Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “En büyük bayramdır” dediği Cumhuriyet Bayramımızı bütün ulusça bilgiyle, bilinçle, coşkuyla kutluyoruz. Çünkü Cumhuriyet, emperyalist ülkelere karşı kazanılan ilk büyük yenginin bayramıdır. Çünkü Cumhuriyet erdemdir, Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir. Çünkü Cumhuriyet kültürdür. Çünkü Cumhuriyet tam bağımsızlıktır. Çünkü Cumhuriyet rejimi, demokratik yönetim biçimiyle devlet sistemidir.
Şimdi Büyük Atatürk’ü dinleyelim, düşünelim:
Görülecektir ki, cumhuriyet imkânları olan her memleket, özgürlük davasında er geç başarılı olacaktır. Cumhuriyet, kendisine bağlı olanları, en ileri aşamalara götüren imkânları verir. Bağımsızlık ve özgürlüğüne sahip olan milletler, ilerleme yolunda imkânlara sahip demektirler. O halde cumhuriyet, her alanda ilerlemenin de en belirgin teminatıdır. Cumhuriyeti bu anlamıyla ve bu kapsamıyla anlamak gerekir.”
***
           “Cumhuriyet erdemdir. Sultanlık, korku ve tehdide dayanan bir yönetimdir. Cumhuriyet yönetimi, erdemli ve namuslu insanlar yetiştirir. Sultanlık korkuya, tehdide dayandığı için korkak, alçak, sefil, rezil insanlar yetiştirir. Aradaki fark bunlardan ibarettir.”
***
           “Efendiler! Size şunu söyleyeyim ki, devrimci Türkiye Cumhuriyeti’ni benim kişiliğimde var zannedenler çok aldanıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti, her anlamı ile, büyük Türk milletinin öz ve aziz malıdır. Değerli evlâtlarının elinde daima yükselecek, sonsuza dek yaşayacaktır.”
***
Temeli büyük Türk milletinin ve onun kahraman evlâtlarından oluşan büyük ordumuzun vicdanında, akıl ve bilincinde kurulmuş olan cumhuriyetimizin ve milletin ruhundan doğmuş ilkelerimizin, bir vücudun ortadan kaldırılması ile bozulabileceği fikrinde bulunanlar, çok zayıf beyinli bahtsızlardır.
Bu gibi bahtsızların, cumhuriyetin adalet ve kudret pençesinde lâyık oldukları davranışla karşılaşmaktan başka talihleri olamaz. Benim değersiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır; fakat, Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır. Ve Türk milleti güvenlik ve mutluluğunun kefili olan ilkelerle, uygarlık yolunda, duraksamadan yürümeye devam edecektir.” 
*****
ATATÜRK’Ü GÖRMEMEK
Bir Cumhuriyet kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın günümüzdeki görevlisi, yönettiği kurumun kurucusu Atatürk’ün adını hutbelerinde anmaktan kaçınıyor. Ama Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın  takdir ettiği maaşını alıyor, her türlü imkanını kullanıyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı ki devletimizin 8 bakanlığının bütçesinden çok bütçe imkanına sahip durumda. Bu parayı şuralara harcadım diye kamuoyuna bir açıklamaları var mı?
 ŞERİATE NASIL GEÇECEĞİZ?
           İsmi lazım değil bir Prof., “AKP iktidarının İslami kesimin ayaklarındaki bağ, bukağı ve prangaları çözdüğünü, ‘iyi Müslüman olabilmek için’ maddi ve manevî neye ihtiyaçları varsa mevcut olduğunu” söylemiş ve bir ulusal gazetede de yayınlamış.
Prof.Bey, "Şimdi insanların kendi aralarında anlaşarak -ceza alanı hariç- birçok alanda ve ilişkide şeriat kurallarını uygulamalarına da engel yoktur" demiş. "Değişim için en önemli araç eğitim ve öğretim ise -ki, bence de öyledir- çocukların okul çağı öncesine ait okullardan üniversiteye kadar her kademede okul açmak, mevcut okullar içinden de amaca uygun olanlarını seçmek mümkündür" ifadesini kullanmış.
