Dünyaya barış getirmeyi iddia edenler çekin elinizi insanlığın üzerinden.
Bu gezegen yani Dünya, barış gezegeni falan değil, hiç olmadı ayrıca, bunu ben değil, tarih söylüyor. Barışla da beslenmiyoruz, işimiz gücümüz kötülük beslemek buna kodlanıyoruz, savaşlar üzerine kurulmuş bir sistemin figüranları olarak sahneden geçiş yapıyoruz.
Hangi yazılı basına göz atsam, hangi arşive düşmüş tarihsel dokümanı karıştırsam, altından, içinden, sistem denilen canavar çıkıyor. Öğrenmek istemiyorsunuz işin aslını çünkü öğrendikçe pislik akıyor altından. Güya, sözüm ona adı bilgi,  süslemişler püslemişler, aslında acının, ikiyüzlülüğün, vahşiliğin ta kendisi tanıklık ettiğiniz.
Canı mı sıkılıyor dersiniz insan müsveddelerinin, yapacak işi olmayanların, tadacak lezzet bırakmayanların, ne bu kepazelik ve vurdumduymazlık.
Masa başında kurgulanan roller, metin yazarlarınca yazılıyor, oyuncular seçiliyor, başrol oyuncuları ve dediğim gibi figüranlar ve hazırlanan sahnelerde adı dünyanın canını okumak adlı oyuna start veriliyor.  Sanatsal değerden yoksun, gişe filmleri gibi oynatılıyoruz bir bir, dönem dönem. Bildiğin kast ajansı, bildiğin film platosu şu dönek dünyanın içi!
Rant için insanlığa ve bu gezegene kıyıyor birileri üstelik bundan da son derece keyif alıyorlar.
İnsanoğlunun zaafıdır öyle söylerler, bir kere sahne tozunu yuttun mu geçmiş olsun, rol kapmak için kılı kırk yarıyor, o rol dağıtılan masalara oturabilmek için neleri feda ediyoruz, bu çok sonra çıkıyor gün yüzüne. “Direnenler, yok mu var elbette mücadele etme konusunda kendini feda edenlerinde canını okuyan bir güruh mevcut hali hazırda.”
Sanal zaferler kurgulanıyor, cazip hale dönüştürmek, göz boyamak, ikna edebilmek adına oyuna tadımlık hediye ödülleri veriliyor.Savaştığını ve kazandığını zannediyorsun ötesi yok. Bu kimi zaman sende masanın köşesine iliş oluyor, kimi zamanda, hadi kaç kişiyi öldürebilecek gücün var bir göster deniliyor. Ama ilkel yollarla, ama teknolojinin bütün nimetleriyle istiyorlar yapıyoruz.
Zihinler yıkanıp istenilen hedefe varıldığında iliklerine kadar sömürüyorlar ve ırkının cinsinin anasını ağlatıyorlar. Ondan sonrasıda malum işte, ne kadar çok savaş tarafında olursanız, o kadar çok söz ediliyor sizden. Birileri masa başında göbeğini, bilmem neresini kaşırken,  birilerimizde acının, caniliğin içine atılmış çukurunda debelenerek can veriyoruz. Bütün çaba ünlü olmak isteyen şuursuzlara hizmet ve onları soylu yapmak için köleler ve soysuz soylular.
İnsanın doğasındada yok mu her şeyin en iyisi olmasa da en konuşulanına imza atma zavallılığı. Aksiyon olmadan, atraksiyon olmadan faydalı ve kalıcı işler yapmak bozar bizi. Siyaset sahnesi sanatı da boğmuyor mu onun bile kimyasını değiştirmediler mi?
Eğer sahnede olmak ve kendini kabul ettirmek için pisliğe bulaşman gerekiyorsa, göze alınanlar üzerinden ve tarih sayfalarında yazılanlar üzerinden bakarsak duruma, konuşmanın ve fikir beyan etmenin hiçbir anlamı olmadığını anlıyorsunuz. Çoktan karar verilmiş ve sonuç kaydedilmiş o sürecin kobaylarısınız artık işin özü bu.
İplerin başkalarının elinde ve sen artık kuklasın. İster teker teker istersen top yekûn. Emirlere itaat edeceksin ne isteniyorsa vereceksin, o değerlerim var benim, bizimdediğinne varsa ayaklar altında, kes ümidini kendinden. Sistem bunu istiyor zira bunu emrediyor, itiraz edemezsin çünkü sen yenildin hırslarına.
Salt rol yapmanı istemiyor sistem senden, oyuncular gibi rolüne bürün demiyor, gerçek olacaksın diyor,diğer türlüsünü başarıdan saymıyor çünkü amacı zaten bu.
