Eğitim İş Şube Başkanı Metin Kahveci yazılı bir açıklama yaparak eğitimdeki son noktayı dile getirdi. Kahveci sendika şubesinden yaptığı yazılı açıklamasında şunları söyledi:

Öğrencilerin uluslararası ölçekte fen, matematik ve okuma becerilerini ölçen en önemli göstergelerden biri olan PISA'nın 2015 sınavında Türkiye 12 yıl önce aldığı puanların da altına düştü. Sıralamada Türkiye, 70 ülke içinde fende 52'inci, matematikte 49'uncu, okumada 50’inci sırada yer aldı.

2003 yılında 434 olan Fen puanı 425'e, 423 olan matematik puanı 420'ye, 441 olan okuma puanı ise 428'e düştü. Türkiye 2006-2015 yıllarında PISA’ya kesintisiz katılan ülkeler arasında puanını en çok düşüren ülke olmaktan kurtulamadı.

PISA sonuçları, eğitim sistemimizin dünyadaki bilimsel ve ekonomik gerçeklere duyarlı bir yapıya sahip olmadığını gösterdiği gibi 4+4+4 gerici eğitim sisteminin yarattığı çöküşü de ortaya koymuştur.

PISA testi açıkça gösteriyor ki Türkiye’de eğitim sisteminin temel sorunlarından biri, öğrencilere günlük hayatta karşılarına çıkabilecek sorunları çözebilmeleri için gerekli bilgi ve becerilerin kazandırılamamasıdır. Temel bir insan hakkı olan eğitimin ana işlevinin ihtiyaçları ve istekleri doğrultusunda karar alabilen ve bunları uygulayabilen bireyler yetiştirmek olduğu göz önüne alındığında, eğitim politikalarının bu sorunun çözümüne yoğunlaştırılması gereği daha net ortaya çıkmaktadır.

Türkiye'deki sistem, çocuğun yeteneklerine göre bir yönlendirme değil, çocuğun başarısına göre bir yönlendirme yapmaktadır. Başarı ise çocuğun ve ailenin doğrudan belirleyebileceği bir ölçüt olmaktan çıkmıştır. Çünkü eğitimde açık bir eşitsiz yarış söz konusudur. Doğal olarak hem kademeler arasındaki geçiş ve hem de yönlendirme sınav endeksli olduğu müddetçe adil olması mümkün olmayan bir sistem olarak kalacaktır.

Ülkemiz; öğrenci sayısı, bütçeden eğitime, araştırmaya ayrılan pay, fert başına düşen milli gelir göstergeleri göz önüne alındığında projeye katılan ülkelerin çoğuna göre dezavantajlı durumdadır. OECD ülkelerinde milli gelirin ortalama yüzde 6’sı eğitime ayrılmaktayken, MEB’in 2017 bütçesinin milli gelire oranı sadece yüzde 3,54’tür.

Bugün devletin okullarda dağıttığı kitaplar politik amaçlara hizmet eder hale gelmiştir. İçerik yönünden yetersiz, bilimsel olmaktan uzak ve yandaş firmalara hazırlatılan kitaplar, öğrencilere en temel bilgileri bile verebilecek nitelikte değildir.

Milli Eğitim Bakanlığı, “dindar ve kindar nesil” yetiştirme hedefine uygun olarak dini eğitimi yaygınlaştırmaya çalışmıştır.

1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile belirlenen ve evrensel değerler olarak da kabul gören eğitimin bilimsel, çağdaş, ulusal, parasız, tarafsız, eleştirel, objektifliği gibi ilkeleri bir kenara bırakılarak, eğitim belli bir ideolojiye hizmet eder hale getirilmiştir. Akıl, bilim ve sanatın değil, dogma, hurafe ve inançların belirleyeceği bir toplumsal yapının oluşumuna zemin oluşturacak 4+4+4 düzenlemesi, öğrencilerimizin gelişimini, analitik düşüncenin gelişimini engeller duruma gelmiştir.