Belediyeler, insanların toplu yaşama adım attıkları yerel yönetimlerdir.

İnsan, para ve çevre’nin düzenlenmesi açısından, insan yaşamında önemli yer tutarlar.

Eskiden belediye denince akla, çöp, su ve yol gelirdi. Şimdi, internet çağı dolayısıyla durum değişti. İmar, yapılaşma, katılım geliyor.

Yani, hizmet ve demokrasi.

Demokrasinin, hizmetle çakıştığı noktada, bulduğu tarif olan kentlileşmenin neresindeyiz?

Kentimde neler oluyor’ demektir kentlileşme…

Seçim arifesinde belediyecilik üzerine, tartışacağız.

Ancak, bu gün ki konumuz, belediyelerin uygulamaları üzerinden geleceğe ışık tutmak.

Birindeki uygulama, genelde hepsine şamil tutulabilir. Belediyelerimiz, birbirinden farklı değil. % 10 eksikleri, %10 fazlalıkları var birbirlerinden.

Başkanından meclis üyesine, birikim, uzmanlık ve proje adamlığı gibi bir ‘nitelik’ arayışı yok genelde.

Seçim arifesinde, ortaya çıkan aday adaylarını bir inceleyin görün.

Demokrasinin beşiği’ diye adlandırılan belediyeleri ‘icraat’ açısından incelediğinizde, maalesef ‘rant kapısı’ oldukları ortaya çıkıyor.

Demokrasi açısından baktığınızda, yüzünüzün kızarmaması mümkün değil. (Rantiyeler hariç)

Zonguldak Belediyesi’nde, meclis içinden ‘başkan’ seçimini düşünün…

Bir yanda “satın alınacak adamlarla Zonguldak’ı yönetmek isteyenler” diğer yanda parti ve yandaşını satıp mutlu olanlar

Nitelik’ aranmadığında ‘Rabbena hep bana’ ve ‘benden sonrası tufan’ sözü uygulaması başlar.

Dolayısıyla, şu anda piyasada olanlar, tarife tıpatıp uyuyor. Proje anlatıp, çözüm arayışı yerine, talep toplayıp şimdiden rantiye (getirimci) kapısı aralıyorlar.

Kimisi eski parlamenterleri yandaş edip, Acılık’ta işadamı arıyor, kimileri gözüne kestirdiği alanı parselleme ‘rüyasına’ yatıyor. Kimi TTK’da daire başkanlığı, kimi il genel meclis üyeliği, kimi falanca daire müdürlüğüne ‘fit’ olmaya hazır.

Onun için nitelik (kalite) diyorum. Nitelik olduğunda, meclis üyeleri ‘tüm komisyonlarda ben olayım’ demez. Nitelik olursa, imar rezaleti kalmaz. Nitelik olunca, disiplinsizlik yok olur.

Disiplinsizlik deyince. Birkaç gün önce, Belediye Zabıta Müdürü istifa etti. Sebebi bugünün değil. Yıllara dayanıyor. Kozlu yolundaki kafeleri biliyorsunuz. Statüleri büfe. Ama büfelikten çıkıp ‘imar’la ilgili yasaları tüfe etmişler. Yapılacak olan, ‘göz yumulan süre içinde genişledikleri ölçüde’ çalışacakları statüyü onlara vermekti. Siz hem statülerini vermez, hem de istedikleri işi yaptırmazsanız, iş medeni ölçülerden, çıkar, ‘bedeni’ müdahaleye döner. Zabıta Müdürü’nden, yetkisi dışında iş isteyen büfe sahibi, çevresinde ruhsatsız ya da ‘alelusul’ çalışanları bildiği için, kendisine de ‘nargile’ yolu ister.

Sonuç: Riyaset makamında ‘sinkaf’lı mücadele…

İş disiplininden kopmuş bir belediyecilik’ örneği bu. Makam penceresinden baktığında, 30 tane kaçak bina gören bir belediye başkanı, bu olayın neresindedir? Başındadır. Çünkü‘Benim zamanımda mı yapıldılar?’ deme lüksü yok.

İş disiplininden devam edelim. Kozlu yolunda AVM kenarında ki yapma şelaleyi biliyorsunuz. Milyarlar verilip yaptırıldı. Hafta da 160 ton su dolduruluyormuş, yol kenarındaki havuzlara. Havuzların dibi çatlak olduğu için su kaçırıyormuş. Suyun tonu kaç lira? Zonguldak, çevre iller arasında en pahalı suyu içiyor. Sudaki kayıp kaçak oranı ne?

Bu bir iş disiplinsizliği değil mi?

Örnekleri çoğaltmak mümkün.

Düşünün... Belediyecilikle hiç çakışmayan gelişmeler karşısında, Kozlu yolu kavşağında yapılan ‘Dönmeyen dünyalı fıskiye ve ‘GPS koordinatsız’ kent rehberiyle mutlu oluyoruz.

Elin oğlu Ankara da kaç tonluk Atakule’yi döndürüyor, sen on kiloluk dünyayı ışıklandırıp döndüremiyorsun!

Elin oğlu, kültür, turizm, ve doğal varlık noktalarının yerlerini, Evrensel değerlerle tespit edip, ‘küresel konumlandırma düzeneği’ kullanıyor, sen ‘tek ünite rotatif’le renkli  el rehberi basıyorsun.

Pöhhh…

Aslında 629 Adımlık Şehir açısından normal bir icraat.

Ama ‘böyle gelmiş, böyle gitsin’ mi?

Kızılderili atasözü der ki ‘Bu dünya atalarımızdan kalan miras değil, çocuklarımıza bırakacağımız EMANETTİR

Seçim arifesinde, belediyeyi yönetecek adayları tespit edecek ve onları seçeceklerin ‘kalite’ye, ‘emanete hıyanet ETMEME’ açısından bakmaları farzdır.

Bekleyelim, görelim.