Sahip olma hırsını bastırabileni gördünüz mü hiç, duydunuz mu? Elindekiyle yetineni, serveti ne olursa olsun doyuma ulaşanını gördünüz mü? Yok, bulamazsınız çünkü oyunun kuralına aykırı. Daha fazla hırs, daha fazla savaş ve daha fazla kan akıtılmalı, bunu istiyor masa başı şövalyeleri.
Bunlarda belki inanmayacaksınız ama ilk başta insan soyundan geliyorlardı. Aslında sonradansonradan değişime dönüştüler.Deneysel ürün bunlar ve bunlar gibi olanlar laboratuvar canileri, insanlığın kimyasını bozan aşağılıklar ve gözü dönmüşler.
Ortada yazılan ve sürekli çıkarlar neticesinde güncellenen bir senaryo olduğu için çıtayı yükselten şey ne yazık ki kötülüğün ta kendisi.
Böylesine kalabalık ve üremeye çoğalmaya açık canlı türlerinden biri olan insanları guruplara bölmek, her birinin içine kötülük tohumları ekmek ve onları yeşertmek fizibilitesi yapılmadan olacak şeyler değil. İnsanların özelliği ve diğer canlılardan onları ayıran özelliği düşünebilen ve konuşabilen olmalarıydı sanırım.Diğer canlıları hayvanlar olarak başka bir kategoride topluyorduk!
Bu işe soyunan senaristler var ya dünyada a hangi savaşfilm gişe yapar çok iyi biliyorlar çünkü alıcısı ve izleyicisinden artık daha çok eminler. Kan gövdeyi götürmezse o filmi at çöpe, ne meraklısı var ne de katılımcısı.
Plato olarak Ortadoğu sanırım daha çok iş çıkartacak bu masa başındaki senaristlere. En çok rant o bölgeye denk geliyor, öyle konuşuyor hem tarih, hem günümüz senaryoları. Ülkeler arası rol dağılımına bakılırsa, pastanın dilimleri üzerinden tatmin olmak pek işlerine gelmiyor, tamamına olan açgözlülükleri, kurbanların sayısındaki artış kadar iştahlandırıyor onları.
Menfaatler söz konusu olduğunda, bir tadımlık ikram edip, katılımcı adına destekçi sağlama konusunda da üzerlerine yok doğrusu. Beyin yıkama konusunda adamlar aşmış, bu konuda haklarını teslim etmek lazım, gözlerine kimi, hangi ülkeyi kestirdilerse, içine etmek konusunda uzmanlaşmışlar. İstiyorlar ve alıyorlar kalmadı yaşamanın tadı tuzu.
Kan kokusunda alıyor bu sapıklar bu caniler oksijenlerini, başka türlü yaşama şansları kalmamış. Barış bozuyor bunları,tehlikeli virüs onlar için adeta. Belki dünyada tek korktukları şey barışın olması o yüzden eziyorlar her ortaya çıkma hamlesinde başını.
Her dönemde yeni yüz olanlar, yeni köleler seçiyorlar kendilerine ve her yere uzanıyorlar. Öyle bir çıkmazın içine sokuyorlar ki öylede böylede sonuçta teslim olacağınızı bal gibi biliyorlar. Gaz basıyorlar o seçtiklerinin,kobay olarak belirlediklerinin beyinlerine ve vakti geldiğinde basıyorlar düğmeye. Başka türlü bu güzelim dünyanın içine nasıl edilir ki? Başka türlü içinde her türlü duyguyla harmanlanarak dönüşüme, yönlendirmeye bu kadar açık canlı var mı yerkürede.
 İçine hücrelerine bu kadar sızarak kimyası değiştirilerek ne emrediliyorsa baş üstüne diyen canlı türümü var. Hayvanlara bile bir yere kadar emredebiliyorlar onlar bile ya ısırıyor ya çiftesini atıyor ya da yutuyor. Bakın örneklere, insanları yine insan olanlar nasıl canavarlaştırıyor. Masa başında oturanlar, oyunu kurgulamayı çok iyi biliyorlar doğrusu. Kan kokusu dünyayı sardı, küçüğünden büyüğüne herkes aynı sahnede. Başrolü kapma savaşında sınır tanımayanların ayaklarının altında ezildiğimizin farkında değiliz.
Ama onlar bunun çok farkındalar ve bilerek yapıyorlar. Çünkü sahnenin, şöhretin tozunu yutmuşlar ve her biri yıldız olma peşinde ve ödül için yarışıyor.Ödül törenleride kan suyu ikram edilerek yapılıyor,içtikleri şey döndürüyor dünyayı. Gözlerinin dönmesi de sanırım ondan.