Eğitim Sen Zonguldak Şube Başkanı Orhan Yılmaz, 2019 Milli Eğitim Bütçesini eleştirdi. 24 Haziran seçimleri öncesinde verilen sözler derhal tutulmasını isteyen Yılmaz, "Bütün eğitim ve bilim emekçilerinin ek göstergeleri 3600’e çıkarılmalıdır." dedi. 

Yılmaz yazılı açıklamasında şu görüşlerine yer verdi:

“2019 Merkezi Yönetim Bütçesi, 10 Aralık 2018 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmeye başlanmıştır. 2019 merkezi yönetim bütçesi rakamlarına bakıldığında, ekonomik kriz nedeniyle kamu harcamaları ve kamu yatırımları üzerinden ciddi anlamda tasarruf yapılacağı, dolayısıyla ekonomik krizin faturasının yine halkın, emekçilerin sırtına yıkılmak istendiği anlaşılmaktadır.

2019 yılı için MEB ve yükseköğretim kurumlarına ayrılan bütçe rakamlarına bakıldığında, eğitimin ve yükseköğretimin en temel ihtiyaçlarının görmezden gelindiği, bütçenin sadece zorunlu harcamalar dikkate alınarak hazırlandığı, hatta zorunlu harcamalarda bile kısıntıya gidildiği dikkat çekmektedir.

MEB bütçesinde ise rakamsal olarak artış olduğu görülse de, bütçe oranı 2018 yılında yüzde 12,13 iken, 2019’da bu rakam yüzde 11,84’e gerilemiştir. Benzer bir azalma MEB bütçesinin milli gelire oranında yaşanmış, 2018’de MEB bütçesi/milli gelir oranı yüzde 2,69 iken, 2019’da bu oran yüzde 2,56’ya gerilemiştir. Aynı durum Yükseköğretim kurumları açısından da geçerlidir.

Her fırsatta eğitime en çok payı kendilerinin ayırdığını iddia eden AKP hükümetleri döneminde eğitim bütçesinin milli gelire oranı OECD ortalaması olan yüzde 6’nın çok altındadır.  Özellikle yükseköğretime bütçeden ayrılan payın gerek milli gelire (GSYH) gerekse merkezi yönetim bütçesine oranının 2016 yılından bu yana istikrarlı bir şekilde azaltılması dikkat çekicidir. Gerek Milli Eğitim Bakanlığı gerekse Yükseköğretime ayrılan payın rakamsal büyüklüğünün temel nedeni, iktidarın eğitime verdiği önemden değil, büyük ölçüde personel harcamalarından kaynaklanmaktadır. Bu durumun somut bir yansıması olarak eğitim ve bilim emekçilerinin esnek, kuralsız ve güvencesiz çalıştırılması sağlanmakta, okullarda sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik uygulamasını sürdürülürken, üniversitelerde 50/d gibi güvencesiz istihdam uygulamaları yaygınlaştırılmaktadır.

2002-2019 yılları itibarıyla eğitim bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan payın gelişim seyri, her fırsatta “Bütçeden en çok payı eğitime ayırdık” diyenlerin halkı nasıl kandırdıklarının, eğitime ayrılan bütçenin ne kadarının yatırıma ayrıldığını gizlemeye çalışarak gerçekleri nasıl çarpıttıklarını açıkça göstermektedir. 2018 yılı itibariyle Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay sadece ve sadece yüzde 8,36 iken, 2019 yılında 2018’e göre neredeyse yarı yarıya azalarak yüzde 4,88’e gerilemiştir.  MEB bütçesi içinde aslan payını, ödenek miktarı 2018’e göre yüzde 30’un üzerinde artırılarak 8 milyar 679 milyon TL’ye çıkarılan Din Öğretimi Genel Müdürlüğü almıştır…

Tıpkı MEB bütçesinde olduğu gibi, 2019 yükseköğretim bütçesi ile idari ve akademik personel açıkları başta olmak üzere, yükseköğretim emekçilerinin sorunlarının çözülmek istenmediği anlaşılmaktadır. 2019 Yükseköğretim bütçesinde Mal ve Hizmet Alım Giderleri üçte bir oranında (yüzde 33) azaltılırken, yükseköğretim alanındaki yatırım harcamalarını ifade eden Sermaye Giderlerinin yüzde 30 azaltılması dikkat çekicidir.

