Türkiye Kamu Sen İl Başkanı Kadir Bacıoğlu, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararının kamu çalışanlarında büyük hayal kırıklığı oluşturduğunu söyledi.

Kamu görevlisi ve emeklinin 2020-2021 yıllarını içeren maaş ve özlük haklarında Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararını verdi. Buna göre; Memur ve emeklilere 2020 yılı için yüzde 4+4, 2021 için ise yüzde 3+3 zam yapılması kesinleşti.

Yapılan zam oranlarına tepki gösteren Türkiye Kamu Sen İl Başkanı Kadir Bacıoğlu, şunları söyledi:

“Kamu Görevlileri Hakem Kurulu, kamu görevlisi ve emeklinin umutla beklediği, 2020-2021 yıllarını içeren maaş ve özlük haklarına ilişkin kararını verdi. Karar, kamu çalışanlarında büyük bir hayal kırıklığı yarattı.

Kanunun yürürlüğe girdiği 2012 yılından beri uyardığımız üzere, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununun, kamu görevlilerinin ve emeklilerin sorunlarını çözecek nitelikte olmadığı bir kere daha ortaya çıkmış oldu. Çoğunluğu atanmışlardan oluşan bir Hakem Kurulu’nun objektif bir karar veremeyeceğine ilişkin kaygıların boşuna olmadığı görüldü.  

 

Memur ve emeklilere 2020 yılı için yüzde 4+4, 2021 için ise yüzde 3+3 zam yapılması kesinleşti. Hakem kurulunda hükümet tarafından atanan üyelerin çoğunlukta olması Hükümetin teklifi dışında bu kuruldan başka bir karar çıkamayacağını en başından beri koymaktaydı.

 

Bu kararla beraber en düşük memur maaşına 120 TL ortalama memur maaşına 160 TL’lik bir artışla altı ayı geçirmek zorunda kalacak olan kamu görevlileri yeni bir ekonomik cendereye sokulmuş oldu.

 

Hakem Kurulunun verdiği bu karar ekonomik gerçeklerle karşılaştırıldığında hem bu karara sebep olanlar hem de toplu sözleşme sürecini sulandıran yetkili konfederasyon kamuoyu vicdanında sorgulanacaktır.

Zaten memurlar, emekliler ve aileleriyle birlikte sayıları 20 milyona ulaşan bir kesimin geleceğini belirleyen bu önemli sürecin, bir fazla üyeyle dahi yetkili olmuş konfederasyon başkanının iki dudağı arasına terk edilmesi başlı başına bir garabet unsurudur. Kamu görevlilerini ilgilendiren hayati konuların dahi masada pazarlığa açılmadığını ifade ettik ve gerekli uyarılarımızı yaptık.

Sözleşmelilere kadro, 3600 ek gösterge, vergi dilimlerinin adil bir biçimde yeniden düzenlenmesi, yardımcı hizmetlilerin sorunlarının çözülmesi, mülakat uygulamasından vazgeçilerek liyakat ilkesine göre hareket edilmesi, emeklilerin maaşlarının yükseltilmesi gibi hayati konuların dahi tartışılmadığı bir toplu sözleşme sürecine tanıklık ettik. Haliyle havanda su dövmekten başka bir işe yaramayanlar, iki yılda bir gelen bu ve benzeri sorunların tartışılarak bir sonuca bağlanması fırsatını tepmiş oldu.

 

Bütün bu olumsuzluklar yanında hizmet kollarına ilişkin taleplerin de aynı dönemde gündeme getirilme zorunluluğu, toplu pazarlıkların içinden çıkılamaz bir hale gelmesine ve tam bir keşmekeşe dönmesine yol açmaktadır.

Bir tarafta yetkili konfederasyonun basiretsizliği ve iş bilmezliği diğer tarafta Kanunun eksik ve yanlış hükümleriyle birleşince bundan önceki 4 dönemde olduğu gibi beşinci toplu sözleşme dönemi de büyük bir fiyasko ile sonuçlanmıştır. Zaten tartışmalı olan Hakem Kurulu, bu kararla daha da tartışmalı hale gelmiştir. Her ne kadar toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamamış olsa da doğru bir pazarlık stratejisinin yürütülmemesi, taleplerin pazarlığa ve tartışmaya açılmaması, memur sorunlarının çözümü yerine yetkili konfederasyonun kasasını doldurma peşine düşerek dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde kabul görmemiş dayanışma aidatı konusuna saplanıp kalmaları, üzerinde anlaşılan ve anlaşılamayan konuların dahi sürüncemede kalması sonucunu doğurmuştur.

Elbette Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun Hükümet ağırlıklı yapısıyla sendikaların beklentilerine uygun bir karar vermesi beklenemezdi; nitekim beklenen oldu ve dağ fare doğmuş, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun kararı çalışanların, emeklilerin ve yakınlarının ekonomik ve özlük haklarına ilişkin sıkıntıları çözmekten uzak kalmıştır.

2012 yılından beri yaşadığımız tecrübeler, 4688 sayılı Kanun’a ilişkin çekincelerimizde ne denli haklı olduğumuzu bir kere daha ortaya koymuştur. Bu hali ile ve mevcut yetkili sendikaların bu tutumu ile toplu sözleşme görüşmelerinin kamu çalışanlarına somut kazanımlar sağlayacak bir yapısı bulunmuyor.

Yetkili sendikaların dahi kendi hizmet kollarında bulunan memurlara ilişkin ücret pazarlığında söz hakları yok. Maaş zamları, yalnızca konfederasyon başkanının imzası ile karar altına alınabiliyor. Diğer sendika ve konfederasyonların karara itiraz etme hakkı da bulunmuyor. Dolayısıyla bu sistem milyonlarca çalışan, emekli ve yakınlarının kaderini yalnızca Bakan ve yetkili konfederasyon temsilcisi yani iki kişi üzerine kurguluyor.

Öyleyse bundan sonra yapılacak ilk iş toplu sözleşme sürecini katılımcı ve sonuç alıcı bir noktaya taşımak olmalıdır. Toplu sözleşmede kamu görevlilerinin geniş bir şekilde temsil edilmesi, kamu görevlileri heyetinin çoğunluğuna bağlı bir imza sistemine geçilmesi, itiraz mekanizmalarının yeniden düzenlemesi olmazsa olmaz değişiklikler olarak karşımızda duruyor. Bunun yanında kamu görevlilerinin geneline ilişkin toplu sözleşme ile hizmet kolu toplu sözleşmelerinin birbirinden ayrılması ve Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun da eşit temsile dayalı olarak yeniden yapılandırılması gerekiyor. Aksi halde bu sistem ve bu yetkili sendikayla daha çok hayal kırıklıkları ve daha çok fiyaskolar yaşamamız kaçınılmaz görünüyor.”

Haber Merkezi