Ünlü veteran maratoncu Safder Kartoğlu yüklenerek kızı Can’ın yazdığı “SAFDER” kitabını Pazar günü Devrekli hemşerileriyle buluşmaya geliyor. Bu etkinliğin birinci ayağı ZOKEV ile Cumartesi günü Zonguldak’ta Maden Mühendisleri Lokalinde gerçekleşecek. İkinci ayağı ise 11 Şubat Pazar günü Devrek’te koşulacak.
Kızı Can Kartoğlu şöyle seslenmişti Devrekli hemşehrilerine, dostlarına, yakınlarına: “Doğup büyüdüğü topraklardan; Devrek'ten dünyaya koşan, maratonun ihtiyar delikanlısı babam Safder Kartoğlu ile birlikte, elimizde "Safder" kitabı, yüreğimizde bir heyecan, koşa koşa Devrek'e geliyoruz. 11 Şubat Pazar günü, saat 13.30'da Belediye Nikâh Salonu'nda gerçekleşecek imza günü ve fotoğraf sergisinde dostlarla buluşmaya...”
*****
18 Ocak 1927’de Devrek’te dünyaya gözlerini açan Safder Kartoğlu’nun, genç yaşlarında hayatını her kasaba gencinde olduğu gibi futbol doldurur.30 yaşına girdiği 1957 yılında futbolu bir kenara bırakır. Zonguldak’ta Devrek’te çalıştığı işlerden emekli olunca, yine emekli olan eşi Cahide’yi takar koluna çocuklarının yaşadığı İstanbul’a yerleşir. Burada Hürriyet Gazetesinin düzenlediği “Dedeler Koşusu”na katılır.Eh, artık Safder’i tutabilene aşk olsun..Yurtiçi maratonları bir yığın madalya ile hakladıktan sonra gözlerini yurtdışı maratonlara çevirir. Dünyanın en prestijli maratonlarında koşar. Dünyanın 5 kıtasında 16 büyük maratonda ter döker. Bize büyük ve anlamlı gururlar armağan eder.
            Şimdi bir hayali için yol arıyor. Bir röportajında bunu şöyle açıklıyor.: “İlk kez 2002 yılında göğsümde ay-yıldızla koştum New York’ta. Bir atlet, Sam Gadless,1999’da 92 yaşındayken koşmuş New York maratonunu. Kendi kendime söz verdim. New York City maratonunu bir kez daha koşacağım. Sam Gadless’tan bir yaş daha yaşlı olarak 93 yaşımda koşacağım. Ve de maratonu koşan en yaşlı atlet ben olacağım”
Ayyıldız”lı forma ile koştuğu gibi “Madenci” formasıyla da büyük parkurları adımlar. En özeli ise “Sevgili eşi Cahide Maratonu”dur. Bu yazdıklarımızdan Safder’in sadece bir futbolcu, bir koşucu olduğu çıkarılmasın. Çeşitli şairlerin şiirleri onun adımlarının ritmini sağlar. Şiir okuyarak koşar yani.
             Biraz daha yaklaşınca Safder’in dünyasına, bakıyorsunuz Devrek yıllarında genç bir öğretmen Mehmet Yaşar Bilen’e, Rüştü Onur’u tanıştırır. Devrek Kaymakamı Süleyman Kılıç’ın isteği ile Rüştü Onur’un baldızı Mediha Sessiz’le birlikte Rüştü Onur’un mezarını bulurlar. Fotoğraflayıp Devrek’e gönderirler. Ben bu bilgileri 2000’li yılların başında Safder Ağabey ve eşi Cahide’nin Bakırköy’deki evini eşimle ziyaretim sırasında öğreniyorum.
Bir futbolcu, bir maratoncu, bir kültür adamı, bir dost, bir baba, bir dede.. “Daha nem olacaksın bir tanem” demiş ya şair, işte öyle..
Memleketine hoş geldin Safder Ağabey. Hoş geldin Can Kartoğlu. Sizi sevgiyle kucaklıyoruz.
*****
MÜFİDE’YE SELAM!
13 Şubat tarihi Devrek için önemli bir tarih sayılır. Şu şehrin ortasında Rüştü Onur anıtı yanında bir de kadın anıtı vardır, işte o Müfide Güzin Anadol, 13 Şubat günü gözlerini kapadı dünyaya. Devrekliler’in onur ve gurur duyduğu iki şair, -başka bir örneği var mı bilmiyorum- bir parkta yan yana, Devrek Cumhuriyet Parkı’nda birlikte genç kuşakları selamlamaktadırlar. 
Bu satırları yazarken Devrekli Edebiyat öğretmeni-yazar Burhan Kurmalı ile görüştüm. Çok sevindiğim bir haber aldım: “Cambazların Müfide” adını verdiği romanı Mart ayında okurlar ile buluşacakmış.” Bu konuyu epeydir izliyordum. Burhan Hoca’nın kitabına kavuşmasına çok az bir zaman kaldı. Devrek bir değerini daha kucaklıyacaktır.
