ABD, Fransa, İngiltere, Almanya, İtalya, Portekiz, İspanya vb. Emperyalistler,  Balkanlar ve Kafkaslardan sonra Afrika ve Ortadoğu halklarının da etnik, dinsel ve mezhepsel farklılıklarını sürekli kaşıdı. Halkları birbirine boğazlattı. Merkezi hükümetleri –Ulus devletleri hantal görüp bu yapıları önce otoritesizleştirdi sonra kanlı bir şekilde tasfiyeye sürükledi.

Aynı güçler bir taraftan da demokrasi havariliğini elden bırakmadı. Dünyada ve Türkiye’de bazı safdil solaklar buna “Arap baharı” dedi.

Libya, Fas, Tunus, Cezayir, Mısır, Irak, Suriye, Yemen, Pakistan, Afganistan vb. ülkelerde emperyalistlerin “ böl-parçala yönet” taktiğine uygun olarak savaş tüm katliamları ile devam ediyor.

Emperyalist ülke yöneticilerinin çoğu bu savaşta ölenlere bir yandan timsah gözyaşı dökerken bir taraftan silah üretimine devam ediyor.  

Savaş devam ederken Türkiye ve bazı ülkelerin solakları meydanlara çıkıp “ Savaşa hayır” diye bağırıyorlar. Daha önceki yıllarda da aynı güçler sanki savaşın temizi de olurmuş gibi “ Kirli savaşa hayır” diye meydanlarda bağırıyorlardı.

Bu sloganları atanların her can kaybında kendi bedeninden bir parça kopmuş gibi acı duyduklarından hiç şüphem yok, ama canım kardeşim silah üretimi devam ederken savaş durur mu?

ABD ve müttefiklerinin ortak hava bombardımanında yaptıkları her atışın parasal bedeli o ülke halkını daha da çok felakete sürüklüyor.

Evet, “Dün Köle idiler bugün Göçmen”... Kim bunlar?

Afrika Ortadoğu ve doğu halkları. Neden ülkelerini terk ediyorlar? Burjuva medyanın yazdığı gibi sadece iyi ve varsıl bir yaşam sürmek için mi araç lastikleri ile denize ölümüne atlayıp ülkelerini terk ediyorlar? Burjuva basın bazen de göçmenlerin dramatik hazin sonlarını magazinleştirip yazmayı da ihmal etmiyorlar.

Şimdi kendi kendimize soralım, bir insan; sevdiklerini, doğduğu toprakları terk edip daha rahat bir yaşam sürmek için ölümü göze alıp başka bir ülkeye gitmek ister mi?

Anadolu insanı ve yüzyıllardır birlikte yaşadığı Rum ve Ermeni ahali zorla kendi topraklarından nasıl söküldüğünü iyi hatırlar.

Afrika, Ortadoğu ve Doğu’dan yüz binlerce insan savaştan kaçıp ülkelerini terk ediyor.

İnsanın yaşadığı toprakları zorunlu olarak terk etmesi veya terk etmek zorunda kalması ne acıdır bilir misiniz. En basiti Gurbetçileri düşünün, hepsinin aklı memleketlerinde.

Savaş ve silah üretimi tüm hızıyla devam ediyor. Savaş nedeniyle emperyalistler, Ülkelerin ulusal kaynaklarına el koyuyor. Kadın, çocuk, yaşlı, genç insanlar toplu katliamlarda öldürülüyor.

Savaşın devam ettiği ve otorite boşluğunun oluştuğu ülke insanları ülkelerini terk etmek zorunda kalıyorlar ve hepsinin hedefleri de başta Avrupa ülkeleri ve Amerika.

Hani şu Köle tacirleri tarafından yıllar önce yaşadıkları topraklarda elleri ayakları bağlı olarak getirilip satıldıkları ülkeler.

Yüzlerce yıl, yüz binlercesi kendileri Köle olarak satıldıkları gibi ülkelerinin doğal kaynakları ve insan emeği emperyalistler tarafından kan emici sülük gibi sömürüldü. 

Dün, tamamen iradeleri dışı bir hayvan gibi satılan ve satıldıkları ülke ekonomisine neredeyse 24 saat çalışıp katkı sunanların torunları olan bugünün Göçmenlerine emperyalist sistem bir bedel ödemek zorunda.

Buna; köle ticaretinden pay alan Osmanlının torunları olduğunu söyleyenlerde dahil. 

Bu insanlar dün köle olarak satılırken sınır tanımayanlar şimdi aynı şeyi bugünde yapmalı ve sınırları kaldırmalı.

Peki, Avrupa bu göçmenlerin gelişinden ekonomik olarak nasıl etkilenir?

Bu bizlerin değil emperyalistlerin sorunu.

Dün bu ülkelerin doğal kaynaklarını sömürüp insanlarını “Köle” olarak satıp-çalıştırıp sermayesine sermaye katan emperyalist güçler bu gün geçmişte ve günümüzde çıkardığı savaşların bedelini muhakkak ödeyecek…

Göçmenler için sınırlar kaldırılsın!