2019 MEB ve Yükseköğretim bütçelerinin bizlere gösterdiği en temel gerçek, eğitimde yaşanan yoğun ticarileşme sürecinin, 2019 yılında derinleşmesi beklenen ekonomik krizin de etkisiyle, artarak devam edeceği, velilerin 2019 yılında cebinden yapacağı eğitim harcamalarının belirgin bir şekilde artacağıdır.  

Genel bütçeden yeterince kaynak ayrılmayan okullarımız ve üniversitelerimiz, 15 Temmuz sonrasında yaşanan kitlesel tasfiye ve siyasal baskıların da etkisiyle, eğitim biliminden, bilimsel faaliyetlerden hızla uzaklaşmış, başta kadro politikası olmak üzere, hemen her konuda iktidarın ve piyasanın ihtiyaçlarına göre hareket edilmeye başlanmıştır.

Eğitim Sen, eğitim sisteminin bütün kademelerinde uzun süredir büyük bir yıkımla karşı karşıya olduğunu sık sık vurgulamaktadır. Şüphesiz bu durumun temel nedeni ‘tek adam’ yönetiminin siyasal hedefleri ve bu hedeflere ulaşmak için benimsediği tercihleridir. Ancak söz konusu tercihlerin ülkemizi ve eğitim kurumlarımızı büyük bir belirsizliğe ve yıkıma sürüklediği açıktır.

Eğitimden beklenen amaçların gerçekleşmesi, öğretmen, akademik ve idari personel açıklarının kadrolu istihdam ile kapatılması, eğitimin niteliğinin yükseltilmesi, okul-derslik açıkları sorununun çözülmesi, okulların ve üniversitelerin fiziki alt yapı ve donanım eksikliklerinin giderilmesi ve diğer sorunlar için mevcut piyasacı bütçe anlayışının acilen değişmesi gerekmektedir.

Yapılması gereken, kamusal kaynakların yine kamusal bir hak olan eğitim için, toplumsal çıkarlar gözetilerek değerlendirilmesidir. Ekonomik kriz gerekçesiyle eğitimden tasarruf yapılması ve eğitim ve yükseköğretim bütçesinde kısıntıya gidilmesi kabul edilemez.

Eğitim Sen olarak taleplerimiz;

 

v  MEB bütçesinin milli gelire oranı en az iki kat arttırılmalı, başlangıç olarak OECD ortalamasına (%6) çıkarılmalıdır…

v  Kamu kaynaklarının özel okullara/özel üniversitelere aktarılması uygulamasına derhal son verilmeli, eğitime yeterli bütçe, okullara ve yükseköğretim kurumlarına ihtiyacı kadar ödenek ayrılmalıdır.

v  Eğitim bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay mutlak anlamda arttırılmalı, eğitimi ticarileştirmeyi hedefleyen özel sektör, dini vakıf ve cemaatlerle yapılan ya da yapılacak olan her türlü ortak proje ve protokoller iptal edilmelidir.

v  Vergi dilimi soygununa son verilmeli, ek dersler başta olmak üzere, tüm ek ödemeler temel ücrete dâhil edilmeli emekliliğe yansıtılmalıdır… 

v  Ek ders saat ücretleri emeklilik maaşlarına yansıtılmalı ve günün koşullarına uygun yeniden düzenlenmelidir.

v  Sözleşmeli/ücretli öğretmenlik gibi her türlü güvencesiz istihdam uygulamalarına esnek, kuralsız ve angarya çalışmaya son verilmeli, sözleşmeli öğretmenlerin tamamı kadroya geçirilmelidir.

v  2018 yılında aile ve çocuk yardımı başta olmak üzere, sosyal yardımlar sembolik olarak belirlenmekten çıkarılmalı, ihtiyaç kadar artış yapılmalıdır…

v  Eğitime hazırlık ödeneği sadece öğretmenlere değil, tüm eğitim ve bilim emekçilerine en az bir maaş tutarında ve yılda iki kez ödenmelidir...

v  24 Haziran seçimleri öncesinde verilen sözler derhal tutulmalı ve tüm eğitim ve bilim emekçilerinin ek göstergeleri 3600’e çıkarılmalıdır.

v  Öğretmen, akademik personel, memur ve yardımcı hizmetli açıkları kapatılmalıdır.

v  Tüm eğitim ve bilim emekçilerine insan onuruna yakışır bir ücret ve sağlıklı çalışma koşulları sağlanmalıdır…

     (Haber merkezi)