Bay Prof., “Bundan önceki birçok iktidar döneminde İslâmî kesimin ayaklarında maddi ve manevi hareketlerini engelleyen bağlar, bukağılar, prangalar vardı. Bu iktidar bunları teker teker çözdü, şimdi iyi Müslümanlar olabilmek için maddi ve manevî neye ihtiyacımız var ise mevcuttur.” demiş.
*****
Şimdi bu Bay Prof’a şunu sormak isterim:
Bay Hoca, düşününüz ki, şeriatle yönetiliyoruz. Başımızda bir padişah var, aynı Osmanlılar döneminde olduğu gibi kendi istediğince ülkeyi yönetiyor. Şimdi siz böyle bir şeriat yönetimi altındayken, “Cumhuriyet rejimine geçmemiz gerekiyor” diye yazı yazabilir, bunu da gazete ile yayınlayabilir miydiniz?
Sizin şeriatinizin özellikleri nelerdir, madde madde yazabilir misiniz?
Ülkemizdeki bütün ilahiyatçılar, imamlar, tarikatlar, mezhepler sizin düşündüğünüz şeriat yönetiminde birleşebiliyor mu? Birleşemezse ne olacak?
Sizin şeriatiniz, günümüzde şeriat ile yönetilen hangi ülke şeriatine benziyor?
İslami kesimin ayaklarındaki engellemeler, bukağılar, prangalar nelerdir?
şimdi iyi Müslümanlar olabilmek için maddi ve manevî neye ihtiyacımız var ise mevcuttur” demişsiniz. “bu mevcutları” sayabilir misiniz? Size göre, “İyi müslüman” nasıl olunabiliniyor?
Sizin şeriatinize geçtiğimiz zaman, şimdiki laik cumhuryetimizde neler değişecek? Maddeleyerek yazabilir misiniz?
*****
Şimdi düşünelim:
Büyük Orta-Doğu Projesinin amaçlarından biri de Türkiye’de “ılımlı bir İslam devleti” oluşturmak değil miydi? “Okullardan Atatürk resimlerini indirmelisiniz”, “üniter devlet gereksiz”, “Bu kadar büyük ordu çok”, Türkiye Ilımlı İslam modeline geçmeli” diyenleri, bu konuda “Türkiye Raporları” hazırlayan CİA şeflerini de bir hatırlayalım yeri gelmişken.
Batı dünyası ile ters düşmelerimizin ardında “dini değerlerimiz” değil, “dini değerlerimize yaslanarak, onları kullanarak politika üretmeye kalkmamız” yatmaktadır bize göre.
Bu işin aklımıza gelen ilk çaresi “dindar-kindar nesil yetiştirme” anlayışından, “Cumhuriyet değerlerini özümsemiş, yurtsever, demokrat, araştıran, soruşturan kuşaklar yetiştirilmesi” anlayışına hemen, acilen geçilmelidir. Ancak demokrasi kültürü almış kuşaklar, laik Cumhuriyete ve demokratik parlamenter sisteme daha çok sahip çıkacaklardır.
*****
            Prof. Aziz Sancar; “İslam ülkeleri de 500 yıllık bir süreden bu yana bilim alanında herhangi bir varlık gösterememiş”tir diyor. Neden acaba? Bir düşünelim bakalım.
            Cumhuriyet Bayramı ve böylesi ulusal, dini, anma günleri, “Yurtta ve dünyada barış” ilkesiyle ile yeni bir bakışın, anlayışın  ateşini yakmalı, “ülkemizi çağdaş ülkeler düzeyine yükseltmenin” kıvılcımlarını çakmalıdır.Bizim dileğimiz budur.
Cumhuriyet Bayramımız bütün ulusumuza kutlu olsun.