformasyon bir savaş deyimi olarak ortaya çıkmasına karşın, günümüzde, daha çok, habercilikle ilgili bir terim olarak kullanılıyor…
Bilgiyi çarpıtma, içini boşaltma, sürekli tekrarlayarak kanıksatma, gerçeği tersyüz etme gibi pek çok anlamı olan sözcük, aslında, bir yöntemi, bir gazetecilik tekniği anlatıyor…
Türkçemizin olağanüstü güzellikteki “At izini, it izine karıştırmak” deyimiyle açıklanabilecek bu yöntemle kitleleri belirledikleri yöne sevk etmek için belli merkezlerde üretilen bilgiler, kendine özgü tekniklerle pompalanarak ortalığa kalın bir sis yayılıyor…
Gerçeklerin üzerini örten karanlıkta toplum güdüleniyor ve dilenen sonuçlar çıkarılıyor ortaya…
Gerçek, çoğu zaman tüm berraklığıyla ortaya çıkıyor ama atı alan, Üsküdar’ı çoktan geçmiş oluyor…
Söylemeye gerek var mı bilmiyorum, en çok egemen güçler kullanıyor bu teknikleri…
Her türlü olanak ve güç ellerinde ve bu gücü tutmak, egemenliklerini sürdürebilmek için gerçeklerin tersyüz edilip, birilerini şeytanlaştırmaya şiddetle ihtiyaç duyuyorlar çünkü…
Başta devlet bankaları olmak üzere tüm kamu kurumlarının reklâm desteğiyle azmanlaşan havuz medyası yaydığı dezenformasyonla AKP’nin en önemli oluşturucu gücü olarak işlev görüyor…
Dokunanın yandığı zamanlarda Fettullah Gülen’e gövdesini siper edip, adeta peygamberleştiren bu zevat, AKP ile araları bozulur bozulmaz, haber altyapısını oluşturdu ve bir anda şeytanlaştırıverdi örneğin…
Geniş kesimler de anında uyum sağladı bu duruma…
Emin olun o zaman yaydıkları da sinsi bir propaganda yalanıydı, şimdi yaptıkları da…
 
AHLAKSIZCA YAYINLAR YAPILIYOR
Yöntem şimdi mi gelişti, Hayır! Dünyada da çok da, 6-7 Eylül 1955’de, İstanbul’da, özellikle Rum azınlıklara yönelik saldırılar iyi bir örnektir buna…
Yıllar sonra tümüyle gün yüzüne çıktı ki, köşeye sıkışan Demokrat Parti yönetimi, toplumsal muhalefeti susturmak için bir tertip yapmış, bu kanlı tertibin işaret fişeğini de, İstanbul Ekspres adlı gazeteye yaptırmıştı…
İnanın aynı şeyler sürüyor hatta daha kötü işler oluyor şimdilerde…
Ülke geneline yayın yapan, her biri sözüm ona bir birinden bağımsız 7–8 gazete, ayda birkaç kez, aynı manşetlerle çıkıyor örneğin…
Akla zarar teoriler ve ancak şeytanın aklına gelecek yalanlarla gerçeğe aykırı şekilde koro halinde yayın yapılıyor…
Pek çok yalanın açıkça ortaya çıkmasına karşın, yayınlar, hiç aksatılmadan, büyük bir pişkinlikle sürdürülüyor…
Kendilerini “İslami medya” olarak tanımlayan bu güruh, dinin her şeyden önce ahlak olduğunu bile unutturuyor topluma…
Kendileri gibi düşünmeyenlere galiz küfürler edip, sokak ağzıyla hakaret etmekten çekinmedikleri gibi dezenformasyon tekniklerini kullanarak, kullandıkları dilin eleştirisini, hiç sıkılmadan, “dine saldırı” olarak manşete çekiyor…
Tümüyle dünyevi iktidar için oluşturulan siyasal hatta karşı yürütülen ideolojik bir tartışma bu oysa…
Bu yüzden en küfürbazları, bizzat baş efendi tarafından “şehit” mertebesine çıkarılıp, şehitliğe gömülüyor…
İdeolojik tabanı olan bu medya ne yazık ki, kendi insan tipini de yaratıyor…
AKP’ye oy veren geniş kalabalıklar, bunlara tanınan imtiyazları, aktarılan kamu kaynaklarını, “Ne var bunda?” sorusuyla karşılıyor…
Yetinmiyor, “Başkaları yaparken iyi de, onlar yapınca mı kötü” ahlaksızlığını ilkeselleştirerek vicdanlarını karartıyor…
Sonuçta çirkinin de çirkini bir insani bozukluk çıkıyor ortaya…
 
ATEŞ OLMAYAN YERDEN DUMAN ÇIKARILIYOR
Zonguldak’ta yürütülen Filyos tartışmaları da bu eksende yürüyor…
Batı Karadeniz’in en önemli ekosistemini kirli teknoloji ürünü yatırımlarla yok edecek uygulamalar, ilde yaratılan atmosferle, karşı çıkılması mümkün olmayan tanrı buyruğu haline getiriliyor…
İşine geldi mi en çevreci kesilen bir kısım medya, bu tartışmaları yapanları, “Şurası şöyle olsa” demeye kalkanları kent düşmanı ilan ediyor…
İşsiz, aşsız, geleceksiz bırakılmış toplumsa bunlara inanıyor…
Hiç durmadan “Filyos projesi başlıyor” haberleri yapılarak, “AKP Zonguldak için çalışıyor” imajı yaratılıyor…
Hiçbir şeyin olduğu yok oysa AKP’nin parmağını bile kıpırdatmıyor, sözcüğün tam anlamıyla ateş olmayan duman çıkarılıyor…
Manşette olayla ilgili bir haber verilirken, iç sayfalarda, bunun tümüyle hilafında yazılar alınıyor kaleme…
Yetinilmiyor, mahkeme kararlarıyla da sabit olan hukuksuzluklar normalmiş gibi gösterilip, hukuku savunanlar linç edilmeye çalışılıyor…
Egemenlere dönüp, “Yeter bu milletin onuruyla oynadığınız” demedikleri gibi, diyenlerin de sesi boğuluyor…
Bu dezenformasyonu yapanlar da en acar gazetecisi oluyor kentin…
Ne diyelim, hayırlı olsun vatana,  millete…