Müfide Güzin Anadol (1925–13.Şubat.2005) Devrek doğumlu, Devrek’in yetiştirdiği önemli bir şairimiz ve yazarımızdır. Oğuz ve Hatice Anadol’un kızlarıdır. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ni bitirerek “Edebiyat öğretmeni” olarak görev yapmaya hak kazanır.    Devrekli yazar Zihni Anadol’un yeğeni olan Müfide Güzin Anadol’un Türkçe öğretmeni olarak ilk görev yeri Devrek Ortaokulu’dur.
Biz Müfide Hanımı ünlü “Devrek Köprüsü” şiiriyle anımsarız hep. Ama yazdığı öykülerde, şiirlerde öğretmen olarak görev yaptığı Devrek’in, meyve ağaçları ile dolu bahçeleri, işlemeli tahta evleri, yemyeşil dokusu, ünlü ırmağı ile küçük kasaba yaşamından çizgiler bulunur. Müfide Güzin Anadol’un çeşitli dergi ve gazetelerde yayınladığı şiirlerinde ise insan sıcaklığı ve duyarlığının derin izleri görülür. Öykülerinde o eski birbirinin sırtına yaslanan tahta evler kadar, bu evlerde barınanların ruh hallerini ve bu evlere tutunarak yaşayan insanları anlatır. Çünkü yazara göre bu evler de, içindekiler gibi canlıdır, yaşarlar ve ölürler.
Yazarın, Devrek yaşamını çok iyi gözlemlediğini, öykülerindeki ve şiirlerindeki tipler de belirgin olarak gösterir. Devrek’in dar sokaklarındaki evlerde yaşayan yoksul aileler, yaşamın her türlü ağırlığı altında ezilen küçük insanlar, falcı, muskacı, hoca kılıklıların yönlendirdiği eğitimsiz kişiler, şehir ve köy yaşamı arasına sıkışmış cahil kesimler, şiir ve   hikayelerinde yer alırlar.
            Hikayelerindeki kadın-erkek kahramanların anlattıklarını, hemen yanı başımızdaki komşu kapısında, dolmuşta, mahalle kadınlarının ağzında duyabiliriz. Kadınlar da adamlar da mahallemizde, belki de aynı sokakta oturduğumuz, sürekli yakınmalarını duyduğumuz, hayatın içindeki kişilerdir.   Anadol, şairliği, yazarlığı ve yayımladığı kitapları ile de Devrek’te iz bırakanlar arasında yer almıştır. 
            Yayınlanmış kitapları:
1-Derviş Hayriyesi, (Şiir, 1967), Kendi Yay. (kapak ve resimler Ülker ve Demir Anadol)
2-Geceleyin, (Şiir, (1978), Kendi yay. (kapak Demir Anadol)
3-Gece Sefaları, (Şiir, 1985), Yazko Yay..
4-Karaduman’ın Serüvenleri (Çocuk romanı-1999) (May Yayınları,1.baskı, Ocak 1982)
5-Tahta Evler (Öykü-1984), Yalçın Yay.).(kapak Demir Anadol)
            6-Melisa (Roman-1989), Yalçın Yay.).
Kitapları piyasada bulunmayan Müfide Anadol’un bu değerli kitaplarının yeniden basımlarının yapılmasını, genç kuşaklara ulaştırılması bir görev olarak önümüzde durmaktadır..
*****
YILDIZ’a SELAM!..
PAY TADI
gökyüzü dediğin bir dilim ekmek
bal sürdük üstüne
karanlığa çiçek ekerek
çıktık güneşe
bölüşmeyi bir öğrenebilsek
gök de bizimdir yer de.
Bir selam da Karabük’e göndermek isterim. Bir 13 Şubat günü aramızdan ayrılan çok değerli şairimiz İbrahim Yıldız’ı da selamlamak isterim. Ben onu “Bir İbrahim’e Kıyıdan” şiirimle anımsardım hep.İbrahim Yıldız; 1928 Eflani/Çengeller Köyü doğumlu olup, Demir ve Çelik İşletmeleri'nden emekli olmuştur. Devrekli şair Mithat Yaban’ın mesai arkadaşıdır. Şiir ve yazıları; Gösteri, Milliyet Sanat, Yeni Biçem, Yazko Edebiyat ve Varlık başta olmak üzere birçok dergide yayımlanmıştır. 13 Şubat 1994'te vefat etmiştir.
1-Kıyıda Bir İbrahim, 2-Doruktaki Koltuk Boş, 3-Işığın Kanı, 4-Toplumun Teni, 5-Kim Bilir Kime Mektuplar (2000).Ölümünden sonra adına, TAY adıyla bir dergi çıkarılırken Eflani’de her yıl içinde Şiir yarışmaları da bulunan etkinlikler düzenleniyor.