Dün çok ilginç bir şey oldu…

Tanıyanlar bilir…

Tanımadığım telefon numarasını açmam…

Yine böyle arayıp ta açmadığım biri dün gazeteyi arayıp benimle görüşmek istemiş…

Telefona bizim muhasebe işlerimize bakan Ahmet ağabey çıkmış…

Karşısındaki kişi, “Ben Drej Ali” diyince, Ahmet Ağabey’de Sermet Ağabey’e seslenmiş…

“Sermet Bey Drej Ali arıyor”

Sermet Aksu ile bir süre konuşan ve Halkın Sesi’nde çıkan ÇATES’le ilgili haberde adının geçtiğini Zonguldaklı dostları aracılığıyla öğrendiğini söyleyen Drej Ali lakaplı Ali Yasak(Biz onun yalancısıyız) Sermet Ağabey’den benim telefonumu istemiş…

Hemen peşine beni arayan Sermet Ağabey, “Mustafa Drej Ali seni aradı. Telefonunu verdim arayacak” demesine kalmadan son dört rakamı 30 30’la biten bir numara aramaz mı?

Şimdi açsam… Ya biri kafa yapıyorsa?

Açmasam karizma çizilecek, “korktu açmadı” diyecek…

Bizim izlediğimiz mafya filmlerinde babalar bu işleri alt kadroya yaptırıyordu…

Demek ki başroller değişince, senaryo da değişiyor…

Demek ki, Drej Ali arızalı işlerle bizzat kendisi ilgileniyor…

Açmadım… Merak etmiyor da değilim hani…

Neden açmadığıma gelince…

Hayatında kendi babasından başka “baba” tanımayan biri olarak, Ali Yasak’ın aramasından değil de, lavuğun birinin Drej Ali’nin ismini kullanarak dalga geçmesine fırsat vermekten korkarım…

Yıllar önce Zonguldak’a 3’üncü Lige terfi müsabakası için gelen kumarhaneler kralı Ömer Lütfü Topal’ı öldüren Özsahra-i Cedit Başkanı, “Aliço” lakaplı Ali Fevzi Bir hakkında Milliyet Gazetesi’nde çıkan bir haber yüzünden benzer sıkıntı yaşamıştım. Susurluk Davası’nda da yargılanan Aliço’yu şike olduğu iddia edilen maç sonunda özel TİM’cilerin omuzlarında çektiğim fotoğraf, Milliyet’te “Susurlukgücü” olarak manşette çıkınca Türkiye gündemine oturmuştu… Milliyet Gazetesi’ni arayan faks çeken kişiler, “Haberin hesabı sorulacak”  diyorlardı. Gençliğin verdiği toylukla günlerce anacığımla helalleşerek evden çıkmıştım…

Çünkü aynı özel TİM’ciler Susurluk Davası’nda yargılanırken birbirlerini tanımadıklarını söylüyor, hakimle dalga geçiyorlardı…

Haberi çıktığı gün dönemin Emniyet Müdürü İdris Pala beni yanına çağırıp ağzımdan bir şeyler almaya çalıştı… Görüşme sırasında sözde adaletin temsilcisi bir polis şefi elime bir cep telefonu tutturdu…

Telefondaki kişi Aliço’ydu…

Zıpkın gibi fişek gibi bir muhabirdim ama…

Onunla korkmuyormuş gibi konuşmaya çalışırken bacaklarımdaki titremenin sesime de yansıdığını fark eden Aliço, “Bizim seninle bir işimiz yok koçum. Sana o haberi yaptıran Pursaklar Belediye Başkanı ile görüşeceğim” diyince rahat bir nefes aldım…

Dün Drej Ali ya da her kim ise aradığında o gün aklıma geldi…

Ya birisi bize gözdağı vermek için Drej Ali taklidi yapıyor…

Ya da gerçekten arayan Drej Ali…

İkinci şık ise 3 vakte kadar sizin de haberiniz olur:))

Yarın aradığınızda uzun süre açmazsam söz telesekretere halimi merak edenler için şu mesajı bırakacağım…

“Aradığınız kişi hakka yürüdü”

Yüzünüzden tebessüm eksik olmasın…