“Dindar ve kindar nesil yetiştirme”  anlayışı “tek tip kafalar yetiştirme”  sonucu doğurarak giderek özgür  insanı, özgür düşünceyi yok edecektir.  Bu durumda ise her şey, her konu din kurallarına göre yorumlanacak, şeriat yasalarına göre hüküm verilecektir. Dinsel baskıyla tek tip kafalar yetiştirmenin bireyi yok ettiği gerçeği, hayatın her alanında kendini gösterecektir.
                Yaşadığımız 21. yüzyılda dünya büyük bir hızla ilerlerken, artık ezberci,  din baskısında, araştırmayan,  sorgulamayan, yorumlamayan eğitim, bu günün insanına bir şey vermiyecektir, bir yarar sağlamıyacaktır. Aksine onu robotlaştıracaktır. Okumayacak, araştırmıyacak, doğru-eğri sorgulamıyacak, kendisine söylenene inanacaktır.
                Din baskısı ile "Ayıp" ve Günah" diye eğitilen toplum, laikliği, dinsizlik olarak algılayacak, laik Cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal Atatürk’ü ve bu yolda gidenleri düşman belleyecektir. Anayasamızın 2. maddesindeki “laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti” olan Türkiye Cumhuriyeti  kaldırılacak, yerine din/şeriat kurallarına göre yönetilen İslam Cumhuriyeti kurulacak, halifelik geri getirilecektir.
                *****
                Bu amaçla, kurulacak İslam Cumhuriyeti için “kinine sahip çıkacak dinci gençlik” yetiştiren eğitim sisteminin temel taşları  yıllardır döşeniyor. Yapılanları şöyle bir hatırlayacak olursak, dinci kadrolaşmanın büyük mesafe kat ettiği görülecektir.
                İmam hatiplerin okul ve öğrenci sayısı anayasaya ve devrim yasalarına aykırı biçimde inanılmaz biçimde artırıldı. İmam hatip ortaokulları yeniden açıldı. Geleceğin tüm gençliğinin bu okullarda okuması hedef olarak konuldu. Bunun için aileler ve öğrenciler kimi zaman özendirilerek, kimi zaman baskılanarak bu okullara yönlendirildi.
                İmam hatip okullarının diğer ortaokul ve liselerle aynı çatı altında bulunması sağlanarak, diğer öğrencilerin etki ve baskı altına alınmasına olanak yaratıldı. 2015 yılında imam hatip ortaokullarını sayısı 1597’ye, imam hatip liselerinin sayısı da 1017’ye ulaştı. Bu okullarda 2015 yılı itibariyle bir milyona yakın çocuk/genç okumaktadır.Basında ailelerin özendirilerek ya da baskı ile çocuklarını bu okullara göndermeye zorlandığı ileri sürüldü.
                Okullar, adları değiştirilerek imam hatiplere dönüştürüldü. Dönüştürülemeyenler imam hatip okullarıyla aynı çatıyı paylaşmak zorunda bırakıldı. Kuran, Peygamberin Hayatı   dersleri konularak tüm okullar imam hatipleştirildi.
                Laik eğitim-öğretim, dinci kimliğe büründürüldü. Ders programlarından Atatürk ile ilke ve devrimleri çıkarılırken, bu programlar dini açıklamalar ve hurafelerle dolduruldu. Felsefe dersleri kaldırıldı; müzik, resim gibi güzel sanat derslerinin saatleri düşürüldü. Okumayı öğreten fişlerde dini sözcük kalıplarına yer verildi.
                Kuran kursları devlet denetiminden çıkarıldı, tarikat ve cemaatlere bırakıldı. Bu kurslar neredeyse alternatif eğitim kurumu sayıldı. Hafızlık kursuna giden imam hatip öğrencilerine izin verildi. Üstelik kursta geçen süre okul süresinden sayıldı. Kuran kursları ve hafız sayısında patlama yaşandı.
                23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı haftasını gölgelemek ve giderek unutturmak amacıyla bir “Kutlu Doğum Haftası” icat edildi; haftanın okullarda etkin biçimde kutlanması istendi.Ulusal bayram kutlamaları ve Andımız kaldırıldı; tüm okullara mescit açıldı.
                Okullarda kız ve erkek sıraları, sınıfları ve giderek okulları ayrılmağa başlandı. Kız çocuklarının lise çağında eve kapatılması için gerekli düzenlemeler yapıldı. Bu yöntemle liseye devamı önlenen kız öğrenci oranı yüzde 40’a tırmandı. Türban lise ve ortaokullarda serbest bırakıldı. İlkokullarda türban takan öğrencilere hoşgörülü davranılması istendi.
             Toplum yaşamımızda ve okullarımızda her türlü ulusal bayram kutlaması yasak edildi. Böylelikle ulusal duygu ve düşünce yok edilmeğe çalışılmakta.  .Atatürk adına adeta ambargo konuldu. Resmi gösterilerde ulusal marşlar çalınmıyor,  yerine Mehter Takımı ile “Yeni Osmanlıcılık” körükleniyor.
                *****
                Anayasa’nın 24. maddesinde: “Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandıramaz.” Yani bu yapılanlar Anayasa’ya akırı olmuş oluyor.
             Anayasa’nın 42. maddesinde, “Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz” deniliyor.
           Anayasa’nın 58. maddesiyle devlete,  “Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin pozitif ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda ve Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı” önlemleri alma görev ve sorumluluğu yüklenmiştir.
                *****
                Biz hâlâ “du bakali ne olacak” masalına fal açmağa devam edelim bakalım. Şu Anayasa değişiklikleri bir gerçekleşirse eğer, nur topu gibi bir “Halife Sultan”ımız olacak. Vatana millet hayırlı olur inşallah!..